TTK.nun 122/5.maddesi uyarınca acentelik sözleşmesinden başka benzer türden sürekli sözleşme ilişkilerinde denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için sözleşmenin tekel hakkı vermesi şartı aranmaktadır. Somut olayda taraflar arasındaki sözleşmede bayilik ilişkisi kurulduğundan ve sözleşmenin 5.1 maddesi gereğince de açıkça tekel hakkı verilmediği belirtilmiş olduğundan davacı tarafından denkleştirme tazminatı talep edilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ya da vaktinde ifa edilmemesinden doğan alacaklının mal varlığının mevcut durumuyla, borç ifa edilseydi alacağı durum arasındaki farkı; menfi zarar ise sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu inancının boşa çıkmasından doğan zararı ifade eder. Somut olayda sözleşmenin süresinden önce davalı tarafından feshi nedeniyle uğranılan zararların tazmini istenebilecek olup, davalının karşılamakla sorumlu olduğu zarar, alacaklının müspet zararıdır....
Davacı dava dilekçesinde ve ıslah dilekçesinin sonuç kısmında açıkça sözleşmenin haksız yere feshedilmesi nedeniyle mahrum kalınan kar isteminde bulunmuştur. BK. m. 106 uyarınca mahrum kalınan kar, müspet zarar kapsamında olup istenebilmesi için sözleşmenin geçerliliğini koruması gerekir. Somut olayda sözleşme feshedilmiş olup, ayrıca sözleşmede de fesih halinde müspet zararın istenebileceğine dair hüküm bulunmadığından, davacı feshedilmiş bir sözleşmeye dayanarak müspet zarar kapsamında mahrum kalınan kar isteminde bulunamaz. Menfi zarar istemi de bulunmadığından talebin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi....
başvurulmadığı ve taraflar arasında davacının bu talepleri yönünden görüşme yapılmadığı, dolayısıyla dava konusu revizyon bedeli ve sözleşmenin haksız fesihi nedeniyle menfi ve müspet zarar talebi yönünden arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği" gerekçesi ile, davacının revizyon proje bedelleri ile sözleşmenin haksız feshinden doğan menfi ve müspet zarar taleplerine ilişkin davanın HMK. 114/2. maddesi yollaması ile TTK 5/A maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacının bakiye iş bedeli istemine ilişkin davanın kabulüne, 126.260,00 TL'nin 17/06/2019 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir....
Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Bu tür bir zarar ayrımı, sözleşme sorumluluğunda söz konusu olmaktadır. Genel olarak menfi zarar; sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından, müspet zarar ise; ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, s.482). Menfi zarar, sözleşmenin feshi halinde istenebilir. Sözleşmenin feshi halinde müspet zarar istenemez. Bunun sonucu olarak, aynı davada hem menfi zarar hem de müspet zarar talep edilemez. Mahkemece anılan bu hususlar gözetilerek müspet zarar mahiyetindeki mahrum kalınan kazanç kaybına hükmedilmemesi usul ve yasaya uygun olup davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 19....
Asliye Ticaret Mahkemesi Tarihi :04.06.2014 Numarası :2013/376-2014/364 Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağı ile sözleşmenin feshinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece kısmen kabul yönünde verilen karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Somut olayda, davacı yüklenici eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeli alacağı ile sözleşmenin haksız feshinden kaynaklanan tazminat isteminde bulunmuş, yargılama sırasında davasını ıslah ederek haksız fesih nedeni...
Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar; sözleşmenin karşı tarafınca yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zarardır. İlk Derece Mahkemesinin 29.12.2020 günlü kararı Dairemizin 2021/783 E. 2021/908 K. Sayılı ilamıyla davacının talep etiği menfi zararın hesaplanması gerektiği gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilmiş, mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir. Dairemizce davacı kurumdan sözleşmenin feshinden kaynaklanan kesin hesap yapılıp yapılmadığı ve kesilen gecikme cezasına ilişkin bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenmiş, gönderilen belgelerden 07.11.2018 tarihli 1 nolu ve kesin hakediş tutanağı ile davalıya 747,00- TL gecikme cezası ve 94,12.-TL damga vergisi tutarı olmak üzere 841,12....
Uyuşmazlık, davalı kiraya verenin kira sözleşmesini tek taraflı feshetmesi nedeniyle davacının uğramış olduğu maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- Davacının mahrum kalınan kâr talebine yönelik temyiz itirazlarının incelemesine gelince; Türk Borçlar Kanunu’nun 112. maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır....
Ancak, karşısındaki kişiye güvenerek sözleşme akdetmiş olan ve haklı durumda bulunan tarafın, bu sözleşmenin karşı tarafça yerine getirilmemesinden kaynaklanan hayal kırıklığının yanında ayrıca malvarlığında da eylemli bir azalma meydana gelmektedir. İşte, bu eylemli azalmaya olumsuz zarar (negative interesse) denilir. Olumsuz zarar; sözleşmenin, karşı tarafça yerine getirileceğine olan güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan eylemli zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı, uğranılmayacak olan zarardır. Dolayısıyla, karşı tarafın malvarlığına girsin veya girmesin, sözleşme nedeniyle alacaklının cebinden (malvarlığından) çıkan ve yasal olarak harcanan paradır. Doktrinde hakim olan görüşe ve Yargıtay uygulamasına göre, burada oluşan zarar menfi (olumsuz) zarardır. Menfi zarar genel bir anlatımla hukuken geçerli olmayan bir borç ilişkisinin geçerli olduğuna inanmaktan (güvenmekten) doğan zarardır....
Eldeki davada, davacının taraflar arasında düzenlenen sözleşme ile hüküm altına alınan fesih usulüne uymadığı ve sözleşmenin uzamış süre içinde erken feshedildiği sabittir. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede sözleşmenin erken feshi halinde "mahrum kalınan kar, cezai şart vs" tazminat talep edilebileceğine dair bir düzenlemeye yer verilmemiş ise de, davacı sözleşmenin erken feshinden kaynaklanan "mahrum kalınan kar"a ilişkin zararını BK'nun genel hükümlerine göre talep edebilecektir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2018/6983 E.- 2019/7656 K. Nolu 09/10/2019 tarihli ila- mında belirtildiği üzere; Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK'nun 112. (818 sayılı BK md. 96) maddesine göre alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için, bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar müspet zarar olacağı gibi, menfi zarar da olabilir....
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki 20.06.2012 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde inşaat ruhsatının alınması için herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bu durumda, inşaat ruhsatının alınması için makul süre, Dairemizin yerleşik içtihatlarında da belirtildiği üzere altı aydır. Somut olayda, sözleşme konusu taşınmaz üzerinde eski bir bina bulunduğu anlaşılmaktadır....