İİK'nın 280/1 maddesi kapsamı uyarınca davalıların Çaybaşı İlçesinin yakın mahallelerinden olduğunun ve birbirlerini tanıdıklarının davalı Nuran tanıklarının ve özellikle Ali Sipahi' nin beyanlarından anlaşılması ve davalıların taşınmazlarının yakın olması nedeniyle davalı T6' nin davalı borçlu T8' ın durumunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden olması, davalıların iyi niyetli olduklarını ispatlayamaması, davalı borçlunun tüm taşınmazlarını aynı tarihte aynı kişiye devrettiği dikkate alınarak işlemin muvazaalı olduğu kanaatine varıldığından tasarrufun İİK 280/1 maddesi ve TBK 19. maddesi uyarınca iptalinin gerektiği, yukarıda açıklandığı üzere yasanın aradığı iptal şartlarının gerçekleştiği anlaşıldığından " gerekçeleri ile; 1- Davanın KABULÜ İLE; Ordu İli Çaybaşı İlçesi Cemallı Mahallesi 110 ada 3 parselde kayıtlı taşınmazın 1/4 hissesi, 106 ada 14 parsel sayılı taşınmazın 12/24 hissesi, 106 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 12/24 hissesi, aynı yer Namazlı Mahallesi 603 ada 20 parsel sayılı...
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; temyiz istemi üzerine, dairemizin 10/12/2012 gün ve 2012/17087-18874 karar sayılı ilamı ile hüküm onanmıştır. Davacının amacı, yaptığı icra takibi sonucunda alacağının tahsili olanağına kavuşmaktır. Her ne kadar, muvazaalı işlemin saptanması ile birlikte, davalılar arasındaki icra takibinin iptali istenilmiş ise de çoğun içinde azın da bulunduğu ilkesi gereğince, muvazaalı işlemin yapılan takip yönünden hüküm doğurmamasının istenildiği açıktır. Bu bakımdan, İİK'nun 283. maddesindeki düzenleme yol gösterici niteliktedir. Mahkemece, İİK'nun 283. maddesi hükmü gereğince muvazaalı olduğu saptanan icra takibinin iptaline gerek kalmaksızın; davalılar arasındaki icra takibinin davacı yönünden geçersiz bulunduğunun tesbiti biçiminde hüküm oluşturulması gerekir. Karar, bu bakımdan yerinde görülmemiştir....
Bu duruma göre borcun doğum tarihinin tasarruftan önce doğduğu ispatlanamadığından davanın tasarrufun iptali isteminin ön şartlarından ret edilmesi gerekiyor ise de davacı taraf aynı zamanda TBK 19 maddesi gereğince iptal isteminde bulunmuştur. Muvazaalı işlemin iptali için TBK 19 maddesi gereğince iptali için salt bedel farkı yeterli olmayıp işlemin iki tarafınında fikir ve hareket birliği içinde olması gerekir. Somut olayda salt davalı borçlunun mal kaçırma amacı ile hareket etmesi yeterli olmayıp, davalıların da borçlunun bu amaçla hareket ettiğini bilen veya bilmesi lazım gelen şahıslardan olduğunun ispatlanması gerekir....
Her nekadar, muvazaayı düzenleyen Türk Borçlar Kanununun 19.maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmiyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir. Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf Medeni Kanunun 6. maddesi gereğince bu iddiasını isbat etmek zorundadır. BK'nun 19.maddesine dayalı davalarda işlemin iptali için sadece üçüncü kişinin değil aynı zamanda dördüncü kişi var ise ona yapılan işleminde muvazaalı olduğunun ispatlanması gerekmektedir. Davacının, davalı T3'dan Tokat İcra Müdürlüğü 2019/30974 Esas(Tokat 2....
Ancak davacı TBK 19. maddesine de dayanmıştır....
Dava BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali istemine ilişkindir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve salt bedel farkının BK'nun 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali için yeterli olmadığı ancak İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak tasarrufun iptali davası yönünden iptal nedeni olduğu, davacının bu davadaki hukuki sebebini BK'nun 19 maddesi olarak belirlediği ve mahkemece nitelemenin bu şekilde yapıldığı, ancak davacının süresi içinde İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak tasarrufun iptali davası açma hakkının bulunmasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanunun uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 8,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 16.01.2018 günü oybirliğiyle karar verilmiştir....
Ayrıca dava konusu olayda muvazaalı işlem, taşınmaz satışına ilişkin olduğundan değerlendirme, taşınmaz satışlarında muvazaa ile sınırlı yapılmıştır. Somut olayda çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; taşınmaz satışının muvazaalı olduğu iddiasıyla TBK’nın 19. maddesine dayanılarak açılan bir davada, muvazaa iddiasının kabulü hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olarak değerlendirilip tapu iptali ve tescil yerine kıyasen davalıya ait taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi şeklinde hüküm kurulup kurulamayacağı noktasındadır. TBK’nın, “Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler” başlıklı 19. maddesi aşağıdaki şekildedir: “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.”...
Dava, Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde düzenlenen dava konusu işlemin danışıklı (muvazaalı) yapıldığı iddiasına dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. HMK'nin 33.maddesine göre Hakim, Türk hukukunu resen uygulamak zorundadır. Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur. Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir....
Dava BK'nun 19. maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davasına ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere ve davalı üçücü kişinin sunduğu banka dekontlarının 24.04.2009 tarihinden başladığı, iptal edilen bononun ise bu tarihten önce 20.01.2009 tarihinde düzenlenmiş olduğu, bu hali banka dökümünün bu borca ilişkin olduğunun kabulünen mümkün bulunmamasına göre, davalı ... vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-BK'nun 19. maddesine göre açılan davada amaç alacaklının alacağına kavuşmasını temin olduğu için, İİK'nun 283/1. fıkrasının kıyasen uygulanması sonucu muvazaalı işlemin alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptali ile davacıya haciz ve satış isteme yetkisinin verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır....
Kabulü ile, asıl davadaki hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....