Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından, davanın hakka dayalı olduğu ve salt zilyetliğin korunması davalarından olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiştir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8- 518 Esas, 2009/573 Karar sayılı İçtihadında “TMK 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nin 973. maddesinde zilyetlik "bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir" biçiminde tanımlanmıştır. TMK'nin 982 ve 983. maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki, zilyetliğin korunması davasıyla zilyet, zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır....

O halde, bu davada öncelikle çözüme kavuşturulması gereken husus, davacının somut olayda, davalıya karşı üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunup bulunmadığıdır. Çözümlenmesi gereken sorun bu olunca, zilyetlik kavramı, niteliği, hukuki fonksiyonları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır. Zilyetlik eşya ile şahıs arasında eylemli (fiili) bir bağ, yani ilişki olup ve buna bağlı olarak da fiili hakimiyet altında bulundurmaktan doğan hukuki yetki ve vecibeleri de gösteren ve düzenleyen hukuki bir müessesedir. Kanunda sözü edilen fiili hakimiyetin meydana geliş şekli önemli değildir. Bunun bir gasp ve tecavüz sonucunda elde edilmiş olması da mümkündür. Bu bakımdan hakka dayanmayan zilyetlik (hırsızın zilyetliği) hukuk nizamınca korunmaktadır. Ne var ki; bu korumanın hırsızın yararını (menfaatini) korumak için değil, sosyal huzur ve sükunun korunması ve sağlanması için kabul edilmiş olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Zira hukuk düzeninin yanında birde barış düzeni vardır....

    Dava TMK 981 ve devamı maddeleri gereğince açılan zilyetliğin korunması isteminden ibarettir. HMK'nun 355.maddesi gereğince istinaf incelemesi; belirtilen istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile ilgili konularla sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından dava her ne kadar zilyetliğin tespiti ve korunması olarak nitelendirilip, zilyetliğin tespiti davasının ayni bir hak niteliğinde olduğu ve uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş ise de yapılan bu değerlendirme hatalı olmuştur. Davacı dava konusu taşınmaza zilyet olduğunu ancak davalının taşınmaza müdahalede bulunduğunu beyan ederek kendisinin zilyetliğinin tespiti ile zilyetliğin korunması talebinde bulunmuştur....

    ten davacılara kaldığı ve davacıların zilyetliğinde olduğunun tespitine, taşınmazın kalan kısmının bir bölümünün kayalıkla kaplı olup kullanıcısının olmadığı, bir bölümünün genel yol olarak, bir bölümünün de farklı miktarlarla davalılar tarafından kullanıldığı, davacının zilyetliğinde olmadığı anlaşıldığından fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Bilindiği üzere ve kural olarak, taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nun 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesi davası açabileceği gibi, salt zilyetliğe dayanan kişiler ise TMK'nun 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler....

      No:59/1 adresinde mukim 300 m2 lik taşınmazın müvekkilinin zilyetliğinde olduğunun tespiti ile tapu kaydının bu yönde düzeltilmesini talep ve dava etmiştir. İlk Derece Mahkemesince davanın reddine, karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İddianın ileri sürülüş biçimine ve dosya kapsamına göre, dava, taşınmaz zilyetliğinin aidiyetinin tespit ve tescili istemine ilişkindir. HSK'nın 564 ve 586 sayılı İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri işbölümüne ilişkin kararı gereğince ".Taşınmaz üzerinde bulunan yapı, ağaç ve benzeri muhtesatın aidiyetinin tespiti istemiyle açılan her türlü davalar sonucunda genel mahkemelerce verilen hüküm ve kararlar."a ilişkindir. Buna göre, somut uyuşmazlığa ilişkin istinaf başvurusunu değerlendirme görevinin HSK'nın 564 ve 586 sayılı işbölümü kararları gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6....

      un zilyetliğinin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. ... Kadastro Mahkemesi'nin 2011/32E Esas, 2012/37 Karar sayılı dava dosyasında; eldeki davanın davacısı ..., eldeki davanın davalıları ... ve Gülseren Kurt aleyhine 18/06/2010 havale tarihli dava dilekçesi ile; mülkiyeti Hazineye ait dava konusu 582 parsel sayılı taşınmazı hali haraptan imar ve ihya ettiğini, halende kendisinin zilyetliğinde olup etrafı telle çevrili, içinde meyve ağaçlarının bulunduğunu, kadastro tespiti sırasında her nasılsa davalı adına tespit gördüğünü ileri sürerek yapılan tespitin iptali ile kendi zilyetliğinde olduğunun tespit edilmesini talep ettiği, Mahkemece, davacı ...'un ... ili ... ilçesi ......

        Dava, zilyetliğin korunması amacıyla açıldığına ve esasen davada Orman İdaresi ve Hazine taraf bulunmadığına göre uyuşmazlığın zilyetlik hükümleri dairesinde çözümlenip sonuçlandırılması gerekir. TMK nun 973.maddesinde, zilyetlik, "...Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir..." şeklinde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde de; zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Orman idaresi ve Hazine davada taraf durumunu almamış bulunduğuna göre, davacı zilyetliği haksız olsa bile malik dışında saldırıda bulunan kişilere karşı anılan maddelerdeki zilyetlik davalarını açabilir. Zilyetlik hukuken korunmuş eylemli bir durum olduğuna göre, zilyetliğin bir hakka dayanıp dayanmaması önemli olmadığı gibi açılmış olan davanın dinlenmesine engel değildir. Bu tür davalarda, taşınmaz üzerinde hangi tarafın üstün ve korunmaya değer zilyetliğinin bulunduğunun saptanması, uyuşmazlığın ona göre çözümlenmesi gerekmektedir....

          Davacı ..., çekişmeli 3800 ve 4340 parsel sayılı taşınmazların kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasıyla, zilyetliğinin tespiti ve beyanlar hanesine şerh verilmesi istemiyle dava açmıştır. Mahkemece verilen, çekişmeli 3800 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın kabulü ile davacının zilyetliğinin tespitine; çekişmeli 4340 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine ilişkin önceki hüküm, davacı ... vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle, ... (Kapatılan) 16....

            Başkanlığına resmi olarak tahsis edildiği, karar tarihi itibariyle iptal edilmiş ve davacılar adına oluşmuş bir tapu kaydınında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dava; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması isteğine ilişkindir. Zilyetliğin temeli hukuki bir durum niteliğinde olduğundan; TMK'nin 981 vd. maddeleri uyarınca açılan zilyetliğin korunması davalarıyla sadece görünüşün ve mevcut durumun korunması amaçlanır. Dava konusu taşınmaz arsa vasfı ile davalı ... adına kayıtlı olup diğer davalı kurum lehine tapuya tahsis edildiğine göre; davacıların zilyetliğinin herhangi bir mülkiyet hakkına dayandığı söylenemez. Başka bir ifade ile tapu kaydı ve tahsis açıklaması karşısında davacıların zilyetliklerine değer verilemez. Tüm bu açıklamalar karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuş, bozmayı gerektirmiştir....

              in taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin, taraflar arasındaki mirasçılık ilişkisi devam ettiği sürece tereke adına olduğunun kabulü gerekecektir. Diğer taraftan kadastro tespitinden sonra davalı ...'in çekişmeli taşınmazı kayden oğlu ...'a sattığı, kayıt maliki ..'ın diğer davalı ...'in oğlu olduğu göz önüne alındığında çekişmeli taşınmazın babası Mehmet ve davacıların müşterek murisi aynı zamanda davalı ...'ın dedesi ...'e ait olduğunu bilebilecek durumda olduğu ve TMK'nın 1023. maddesi gereği korunması gereken bir iyi niyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, davanın kabulüne karar vermek gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 22.04.2015 gününde oybirliği ile karar verildi....

                UYAP Entegrasyonu