Bundan ayrı dosya arasında bulunan tasfiyeye konu taşınmaza ait tapu kaydında, taşınmazın 08.12.2010 tarihinde 3402 sayılı Yasa'nın 22/A maddesi gereğince yenilemenin tescili yoluyla davalı adına kaydedildiği yazılıdır. Mahkemece tasfiyeye konu taşınmaza ait tapu kaydının ilk oluştuğu tarihten itibaren tüm tedavülleri getirtilmeden, tasfiyeye konu taşınmazın edinilmiş mal olup olmadığı belirlenmeden karar verilmiş olması da doğru değildir. Mahkemece yapılması gereken iş, tasfiyeye konu taşınmazın ilk oluştuğu tarihten itibaren tedavüllü tapu kayıtları ile dayanak kayıtlarını getirtmek, davalı tarafından edinilme tarihini ve edinilmiş mal olup olmadığını belirlemek, iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak deliller hep birlikte tartışılıp değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre talep miktarı ve kazanılmış haklar da gözetilerek bir karar vermekten ibarettir.” gereğine işaret edilerek bozulmuştur....
Mahkemece, dava konusu taşınmazın edinme tarihi olarak 1997 yerine 2007 yılının kabulü yerinde olmadığı gibi, tasfiyeye konu meskenle ilgisi olmadığı dosya kapsamından anlaşılan kredilerden yola çıkılarak yapılan hesabın hükme esas alınması da hatalı olmuştur. Somut olayda tasfiyeye konu mesken, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 sayılı TMK mad. 179). Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtayın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir....
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, bunun krediyle ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ayrı ayrı belirlenmelidir. Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, taşınmazın satın alınmasına ilişkin akit tablosuyla birlikte tapu kaydı, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri mal varlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır....
-Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundan hareketle, tasfiyeye konu ... nolu b.b için davacının %63.59 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmazın ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan ....713,52-TL, tasfiyeye konu 2341 parselin .../... hissesi için davacının %63.63 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmaz hissesinin ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan ....739,34-TL ve tasfiyeye konu 1580 ada ... parsel için davacının %63.63 katkı oranı olduğu kabul edilerek bu oranın taşınmazın ölen eşin ölüm tarihindeki rayiç değeriyle çarpılması sonucu bulunan 950,27-TL olmak üzere toplam 44.403,...-TL ye hükmedilmiştir. Katkı payı alacağı davalarında edinilen malvarlığının edinme tarihindeki katkı oranının malvarlığı unsurunun dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeriyle çarpımı sonucu katkı payı alacağına hükmedilmesi gerekir....
nın 969 ada 68 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, mahkemece tasfiyeye konu taşınmaz yönünden arsa ve üzerindeki yapıların toplam değeri üzerinden hesaplanan değer dikkate alınarak katılma alacağına hükmedilmiş ise de, tasfiyeye konu 969 ada 68 parsel sayılı taşınmazın arsa vasfında iken eş.... adına 02.04.2009 tarihinde satın alındığı, satın alındıktan sonra arsa üzerine iki dükkan ve sığınak inşa edildiği, davalının iddia ettiği arsa üzerindeki yapının tasfiye tarihinden (boşanma dava tarihi) sonra yapılıp yapılmadığının araştırılmadığı anlaşılmıştır....
Davalı vekili süresi içerisinde karar düzeltme isteğinde bulunmuştur. 1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile tutanaklar münderecatına ve Yargıtay ilâmında açıklanan gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan, yerinde olmayan ve HUMK'nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. 2- Katkı payı alacağı, tarafın katkı oranı tespit edildikten sonra tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle hesaplanır. Somut uyuşmazlıkta tasfiyeye konu C blok 15 ve 22 nolu meskenler ile B blok 1 nolu dükkanın eşler arasında 743 sayılı TKM gereği mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 10.10.2001 ve 20.07.1999 tarihlerinde davalı adına edinildiği anlaşılmaktadır....
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Dava konusu (2) nolu ihbarnamelerin dayanağının sözü edilen şirketin tasfiyeye girdiği tarihten sonraki bir tarihte tasfiye memuru tarafından şirketin defter ve belgelerinin ibraz edilmemesinden kaynaklandığı, şirketin tasfiyeye girmesiyle şirketin vergi ödevlerinin yerine getirilmesi konusunda yetkisi kalmayan davacıya değil, defter ve belgeleri incelemeye ibraz etmeyen tasfiye memuru …'e ait olduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla şirketin tasfiyeye girdiği tarihten sonra kanuni temsilci sıfatı bulunmayan davacı adına düzenlenen ihbarnamelerde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle (2) nolu ihbarnameler iptal edilmiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusunun, usul ve hukuka uygun olduğu sonucuna varılan Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca reddine karar verilmiştir....
Bu nedenle tasfiye edilerek tüzel kişilikleri sona eren kurumlar vergisi mükellefleri adına, tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlerle ilgili olsa dahi vergilendirme yapılması mümkün bulunmamaktadır. Tüzel kişiliği sona eren ve bu nedenle borçlandırılmasına hukuken imkan bulunmayan kurumların hukuksal varlığının devam ettiği dönemlere ait olup, ikmalen veya re'sen tarhı gereken vergi ve kesilecek cezalardan sorumlu tutulacaklar konusundaki hukuki boşluk, 5520 sayılı Kanun'un 17. maddesine eklenen ve yukarıda kuralına yer verilen 9. fıkra ile giderilmiştir. Buna göre; tüzel kişi kanuni temsilcisinin tasfiyesi tamamlanmış ve ticaret sicilinden kaydı silinmiş tüzel kişiler adına 03/07/2009 tarihinden itibaren yapılacak tasfiyeye giriş tarihinden önceki dönemlere ilişkin tarhiyatların muhatabı olabileceği, başka bir ifadeyle söz konusu tarhiyatların müteselsilen sorumlu olmak üzere kanuni temsilcilerden biri adına yapılabileceği açıktır....
Somut olaya gelince; eşler, 07.05.2000 tarihinde evlenmiş, 22.05.2009 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı m. TKM 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu 131 ada 1 parsel 8 nolu bağımsız bölüm ...., eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 17.10.2008 tarihinde tam hissesi; 615 ada 9 parsel sayılı taşınmaz ....'deki taşınmaz), eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 15.03.2007 tarihinde 510/1050 hissesi satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir, Tasfiyeye konu ......
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davacının 491,14-TL den ibaret katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacının 7.406,60-TL'den ibaret katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) karar verilmesi üzerine; hüküm, redde ilişkin bölüm yönünden davacı vekili tarafından, kabule ilişkin bölüm yönünden davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Davacı vekilinin dava konusu 68 parsel sayılı taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarına gelince; Maddi olayları ileri sürmek taraflara,...