Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sulh Hukuk Mahkemesi ise, davanın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan alacak iddiasına dayandığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 Sayılı HMK.'nın 4/I-a maddesinde kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara, konuları ve değerlerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde bakılacağı hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda davacı, davalı şirketin hissedarı olduğunu, davalı şirkete katkı payı ödemesine ve aracı bulunmamasına rağmen, kendi izni ve muvaffakati alınmaksızın 17/10/2006 tarihinden bu yana adına araç işletildiği öğrendiğini ileri sürerek, bir miktar kira alacağının davalılardan tahsilini talep etmektedir....

    KARAR Davacı, davalının kiracısı olduğunu, kira sözleşmesinde davalının kiralanan taşınmazı devre yetkisi olmadığını, akde aykırılıktan dolayı tahliye davası açıldığını, ancak yargılama sırasında "özel anlaşma" başlıklı bir belge sunduğunu, bu belgenin hile ile imzalatıldığını ileri sürerek sözleşmenin iptaline karar verilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava kira sözleşmesinin eki niteliğinde düzenlenmiş sözleşmenin iptaline ilişkin olup, taraflar arasında akde aykırılıktan dolayı dava açıldığı ve Beyoğlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/428 Esas sayılı dosyasında derdest olduğu taraf beyanları ve dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Bu davanın konusunu oluşturan sözleşmeye 2006/428 Esas sayılı davada davalı tarafından dayanıldığına göre davacının ileri sürdüğü hususlar o davada incelenecek ve sonuçlandırılacaktır....

      Somut olayda; uyuşmazlığın, sözleşmeye aykırılıktan kaynaklandığı tartışmasızdır. Hal böyle olunca davada uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulama yeri olmadığı gibi, uyuşmazlığın bu Kanundan doğduğunu ortaya koyacak başkaca bir hüküm de mevcut değildir. Aksine, sözleşme hükümlerine aykırılıktan doğan bu davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu olup, davanın iş mahkemesinde değil, genel mahkemede görülmesi gerekir. Açıklanan sebeplerle, mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davaya bakması gerekirken, iş mahkemesi sıfatıyla davaya bakması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 28.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        arsa sahibini bağlayan bir hüküm olmadığı ...’ye düşen taşınmazların devrine ilişkin yükümlülüğün temlik sözleşmeleri gereğince ...’ye ait olduğu bu nedenle sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zararın ...’den talep edilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir....

          Mahkemece,cezai şart uygulaması sözleşmeye şekli aykırılıktan kaynaklanıp idare zararı oluşmadığından BK'nın 161/2 maddesine göre %60 oranında indirim uygulanarak cezanın 8.000,00 TL'ye indirilmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen davacının temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekir. 2- Davalı kurumca davacı eczacı hakkında taraflar arasında akdedilen protokolün 3.1.3.3 ve 5.1.12 maddeleri gereğince toplam 20.000,00 TL cezai şart uygulanmıştır. Mahkemece idarenin zararı oluşmadığı gerekçesi ile cezai şarttan tenkis yapılmıştır. Davacının tacir olduğu uyuşmazlık konusu değildir. TTK.nun 24. maddesine göre BK.nun 161/son maddesi tacirler hakkında uygulanamaz....

            Sorumluluk bu anlamıyla tazminat borcunun kaynağıdır (Oğuzman, M. Kemal/Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2006, s. 14). 14. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (6098 sayılı TBK) borca aykırılıktan doğan sorumluluk nedeniyle manevi tazminat ödeneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Sözleşmeye aykırılık tek başına manevi tazminat gerektirmez ise de, özel hâl ve şartlarda davacının kişilik haklarının zedelenmesi durumunda haksız fiilin neticelerini doğurmakta ve manevi tazminat gerektirmektedir. Gerçekten de 6098 sayılı TBK’nin 114/2 maddesi gereğince haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır. Borca aykırı herhangi bir davranışın, alacaklının kişilik haklarının zedelenmesine neden olması mümkündür....

              Eldeki davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılıp karar verildiğinden ve uyuşmazlık, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanmakta olup, davanın yasal dayanağı Borçlar Kanunu olduğundan, inceleme konusu karar; belirgin şekilde hem Dairemizin görev alanı, hem de 14'ncü maddenin kapsamı dışında bulunmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin iş bölümü alanı içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden ötürü dava dosyasının Yargıtay 13. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 16.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi -K A R A R- Dosya içeriğine göre dava, taraflar arasındaki Gayrimenkul satış vadi ve kat karşlığı inşaat sözleşmesine aykırılıktan doğan tapu iptali ve tescil istemidir. Dava ve temyiz dilekçesindeki açıklamalardan da davanın muvazaaya değil sözleşmeye aykırılığa ilişkin olduğu açık alup mahkeme nitelemesinde yanlıştır. Buna göre; temyiz inceleme görevi 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14. maddesi ile Başkanlar Kurulu’nun 19.01.2015 gün ve 8 sayılı kararı uyarınca Dairemiz görev alanı dışındadır. Dosyanın inceleme yerinin belirlenmesi için 11 Nisan 2015 Tarihli ve 29323 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik Yargıtay Kanununun 60/II. fıkrası uyarınca dosyanın Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu’na GÖNDERİLMESİNE, 14/04/2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

                  Bir başka ifadeyle, sigorta şirketinin anılan yasal düzenleme uyarınca şartlarının varlığı halinde kendi sigortalısına/sigorta ettirenine sözleşmeye aykırılıktan bahisle rücu imkanı bulunmakta, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan araç sürücüsüne veyahut işleten ile sigortalının farklı kişiler olması durumunda işletene karşı işbu yasal düzenlemeden kaynaklı rücu imkanı bulunmamaktadır. Somut olayda, kaza tarihinde geçerli bulunan 141519914 numaralı poliçede sigorta ettiren taraf, davalı olarak gözükmektedir. Bu durumda davalının taraf sıfatının bulunduğu kabul edilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru olmamıştır....

                    Oysa, somut uyuşmazlıkta taraflar arasında rekabet etmeme sözleşmesi bulunduğuna göre, uyuşmazlığın hukuki vasfının Borçlar Kanunu hükümlerine göre sözleşme serbestisi kapsamında düzenlenen ve sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zararın giderilmesi olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşmenin ihlalinden doğan zarar ve zıyanın tahsili ile yetinilmesi gerekirken mahkemece, somut uyuşmazlığa TTK 58 hükmü gereğince ayrıca "1 yıl faaliyetten menine" karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerekmiştir....

                      UYAP Entegrasyonu