Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicillerinin tutulması bir takım prensiplere bağlı olup; bunlardan ilki tescil, ikincisi sicilin güvenilirliği(aleniliği), diğeri Hazine'nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise; geçerli bir hukuki sebebin bulunması, bir başka ifadeyle, illetten mücerret olmamasıdır. Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olması zorunludur. Somut olayda, davalı adına oluşan sicil kaydının hukuki mesnedi, ihale olup; bu da iptal edilmiştir. O halde, ihalenin iptali ile sicilin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve TMK'nun 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği aşikârdır....

    Davalı Hazine vekili; zamanaşımı süresinin geçtiğini, idari yargının görevli olduğunu, tazminat davasının koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur....

      İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur....

        Olayda; uyuşmazlığın davacının 657 sayılı yasanın 64.maddesine 243 sayılı KHK ile eklenen fıkra uyarınca 1984 yılından önceki 6 yıllık sicillerinin değerlendirilerek bir kademe ilerlemesi verilmesi isteminin bu konudaki ilk uygulamanın 1991 yılında yapılacağı nedenniyle reddedilmesinden doğduğu, temyize konu İdare Mahkemesi kararıyla da uyuşmazlığın uygulama tarihi yönünden çözüldüğü anlaşılmış olup, her ne kadar davalı idarece davacının 1.3.1983-15.11.1984 tarihleri arasında askerlik görevi yapması nedeniyle sicil raporlarının düzenlenmemiş olduğu ileri sürülmüşse de, davacının askerlik hizmeti nedeniyle sicil raporlarının düzenlenmediği hizmet yılları atlanarak askere gitmeden önceki ve askerden döndükten sonra göreve başladığı tarihten itibaren düzenlenen sicillerinin 6 yıllık dönemler halinde incelenmek suretiyle, koşulların tutması halinde kademe ilerlemesinden yararlandırılması gerekeceğinden ve bu durum da uygulamaya...

          ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 24/03/2021 NUMARASI : 2018/128 ESAS 2021/344 KARAR DAVA KONUSU : Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli) KARAR : 2- T24 - 3- T25 - VEKİLİ : Av. T21 - Cumhuriyet Cad. Aslan 4 Psj. No;39/12 Merkez YALOVA DAVALI : T22-4840543442 VEKİLİ : Av. AYSEL GÜLLE - [35017- 17105- 24217] UETS DAVA : Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli) DAVA TARİHİ : 18/05/2017 BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2017/169 ESAS SAYILI DOSYASI: DAVACILAR : 1- T26 - 2- T27 - VEKİLLERİ : Av. T28 -Av. ZELİHA HATİCE TURGUT - Valikonagi Cad. Zafer Sk. Modern İs Merkezi No:48 K:2 Nisantasi/ Sisli Şişli/ İSTANBUL DAVALI : T22-Maliye Bakanlığı- Merkez/ ANKARA VEKİLİ : Av. AYSEL GÜLLE - [35017- 17105- 24217] UETS DAVA : Tazminat (Tapunun Haksız Ele Geçirilmesi Nedenli) KARAR TARİHİ : 13/05/2022 KARAR YAZIM TARİHİ : 13/05/2022 Yalova 3....

          in gerekçeli karar başlığında adının yazılmaması doğru değil ise de bu eksiklik mahallinde düzeltilebilir maddi hatadan kaynaklı olup bozma sebebi yapılmamıştır. 4-İncelemeye konu kararın, karar başlığında başkan, üyeler ve zabıt katibinin ad, soyad ile sicillerinin yer almaması Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/a-b-g maddesine aykırı ise de bu eksiklik mahallinde düzeltilebilir hatadan kaynaklı olup bozma sebebi yapılmamıştır. SONUÇ:Yukarda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin davacı ...'e yönelik temyiz isteminin kararın miktar itibari ile kesin olması nedeni ile REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin davacılar ..., ... ve ...'...

            İLK DERECE MAHKEMESİNİN 17/12/2021 TARİHLİ ARA KARARIYLA: "Dilekçe ve dosya tüm kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde; davanın eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası olduğu, para alacağı yönünden HKM 389 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesine olanak bulunmadığı, davacının inşaata girilmemesine yönelik talebinin ayrı bir dava konusu olan müdahalenin men'i niteliğinde olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin talebinin reddine " şeklinde karar verildiği görülmüştür. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: DAVACI VEKİLİ 07/01/2022 TARİHLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE: İlk derece mahkemesince, davanın eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası olduğu, para alacağı yönünden HMK 389....

            -TL manevi tazminatın tapunun iptaline yönelik kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkillerine verilmesini talep etmiş, 13.01.2016 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 197.514,66.-TL maddi tazminat ile 50.000.-TL manevi tazminatın tapunun iptaline yönelik kararın kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş ve ıslah harcını da yatırmıştır. Davalı taraf cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle açılan davanın haksız ve yersiz olduğunu, mahkeme kararı ile taşınmazın tapusu terkin edilerek yasalara uygun hale getirildiği, terkin işleminin idarenin herhangi bir tasarrufuna dayanmamakta olup, bir mahkeme kararı ile işlemin gerçekleştiği, bu nedenle idare üzerine atfedilecek kusurun bulunmadığını bu nedenle davanın reddini talep etmiştir....

              Hemen belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 40. maddesinin 3.fıkrasında “Kişinin resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da kanuna göre Devletçe tazmin edilir.” hükmü öngörülmüş; 129. maddenin 5. fıkrasında ise; “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının ancak idare aleyhine açılabileceği” açıklanmıştır. TMK’nun 1007. maddesi bu bağlamda yorumlandığında, tapu sicillerinin tutulmasından ve bundan doğan zararlardan devletin sorumlu olacağı ilkesinin benimsendiği anlaşılmaktadır. Yasanın bu açık hükmünün kaynak olduğu devletin sorumluluğu tapu sicilinin tutulması sırasında, sicil memurunun hukuka aykırı işlemi ile sonuç arasında nedensellik bağının varlığı gerekli ise de eylem yada işlemin kusura dayanması gerekmez....

                Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması sebebiyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. TMK.705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır....

                UYAP Entegrasyonu