Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

nün vasilik görevinden alınarak müvekkil ...'in vasi olarak atanması istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm eski vasi ... tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz, atanan vasinin şahsına itiraz niteliğindedir. Türk Medeni Kanunu'nun 422. maddesi gereğince vasinin şahsına-sıfatına karşı yapılan itirazları veya vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme görevi, öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamına aittir. Türk Medeni Kanunu'nun 397. maddesinde de denetim makamı görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu hükme bağlanmıştır....

    Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, mirasbırakan tarafından davalılardan ...’e dava konusu taşınmazlar yönünden yapılan bir temlik olmadığı, diğer davalı ... yönünden ise her ne kadar mahkemece aradan 41 yıl geçtikten sonra muvazaa iddiası ile dava açılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ise de, muris muvazaası iddiası ile açılan iptal ve tescil / tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği, ne var ki somut olayda 4721 sayılı TMK’nun 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri uyarınca davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir....

      Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: -KARAR- Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, mirasbırakan tarafından davalılardan ...’e dava konusu taşınmazlar yönünden yapılan bir temlik olmadığı, diğer davalı ... yönünden ise her ne kadar mahkemece aradan 41 yıl geçtikten sonra muvazaa iddiası ile dava açılması hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiş ise de, muris muvazaası iddiası ile açılan iptal ve tescil / tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden hakkın kötüye kullanılmasından bahsedilemeyeceği, ne var ki somut olayda 4721 sayılı TMK’nun 6. ve 6100 sayılı HMK’nın 190. maddeleri uyarınca davacıların iddialarını kanıtlayamadıkları gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacılar vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir....

        Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklı davalarda zamanaşımı hükümlerinin uygulanmayacağını bu nedenle verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir....

        Aksi taktirde, fesih hakkı kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir. Fesih hakkını kötüye kullanan işverenin 17. madde uyarınca bildirim sürelerine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir. 4857 sayılı İş Kanununda genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği üzere, işçinin işvereni şikayet etmesi, dava açması veya şahitlikte bulunması sebebine bağlı fesihlerin kötüniyete dayanmaktadır. Somut olayda taraflar arasında iş sözleşmesinin sona ermesi konusunda işverenin fesih hakkını kötüye kullandığına dair somut deliller orataya konulamadığından kötüniyet tazminatının reddi yerine kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi....

          DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE; Asıl ve birleşen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı muris babaları İsmail'in vefatı üzerine yurt dışında yaşıyor olması ve annesinin yaşlılığından kaynaklanan sebeplerle veraset ve intikal işlemlerini gerçekleştirmesi amacıyla kardeşi olan davalı Ali'ye vekalet verdiğini ancak sonrasında vekaletname kapsamında kendi adına tescil işleminin yapılmadığını öğrendiğini beyanla muris İsmail'den intikal eden, asıl dosya da 468 ada 39 parsel Zemin Kat (1) numaralı bağımsız bölümün; Birleşen 2017/426 E. 2017/445 K. Sayılı dosyasında ise 468 ada 39 parsel (2) numaralı bağımsız bölümün miras hissesi oranında iptaliyle tescilini talep etmiştir....

            Aksi takdirde fesih hakkının kötüye kullanılmış olduğundan söz edilir. Fesih hakkını kötüye kullanan işveren, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca, bildirim sürelerine ait ücretin üç katı tutarında tazminat ödemek zorundadır. Bahsi geçen tazminata uygulamada kötüniyet tazminatı denilmektedir. Ayrıca ihbar tazminatının da ödeneceği hüküm altına alınmıştır. 4857 sayılı Kanun’un 17. maddesinin altıncı fıkrasının açık hükmü gereğince, iş güvencesi kapsamında olan işçiler yönünden kötüniyet tazminatına hak kazanılması mümkün değildir. Kanunda genel anlamda fesih hakkının kötüye kullanılmasından söz edilmiştir. İşçinin işvereni şikâyet etmesi, aleyhine dava açması veya tanıklık yapması sebeplerine bağlı fesihlerin kötüniyete dayandığı kabul edilmelidir. Tazminatın hesabında da işçiye ücreti dışında sağlanmış para veya para ile ölçülebilir menfaatler dikkate alınmalıdır....

              nitelik taşımasının zaruri olduğu, dolayısıyla sadece görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak eylemin gerçekleştirilmesi halinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı, 5237 sayılı TCK'nın 102/3-b maddesi gereğince yapılacak artırımın, kamu görevinin, vesayet ve hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması haline münhasır olup dosya içeriğine göre sanığın, mağdure üzerinde nüfuzu kötüye kullanma durumunun olmadığı anlaşıldığından, mağdureye yönelik eyleminin TCK'nın 102/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturup takibinin şikayete bağlı olduğu ve müştekinin hükümden sonra verdiği 21.08.2013 günlü dilekçe ile mevcut şikâyetinden vazgeçtiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK'nın 73/6. maddesi gereğince vazgeçmeyi kabul edip etmediği sanıktan sorulup neticesine göre hüküm kurulması lüzumu, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi...

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Görevi kötüye kulanma HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü: Suç tarihinde ... köyü muhtarı olarak görev yapan sanığın, köye ait meraları para karşılığı kiraya vermek suretiyle icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmiş ise de; dosya kapsamında yer alan iddianame içeriği, soruşturma izinleri ve ön inceleme raporları birlikte nazara alındığında, sanığın köy meralarının İl Mera Komisyonundan izin alınmadan kullanılmasından haberdar olmasına rağmen durumu yetkili makamlara bildirmeme eyleminin TCK'nın 257/2. maddesinde tanımlanan ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı ve CMK'nın 225. maddesi de gözetilerek uygulama yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu aynı Kanun'un 257/1. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması, Kabule göre de; 5271 sayılı CMK'nın 231/8. maddesine...

                  Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Gerçekten de, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; hile ile alınan vekâletname ile temliklerin gerçekleştirildiği dolayısı ile vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır….Ne var ki; mahkemece vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olarak hükme elverişli ve yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca; davanın vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı olduğu kabul edilerek, iddia ve savunmanın yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırılması, davanın son kayıt maliklerine yöneltilmediği ve tapu iptal- tescil isteğinde bulunulmadığı gözetilmek ve taleple bağlı kalınarak vekil kılınan murisin oğlu ... tarafından 3. kişilere temlik edilen 4 parça taşınmaz (120, 1782, 770, 780 sayılı parseller) bakımından hâsıl olacak sonuç çerçevesinde...

                    UYAP Entegrasyonu