Cevap dilekçesinde; kendisi ve diğer davalı aleyhine başlatılmış ... takibi bulunmadığını, davanın yasal koşullarının oluşmadığını, taşınmazın muvazaalı olarak satın alınmadığını, ödemesi nakit yapılarak üzerindeki ipotek ile birlikte satın alındığını, huzurdaki davanın tasarrufun iptali davası olmadığını tapu iptal tescil ile tasarrufun iptali davalarının usulünün birbirinden farklı olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre, davacı kurumun tapu iptaline yönelik talebinin reddine, tasarrufun iptaline yönelik talebin kabulü ile, ..., Merkez ... parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından 02.11.2012 tarihinde diğer davalı ...'a satışına ilişkin tasarrufun iptali ile davacı ......
Dava İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davacı tarafından 9.9.2014 tarihli kat’i aciz belgesinin sunulmuş olmasına, davalı ...’ın kardeşi olan borçlu Özlem’in durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufun İİK.’nun 280/I maddesi gereğince iptale tabi bulunmasına, dava konusu takip dosyasının Bursa 19.İcra Müdürlüğünün 2011/15635 sayılı dosyası olmasına rağmen hükümde 2012/641 esas sayılı olarak yazılmış olması yerinde giderilebilecek maddi hataya dayalı olmasına göre davalı ... vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2-Tasarrufun iptali davalarında harç ve vekalet ücreti iptali istenen tasarrufun tasarruf tarihindeki değeri ile takip konusu alacak miktarı (kat’i aciz belgesi düzenlemiş ise bu miktar) karşılaştırılarak...
Her ne kadar Mahkemece, davanın her iki tarafının da tacir olması ve davanın ticari dava mahiyetinde olduğu gerekçesi ile dosyanın Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ise de, tasarrufun iptali davaları mutlak ticari dava niteliğinde olmayıp, şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik bulunduğundan asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK'nin 19. maddesi gereğince, İİK’nin 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası, TTK’nin 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğini haiz olduğundan, 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesinin görev alanında kalmaktadır. (HGK 2014/17-2389 Esas, 2016/129 Karar)....
Hükümleri gereğince tasarrufun iptali davası açılamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir....
O hâlde alacaklının İİK 277 ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davası olduğu, İİK 284 maddesi uyarınca iptal davası açma hakkının iptali istenen tasarrufun yapıldığı tarihten 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açılan davanın süreden reddi yönündeki direnme kararı isabetli olup, kararın bozulması yönündeki değerli sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum....
HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, İİK'nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca tasarrufun iptali, olmadığı takdirde TBK 19. maddesi gereğince muvazaa nedeniyle iptali istemine ilişkindir. İİK'nin 281/2'nci maddesi gereğince, "Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur." Bu tür davalarda davanın kabulü halinde takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak tasarrufun iptaline karar verilir. Tasarrufun iptali davalarında dava kabulle sonuçlandığı takdirde, alacaklı tarafından başlatılacak yeni bir icra takibi sözkonusu olmayıp İİK'nin 281/2'nci maddesi gereğince uygulanan ihtiyati haciz, tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşür ve davacı alacaklı verilen ilamı icra dosyasına ibraz ederek cebri icra işlemine devam eder....
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, İİK'nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olup karar davacı vekili tarafından tasarrufun borcun doğumundan 2 ay önce muvazaalı yapıldığını, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava dilekçesindeki ileri sürüş biçimine, yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre; dava, İİK 277; olmadığı takdirde TBK'nın 19. maddesinde düzenlenen muvazaa hukuki sebebine bağlı iptali isteğine ilişkindir. Ancak, gerek tasarrufun iptali davaları, gerekse TBK'nın 19.maddesine dayalı olarak açılan muvazaalı işlemin iptali davalarında; diğer dava koşullarının yanında borcun iptali istenen tasarruftan önce doğması dava ön koşulu olup mahkemece resen araştırılmalıdır. Söz konusu bu dava koşulu gerçekleşmediği takdirde de işin esası hakkında hüküm kurulamaz....
İİK’nın 281/2. maddesinde düzenlenmiş olan ihtiyati haciz, İİK'nın 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati hacizden farklı olduğundan, davayı kazanan davacı alacaklının, İİK’nın 281/2. maddesi kapsamındaki ihtiyati haczin dayanağı olan ilamı bir aylık süre içinde, icra dairesine ibraz etmesinin zorunluluğu bulunmamaktadır. İİK’nın 264/3. maddesi hükmü burada uygulanmayacağından, tasarrufun iptali davası sırasında verilen ihtiyati haciz, tasarrufun iptali kararı ile kesin hacze dönüşür. Bu nedenle İİK'nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının, asıl icra dosyasından infazı gerekir. Somut uyuşmazlıkta; Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2023/247 E. sayılı dosyasında verilen 25.05.2023 tarihli ara kararı ile tasarrufun iptali davasının davalısı olan ... Akaryakıt Ürünleri... Ltd. Şti'nin taşınır, taşınmaz malları ile bankalardaki mevduat hesapları ve üçüncü kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulduğu ve bu kararın Ankara 17....
tarafından açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Zira ön alım davası ile tasarrufun iptali davası arasında bir irtibat bulunmadığı gibi her iki davanın farklı yargılama usullerine tabi olmaları nedeniyle de birlikte görülebilme olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle ön alım davası ile tasarrufun iptali davasının tefrik edilerek her birisinin müstakil bir dava olarak incelenip karar verilmesi gerekirken birlikte incelenip karara bağlanmış olması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacılar ..., ... ve ... vekilleri ile davalı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ile davalı ...'a geri verilmesine 1.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
(HMK’nın 369.) maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe ve nitelemeyi nazara alarak kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığını denetleyecektir. Somut olayda Mahkemece davanın nitelemesi karar başlığında tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı) olarak gösterilmişse de gerekçeli kararda davanın İİK 277 ve BK 19 maddesi uyarınca kabulüne karar verilerek yargılama usulleri ve dava şartları dahi farklı olan iki hukuksal nedene dayalı olarak davanın yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu kabule göre kararın değerlendirilmesi yapıldığında İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davalarının görülebilmesi için diğer genel dava koşullarının yanında borçlunun aciz halinin varlığı da gereklidir.(İİK. 105-143 madde) Somut olayda, davacı tarafından dosyaya sunulmuş İİK'nin 105. maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliği taşıyan haciz tutanağı dosya içerisinde bulunmamaktadır. Takip dosyası içerisinde de menkul haczi yoktur....