Davacı taraf, yüklenicinin ayıplı imalatı nedeniyle zarara uğradığını iddia etmiş ise de, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 360. maddesi hükmünde belirtilen ayıplı imalâttan kaynaklanan zararın varlığı kanıtlanamadığı gibi, davacının dosyaya sunduğu belgelerdeki masrafların da ayıplı imalâtla bağlantısı bulunmadığından, mahkemece menfi zarar isteminin kabulüne karar verilmesi yerinde değildir. Yine aynı Kanunun 49. madde hükmü uyarınca, manevi tazminat istemi için davacının kişilik haklarının hukuka aykırı şekilde ihlal edilmesi gerekir. Davacı bu hususu da kanıtlayamamıştır. Mahkemece sözleşme ilişkisinin ifa ile sonuçlanmamış olması gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmesi de doğru olmamıştır. Kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir....
Davacı, davalı şirketin adına sahte abonelik kaydı tesis ettiğini, bu aboneliğin kendisine ait olmadığını ispat için menfi tespit davası açmak zorunda kaldığını, bu abonelikten kaynaklı borcun ödenmediği iddiasıyla hakkında icra takibi başlatıldığını, aracına ve taşınmazlarına haciz konulduğunu, aracına haciz konulması nedeniyle düşük bedelle satmak zorunda kalmasından kaynaklı gelir kaybını ve uğradığı maddi zararın tazminini istemiştir. Davalı, kendisinin sorumlu olmadığını, bayinin sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, aracın satış günündeki değeri ile satış bedeli arasındaki fark bilirkişiye hesaplattırılmış ve maddi ve manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriğinden; davacının arabasını haciz şerhi kalktıktan sonra noter sözleşmesi ile sattığı, haciz şerhi ile satış söz konusu olmadığından maddi tazminatı gerektiren bir zarardan söz edilemeyeceği gözetilerek maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekir....
Dosya kapsamından, davacı tarafından davalı banka aleyhine açılan menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonucunda,.r sayılı kararı ile kredi sözleşmesindeki imzanın davacıya ait olmadığı belirlendiğinden davanın kabulü ile.takip sayılı dosyasında davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği ve kararın 03/04/2013 gününde kesinleştiği, kesinleşen menfi tespit davası sonucu davacı aleyhine yapılan icra takibinin haksız olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda, hakkındaki haksız icra takibi nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilerek uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken istemin tümden reddine karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekirken onanması doğru bulunmadığından davacının karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. ....
Şahsa teslim edilmesi müvekkilin gerek özel gerekse iş hayatını sekteye uğrattığını, müvekkilinin, davalı bankanın kendisinden beklenen özen ve dikkat yükümlüğüne aykırı davranması sonucu manevi olarak zarara uğradığını, müvekkilin manevi zararının karşılığı olarak sadece 3.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükmedilen manevi tazminat miktarı ile müvekkilinin uğradığı manevi zarar arasında orantısızlık bulunduğunu, henüz genç ve çalışma hayatında olduğu bir yaşta kredi sicili haksız olarak bozulan müvekkilin manevi zararının daha fazla olduğunu ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur....
manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, şirket tüzel kişiliği hakkında manevi tazminata hükmedilemeyeceğini, eski kararda hükme bağlanan manevi tazminat miktarının bu kararda hatalı olarak artırıldığını, kısmen ret nedeniyle haklarında ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ve hükmedilen vekalet ücreti hesabının hatalı olduğunu, çelişkili gerekçeyle karar verildiğinden kararın bozulmasını istemiştir....
Mahkemece, iddia, savunma toplanan deliller ve benimsenen 01.06.2011 havale tarihli bilirkişi raporuna göre; davacıya ait mevduat hesabındaki 356.443.25 TL'nin icra dosyasına aktarılması yönündeki davalı taraf talebinin haksız olduğu, dava konusu senedin teminat senedi olup, davacının dava konusu senetten dolayı borçlu olmadığı, davalıların haksız ve kötü niyetle senedi takibe koyarak davacıya zarar verdikleri, davacının mevduat hesabından aktarılan para nedeniyle 13.535.07 TL faiz kaybı olduğu, davacının kredi kullandığı bankaya ödemeyi geç yapmasında davalıların bir kusurunun bulunmadığı, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davacının menfi tespit talebinin kabulüne, davacının bankadaki parası üzerine konulan tedbir nedeniyle 13.535.07 TL faiz kaybının davalılardan alınarak davacıya verilmesine, diğer zarar ve faiz talepleri ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
"İçtihat Metni"Davacı ... ile davalı .... aralarındaki menfi tespit ve manevi tazminat davasına dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinden verilen 6/04/2019 tarihli ve 2017/1949 E. -2019/784 K. sayılı hükmün bozulması hakkında dairece verilen 07/10/2020 tarihli ve 2020/3246 E. -2020/5539 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir. Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Dava, menfi tespit ve manevi tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine ilişkin verilen kararın, taraflar vekillerinin istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18....
Manevi tazminat istenebilecek durumlar yasalarda sınırlı sayıda belirtilmiş olup, her manevi zarar ve üzüntü durumunda manevi tazminat takdir edilmesine hukuki olanak bulunmamaktadır. Sözleşmeye aykırılığın kişilik hakkına saldırı oluşturmayacağı da gözetilerek manevi tazminat isteminin rededdilmesi gerekirken, mahkemece manevi tazminata hükmolunması bozma nedenidir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
karar sayılı kararı ile tebliğin usulsüz olduğuna ilişkin şikayetinin kabulüne karar verildiğini, icra takibine itiraz ettiğini, ayrıca hakkında yapılan takip ile ilgili açtığı menfi tespit davası sonucunda .. esas, .. karar sayılı kararı ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, bu dosya ile birleştirilen .. esas sayılı itirazın iptali davasının ise reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini belirterek, haksız icra takibi nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, yapılan icra takibi ve haciz işleminin haksız olduğu benimsenerek maddi ve manevi tazminat istemi kısmen kabul edilmiştir. Dosya kapsamından; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı tarafından yapılan icra takibi nedeniyle hukuksal savunmada bulunmak amacıyla davacının vekil tayin ettiği, icra dosyası, .., itirazın iptali davası ve menfi tespit davaları nedeniyle vekiline ödemesi gereken .....
Davacının davalı bankaya bir müracaatı olmadığı halde, dava dışı üçüncü bir kişinin sahte kimlik fotokopisi ile davalı Bankadan kredi kartı aldığı ve bu kart ile yaptığı harcamaları ödemediği için, davalı banka tarafından davacı aleyhine icra takibi yapıldığı, dosyadaki delillerden anlaşılmış olup, davacı menfi tespit taleple bu davayı açmıştır. İcra takibi sırasında daacının maaşına haciz konulmuş ve bu şekilde icra doyasına ödemeler yapılmıştır. Yargılama sırasında bu para davacıya iade edilmiş, mahkemece, bu paraya dava tarihinden iade tarihine kadar işleyen faizin tahsiline karar verilmiş; ancak şartları oluşmadığı gerekçesiyle manevi tazminat talebi reddedilmiştir. Davacı maaşına uygulanan haciz haksız olduğuna bir başka anlatım ile bu eylem haksız fiil niteliğinde olduğuna göre davacı yararına, makul bir manevi tazminata hükmedilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....