Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda, muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespiti isteğinin kabulüne, muhdesatın mülkiyetinin aidiyeti ve tapunun beyanlar sütununa tescili isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekir....

    Bu hükümle başkası adına tapulu veya tapusuz bir taşınmazın kamulaştırılması halinde, taşınmazda malik olmayan ancak üzerindeki muhdesatı meydana getiren kişilere muhdesatın kamulaşma bedelinin kendisine verilmesini sağlama amacıyla tespit davası açma hakkı tanınmıştır. Duraksamadan belirtmek gerekir ki; bütünleyici parça niteliğinde olmayıp her zaman için ana taşınmazdan sökülüp götürülebilen ve taşınmazdan ayrılması mümkün olan eşyalar teferruat niteliğindedir. Yine menkul mal niteliğindeki eşyaların da muhdesat olmadığı tartışmasızdır. Bu nitelikteki eşyalar yönünden muhdesat aidiyeti davası açılamayacağı, iyileştirici nitelikteki giderlerden paya düşenden fazlasını ancak koşullarının varlığı halinde Borçlar Kanununun 61 ve devam eden maddeleri hükmüne ve sebepsiz zenginleşme kurallarına göre açılacak eda nitelikli bir alacak davası ile istenebileceği kuşkusuzdur....

    İlk Derece mahkemesince taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatların aidiyeti hususunda herhangi bir inceleme yapılmaksızın, taşınmazın üzerindeki tüm muhdesatlar ile birlikte satışına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlar yönünden tarafların ittifak edip etmedikleri hususunda beyanları tespit edilmeli, tüm taraflarca muhdesat iddiasının kabul edilmemesi halinde taşınmaz üzerindeki muhdesatlara ilişkin, muhdesat iddiasında bulunana Hukuk Muhakemeleri Kanunu 165. maddesi gereğince muhdesatın aidiyeti davası açması için süre verilmeli, dava açılması halinde sonucuna göre, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmeli, satış parasının dağıtılması aşamasında da yukarıda belirtilen ilkelere göre infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulmalıdır....

    Öğretide ve Yargıtay'ın müstekar uygulamalarında, taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davası, kentsel dönüşüm uygulaması ya da kamulaştırma işlemi bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğu, somut uyuşmazlıkta dava konusu taşınmaz kamulaştırıldığı, dolayısıyla davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu ayrıca muhdesatı ihdas ettiği iddiasında bulunan arza malik olmayan zilyedin malike karşı açabilecektir. Somut olayda, davacının söz konusu gayrimenkul üzerinde uzun süredir zilyet olduğu ve muhdesatlar (evler) ihdas ettiği, bölgenin kamulaştırıldığı ve yıkımlar yapıldığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacının ihdas ettiğini iddia ettiği muhdesatlarının tespitini talepte hukuki yararı tartışmasız bulunmaktadır. Zira, muhdesatın aidiyeti davası malik olmayan zilyedin, zilyed olmayan malike karşı açtığı nevi şahsına münhasır bir tespit davasıdır....

    Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak bahşetmez. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, .//.. 724, 729 m.ler). Taşınmaz üzerindeki bina, ağaç gibi bütünleyici parça niteliğindeki muhdesatların taşınmazın arzından ayrı bir mülkiyetinin varlığından söz edilemez. Açıklanan ilke ve esaslara göre, kural olarak muhdesatın arz malikinden başkasına aidiyetinin tespiti istenemez. Ne var ki; çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince, muhdesatın mülkiyetinin aidiyetinin tespiti isteğinin, muhdesatı meydana getirenin tespitini de kapsadığı kabul edilmelidir. Muhdesatın aidiyeti isteğiyle açılan bu tür davalarda, güncel hukuki yararın mevcut olması ve iddianın kanıtlanması durumunda muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmesi gerekir....

      Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç vs gibi bütünleyici parça (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar (ortaklar) ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesinde bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır....

        Satış bedelinin dağıtımında bulunan bu yüzde oranlar gözönünde tutularak muhdesata isabet eden kısmın sadece muhdesat sahibine veya payları oranında sahiplerine, arza düşen kısım da yine payları oranında tüm paydaşlara verilmesi gerekir. Somut olayda, davalılara ait üzerinde kârgir ev bulunan 5 parsel sayılı taşınmaz ile davacı vakfa ait 18 parsel sayılı taşınmaz imar uygulaması nedeniyle yapılan şuyulandırma sonucu 4 parsel sayılı dava konusu olan parseli oluşturduğuna göre, kârgir evin davalılara aidiyeti konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda dağıtılacak paylara uygulanacak oranların belirlenmesi ve bu esaslara göre karar verilmelidir. Bu hususlar dikkate alınmadan, kârgir evin davalılara ait olduğu gözardı edilerek taşınmazın üzerindeki yapı ile birlikte satılarak ortaklığın giderilmesine karar verilmesi ile yetinilmesi doğru görülmemiştir....

          Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK'nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir. Somut olaya gelince; davalı ... vekili tarafından dava konusu 323 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlarda hak sahibi oldukları ileri sürülmüş olup, davanın tüm tarafları muhdesat iddialarını kabul ettiklerini açıkça beyan etmemişler; bir kısım davalılar vekili bu hususu temyize konu etmiştir....

            Davalılardan ...’in dava konusu 70 ada 40 parsel sayılı taşınmaz yönünden muhdesat iddiasında bulunduğu anlaşılmakla mahkemece, muhdesatın aidiyeti hususunda tarafların ittifak edip etmedikleri üzerinde durularak ittifak etmiyorlarsa bu konuda muhdesat iddiasında bulunan davalıya dava açmak üzere süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, muhdesatın paydaşa aidiyetine karar verilir ise bilirkişiden rapor alınarak dava konusu taşınmazın tespit edilen toplam değerinin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiğinin yüzdelik oran kurulmak suretiyle belirlenmesi ve muhdesata isabet eden kısmın muhdesat sahibi tarafa, geri kalan bedelin ise tapu kaydı ve mirasçılık belgesindeki payları oranında paydaşlara dağıtılması gerekir. Açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir....

              Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır. Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir....

                UYAP Entegrasyonu