Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Mirasçılardan birinin istemi üzerine Sulh Mahkemesi miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir. (TMK.md.640) Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. (TMK.md.701/2) Bu hükümler ışığında, miras ortaklığı, mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Mirasçıların tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece somut ve bağımsız payları mevcut değildir. Terekenin idaresi konusunda mirasçılar arasında uyuşmazlık bulunduğundan isteğin kabulü gerekirken reddi usul ve yasaya aykırıdır....
Mahkemece yapılan yargılama sonucu; miras ortaklığına temsilci atanması, birden çok mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklığın meydana gelmesi ve bu ortaklığın yönetimi için bir temsilcinin atanması anlamına geleceği, TMK.nun 640. maddesinden de açıkca anlaşılacağı üzere miras ortaklığına temsilci atanmasını gerektiren haller terekenin yönetimine ilişkin hallerdir ve tereke temsilcisi burada terekenin mevcutu üzerinde mirasçılarının haklarını korumakla yetkili özel kayyım niteliğinde olduğu, ancak mirasın reddi ise mirasçılardan her birinin görevli mahkemeye beyanda bulunması ile hüküm ve sonuç doğuran bir başka deyişle mirasçının her birinin kendi tasarrufu ile yapabileceği miras ortaklığındaki diğer mriasçılarla beraber tasarruf etmesini gerektirmeyen bozucu yenilik doğuran hak bir niteliğinde olduğu, mirasın hükmen reddi davasında terekeye temsilci atanması kurumunun şartları oluşmadığı...
Söz konusu maddede dört ayrı fıkrada bu şartlar şu şekilde sıralanmıştır: 1- Mirasçılardan birinin uzun süreden beri bulunamaması ve temsilci de bırakmaması halinde menfaati gerektiriyorsa, 2- Mirasta hak sahibi olduğunu ileri sürenlerden hiç birisi mirasçılık sıfatını yeterince ispatlayamazsa veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa, 3- Mirasçılardan tamamı bilinmiyorsa, 4- Kanunda özel olarak öngörülmüşse. Somut uyuşmazlıkta tarafların ileri sürdükleri iddia ve savunmaları dikkate alındığında terekeye temsilci atanması koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Tereke mallarının yönetimi, taşınmazların kiraya verilmesi, kira bedellerinin tahsil edilmesi ve kimler tarafından tahsil edileceği, tüm mal varlıklarının kontrol altına alınması, gibi işlerin tereke temsilcisi tarafından sağlanması gerekeceğinden, burada terekeye temsilci atanma koşulları var kabul edilmiştir. İlk derece mahkemesince de bu husus uygun görülmüş ve davanın kabulüne karar verilmiştir....
Hukuk Dairesinin 24.9.1999 tarihli ve E. 7309, K. 9599 numaralı kararında; “…Davacı yetki belgesine dayanarak 1978 tarihinde ölen Şaban Çömlek’in terekesine mümessil tayini istemiştir. Mahkeme tarafların gösterdiği kişiyi temsilci atamak zorunda değildir. Gerçekleşen durum karşısında, terekeyi temsil edecek nitelikteki bir kişinin temsilci olarak atanması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır" şeklinde hüküm kurarak tereke temsilcisi atanması konusunda mahkemenin takdir yetkisi bulunduğunu karara bağlamıştır. Ancak mahkeme bu hususta karar vermeden önce, bütün mirasçıları dinlemeli, onların önerilerini dikkate almalıdır.(Oruç Hami ŞENER, Tereke Temsilcisi Atanmasına İlişkin İlke ve Esaslar, s:2584) Nitekim somut olayda; T8 ve T4 dışındaki mirasçılar, usulüne uygun şekilde davet edilmelerine rağmen duruşmalara katılmayıp, tereke temsilci olarak atanmalarını istedikleri kişiye dair beyanda bulunmamışlardır....
GEREKÇE: Dava, terekeye temsilci atanması davasıdır. Aynı mahkemede görülen 2018/15 esas sayılı davanın tereke tespiti, tereke defteri açılması ve terekeye temsilci atanması davası olup her iki dosyanın tarafları, konusu aynı olup birlikte görülmesi usul ekonomisine uygundur. Bir davada aynı maddi vakıalara dayanılarak ileri sürülen isteklerin birlikte incelenmesinde, sağlıklı bir hukuki değerlendirme yapılabilmesi bakımından hukuki yarar bulunduğu kuşkusuzdur. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 166. maddesinin 1. fıkrasında; "Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar." hükmü düzenlenmiştir....
Ç.. vekilinin temyizine muvafakat edip etmedikleri hususunda yazılı açıklamalarının alınması, temyize muvafakat etmemeleri durumunda hükmü temyiz eden davalılara terekeye temsilci tayin ettirmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre terekeye temsilci tayin edilmesi durumunda gerekçeli kararın, temyiz dilekçesinin ve işbu geri çevirme kararının tereke temsilcisine tebliği ile temyiz süresinin beklenmesi, kararı temyiz etmesi halinde temyiz dilekçesinin ya da dosyada bulunan temyiz dilekçesinin benimsediğine ilişkin beyanda bulunması halinde kimlik tespiti de yapılarak beyan dilekçesinin davacı tarafa tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 05.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Bu halde, diğer maliklerin de davaya katılmalarının sağlanması ya da muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi gerekir. Ancak, bu eksikliğin yargılama sırasında anlaşılması halinde, süre verilmek suretiyle giderilmesi mümkündür. Davacı tarafından verilen kesin mehil içerisinde diğer maliklerin davaya katılımlarının sağlanması ya da terekeye temsilci atanması halinde davaya devam edilerek işin esası hakkında karar verilebilir. Somut olaya gelince; davacılar ... ve ... çekişme konusu taşınmazların müşterek murisleri ... ve ...'tan intikal ettiğini ve terekenin usulünce taksim edilmediğini ileri sürerek tüm mirasçılar adına tescil istemiyle dava açmışlardır....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.10.2011 gününde verilen dilekçe ile miras ortaklığına temsilci atanması istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, miras ortaklığına temsilci atanması isteğine ilişkindir. Davalılar, davacının tereke temsilcisi olmasını kabul etmediklerini beyan etmişlerdir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 10.07.2013 tarihli ve 2012/25602 Esas, 2013/19641 Karar sayılı ilamı ile "Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan davanın tereke adına açıldığının kabulü gerekir. Mirasçılar, terekenin ortak idaresi konusunda anlaşamadığına göre terekenin temsili zorunludur....
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2021/3 Tereke sayılı dosyasında görülen davaya ilişkin dava dilekçesinin incelenmesinde; davanın şikayette taraf olmayan ancak mirasçı sıfatıyla takip borçlusu olarak takipte taraf olan ...’a velayeten takipte alacaklı olan annesi ... tarafından açıldığı, dava konusunun, terekenin mirasçılara tam ve eksiksiz olarak geçmesinin ve terekenin korunmasını teminen terekenin tespiti, defter tutulması ve terekeye genel yetkili temsilci atanması olduğu görülmekte olup, söz konusu dava dilekçesinde davacının TMK’nun 619. maddesi gereğince resmi defter tutulmasına ilişkin bir talebinin bulunmadığını, talebin aynı Kanun’un 589 ve 590. maddelerine dayalı koruma tedbirlerine yönelik olduğunu açıkça belirttiği anlaşılmaktadır....
DELİLLER, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; HMK.nın 355. maddesindeki düzenleme uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılan inceleme sonucunda, Dava, miras ortaklığına temsilci atanması istemi kapsamındadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 599. maddesi hükmü uyarınca; miras, murisin ölümüyle ve terekenin açılmasıyla mirasçılarına geçer ve mirasçılar terekedeki mallar (menkul- gayrimenkul) üzerinde bu tarih itibariyle hak sahibi olurlar. TMK 589. madde uyarınca miras bırakanın yerleşim yeri sulh hakimi istem üzerine veya resen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır. Bu amaçla talep üzerine terekeye temsilci atanabilir. (Yargıtay 14....