Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mirasçılar arasında uyuşmazlık olsa da olmasa da terekeye temsilci atanması istenebilir. Terekenin büyüklüğü, dağınıklığı gibi sebeplerin varlığında terekeye temsilci atanır. Terekeye temsilci atanmasını (yasal veya atanmış) mirasçılar isteyebilir (HGK 15.2.1989 tr 1989/9- 1989/95). Yetkili mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemesidir. Tereke temsilcisi kayyım gibidir. Tereke temsilcisi olarak mirasçılardan biri atanabileceği gibi üçüncü kişi de temsilci atanabilir. Ancak, mirasçılar arasında çıkar çatışması varsa mirasçılardan biri terekeye temsilci atanmamalıdır. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayda, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/382 Esas sayılı dava nedeni ile terekenin idaresi hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacının ... 3....

    Bozma Kararı Dairenin 03/03/2020 tarihli ve 2017/4458 E., 2020/1487 K. sayılı kararıyla; “Türk Medeni Kanunu'nun 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin veya bu sıfatla vekil kıldığı avukatın huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Tereke temsilcisinin atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır. Bir başka söyleyişle, mirasçıların davayı takip yetkisi sona erer ve buna bağlantılı olarak da hükmü temyiz hakkı miras şirketini temsilen tereke temsilcisine geçer. Somut olayda; mirasbırakan ...’in terekesine ... tereke temsilcisi olarak atanmış olmakla davayı açan mirasçıların davayı takip yetkisi kalmadığından davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin reddine....

      Bu durumda davanın hemen reddedilmeyip, diğer mirasçıların davaya katılımlarının veya muvafakatlerinin sağlanması ya da terekeye temsilci atanması için davacıya uygun süre verilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, eldeki dava muris tarafından açılmış yargılama sırasında 26/01/2015 tarihinde muris vefat etmiştir. Geriye mirasçı olarak mirasçı ve temlik alacaklısı olarak ... davaya davaya devam etmiş, mahkemece verilen yetkiye dayalı olarak Sulh Hukuk Mahkemesince terekeye AV. ... terekeye temsilci olarak atanmıştır. Hemen belirtilmelidir ki, terekeye temsilci atanması durumunda, davanın tereke temsilcisinin huzuru ile sürdürülmesi gerektiği tartışmasızdır. Nitekim, tereke temsilcisinin atanması ile tereke ortağının ya da ortaklarının terekeyi temsil ve davayı takip yetkisi ortadan kalkmaktadır....

        Murisin ölümü ile tereke bütün aktif ve pasifi ile mirasçılarına geçer. Murisin vergi, prim vb. borçları da terekenin pasifi içerisinde olup terekeye dahildir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK. 605/2 md). TMK.nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir. Ancak tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı mirası reddedemez....

        Miras bırakanın yerleşim yeri sulh hakimi, istem üzerine veya res'en tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır. Bu önlemler özellikle kanunda belirtilen hallerde terekede bulunan mal ve hakların yazımına, terekenin mühürlenmesine, terekenin resmen yönetilmesine ve varsa vasiyetnamelerin açılmasına ilişkindir (TMK.nun 589/1- 2 maddesi). Koruma önlemi olarak terekenin tespiti işleminin maddi hukuk bakımından haklara ve borçlara bir etkisi bulunmamaktadır. Bu işlem, tespiti yapılan malvarlığı unsurlarının terekeye ait olduğu, tespit edilmeyenlerin de terekeye ait olmadığına delil teşkil etmez. Mirasçıların, tespit olunanlara "onay" vermeleri veya benimsemeleri, onları tespiti yapılmamış olan borçlara ilişkin sorumluluktan kurtarmayacağı gibi, tespit edilmemiş olan tereke alacakları için de talepte bulunamayacakları anlamına gelmez....

        Müdahil Hazine vekili, kamu alacaklarının öncelikli olduğunu belirterek tereke tasfiyesinde öncelikli olarak alacak kaydının yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile tereke tasfiye memurlarının hazırladığı rapor uyarınca terekede kalan bedelin alacaklı davacıya ve davalı Hazine arasında eşit olarak paylaştırılmasına karar verilmiştir. Hükmü, davalılar ayrı ayrı temyiz etmiştir. Yargılama sırasında tasfiye memurlarınca verilen talimat sonucunda Hazine tarafından yatırılan ve sarf edilmeyen 5.000,00 TL'nin Hazineye iadesi gerekirken bu bedelin tereke mevcuduna eklenmesi ve tasfiyeye tabi tutulması doğru görülmemiş ayrıca Hazine'nin kamu alacağına ilişkin haczin 23.03.2007 tarihinde kesinleşmiş olması ve davacı alacaklının kira alacağının bu tarihten sonra muaccel olması ile kamu alacağının öncelikli olduğu gözetilmeden tereke mevcudunun Hazine ile davacı arasında bölüştürülmesine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir....

          Gerekçe ve Sonuç Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tereke temsilcisinin istinaf başvurusunun; "İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinin usul ve yasaya uygun olduğu" gerekçesiyle esastan reddine, davacının bir kısım mirasçılarının istinaf başvurusunun ise "terekeye temsilci atanması ile mirasçıların terekeyi temsil ve davayı takip yetkisinin ortadan kalktığı" gerekçesiyle usulden reddine karar verilmiştir. V. TEMYİZ A. Temyiz Yoluna Başvuranlar Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacının bir kısım mirasçıları vekili ve davacı tereke temsilcisi temyiz isteminde bulunmuşlardır. B. Temyiz Sebepleri Davacının bir kısım mirasçıları vekili ve davacı tereke temsilcisi, istinaf başvuru dilekçelerindeki gerekçelerle temyiz Yasa yoluna başvurmuşlardır. C. Gerekçe 1....

            Mahkeme kararı ile terekeye temsilci atandığını, Mahkemeye tereke tespiti davası açılmış olup henüz mirasın ret veya kabulü söz konusu olmadığını, Dolayısı ile müvekkilim halen yasal mirasçı olmadığını, yasal mirasçı olmayan müvekkil aleyhine ihtiyati haciz kararı alınması usul ve yasaya aykırı olduğunu, yapılan müracaat neticesinde Mahkemece 09.2014 tarihli ara kararı ile muris ... hakkında yapılan tüm takip ve satışların mahkemedeki dava bitinceye kadar tedbiren durdurulmasına karar verildiğini Türk Medeni Kanunu Madde: 625 uyarınca tereke tespiti devam ederken murisin borçları için icra takibi yapılamaz. ayrıca, acele haller dışında davalara da devam olunamaz, ihtiyati haciz kararı alınamaz. Müvekkilim yasal mirasçı gösterilerek hakkında ihtiyati haciz kararı müracaatı mümkün olmadığı gibi; ihtiyati haciz kararı verilmesi de mümkün değildir. İhtiyati haciz kararına itiraz ettiklerini ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir....

              İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; Dava tereke temsilcisi olan davalının terekeye konu taşınmazlardan elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereler dolayısıyla davacıyı zarara uğrattığı iddiasına dayalı alacak davasına ilişkindir. TMK'nın 640. maddesi hükmüne göre "Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır....

              Elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702. maddeleri uyarınca, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerekir. Bir mirasçının, özellikle acele hallerde miras şirketinin menfaatini korumak için, bütün mirasçılar adına, yalnız başına dava açması mümkün ise de, bu şekilde açılan bir dava tüm mirasçıların katılımı sağlanmadan yürütemez. Bu halde, diğer mirasçıların da davaya katılımalarının sağlanması, muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi gerekir. Öte yandan, bir ya da bir kısım mirasçının, terekeye ait bir mal, hak veya alacaktan yalnız kendi payına düşen kısım için dava açması halinde, mirasçıların iştirak halindeki payları üzerinde tasarrufta bulunmak yetkisi bulunmadığından davanın reddi gerekir....

                UYAP Entegrasyonu