Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu durumda mahkemece tapu malikinin, kim olduğu tapu kütüğünden anlaşılamayan, soyut, hayali bir kişi olarak kabulü doğrudur. Dosya kapsamı ve yukarıdaki açıklamalara göre tapu malikinin tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan kişi olarak kabulü doğru bulunduğuna, taşınmazın tamamının 35-40 yıldır davacının malik sıfatı ile zilyet ve tasarrufunda bulunduğu, Ahmet oğlu Vehbi isminde bir kişinin olmadığı yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından ifade edildiğine, TMK'nun 713/2. maddesine göre tapunun hukuki değerini kaybettiği ve davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu belirlendiğinden davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazının reddiyle hükmün ONANMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4....

    Bu tür işlerde, talep eden taraf ile hasım gösterilen Tapu Müdürlüğü arasında bir uyuşmazlık yoktur. Tapu Müdürlüğü davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Gerçekte, yargılamada taraf değil, sadece ilgilidir. İlgililerin uzlaşması halinde çekişmenin ortadan kalktığından söz edilemiyeceği gibi, ilgili tarafın davayı kabulü de sonuç doğurmaz. Taraflar arasında bu anlamda gerçek bir çekişmenin varlığı söz konusu değildir. Diğer taraftan, 382. maddenin 2-ç/1. fıkrasında "Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması" çekişmesiz yargı işi olarak sayılmış olup, niteliği itibariyle tapu kayıt maliki ile davacıların murisinin aynı kişi olduğunun tespiti işleri de bu tanıma uymaktadır....

      Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 12/07/2013 tarihli ve 2013/441 Esas 2013/480 Karar sayılı ilamında belirtilen kişinin aynı kişi olduğunun tespiti için davacı tarafından Kemalpaşa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2016/129 Esasında mülkiyetin tespiti davası açıldığını, mahkemece verilen yetkisizlik (görevsizlik) kararı üzerine Kemalpaşa 2. Sulh Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verildiğini, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunun keşfi izlemeye yeterli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir. D)DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, tapu maliki ile davacının murisinin aynı kişi olduğunun tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Somut olayda, davacının 10/06/2016 tarihli dilekçesiyle, davalı Nüfus Müdürlüğüne karşı; İzmir 2....

      Kaldı ki, dava konusu 173 ada 9 parsel sayılı taşınmaz 20.11.1966 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında 13.10.1340 tarih 136 ve 965 tarih 67 sıra nolu tapu kayıtlarına göre ... oğlu ... (40/80 hisse) ..., ..., ... ve ... adlarına tespit edilmiş, tutanakların itirazsız kesinleşmesi üzerine 02.07.1968 tarihinde 40/80 hissesinin ...oğlu ... adına tapu kaydı oluşmuştur. Dayanak olan 13.10.1340 tarih ve 136 sıra nolu tapu kaydında malik olarak ... belirtilmektedir. Bu halde, tapuda adı ve baba adı yazılı bulunan tapu malikinin, kadastro tutanağı ve tedavül gören tapu kaydındaki bilgilere göre baba adı belli olduğu gibi, bilinmeyen kişilerden olmayıp, tanınan ve bilinen kişi olduğu anlaşılmaktadır. Kayıt malikinin mirasçılarının belirlenememesi, kimliğine ait bilgilerin elde edilememesi, adresinin tespit edilememesi gibi hususlar, o kişinin tapu kütüğünde maliki bilinmeyen kişi olarak nitelendirilmesini gerektirmez....

        tapu sicil kaydında , kütükte bulunması zorunlu olan bilgilerde herhangi bir düzeltme yapılmasının istenmediği , davacıların miras bırakanları ile kayıt malikinin aynı kişi olduğunun tespiti talep olunmakla , iddia kanıtlanmış olduğundan açılan davanın kabulüne" şeklinde karar verildiği anlaşılmıştır....

        Yine, tapu sicili ekindeki kadastro tutanağı, tedavül(el değiştirme) ve bunlara esas kayıt ve belgelerden tapu malikine ilişkin bilginin mevcut olması durumunda da bilinmeyen kişi olarak kabul edilemez. Somut uyuşmazlıkta; her ne kadar Mahkemece, gerekçe bölümünde davanın, malikin tapu kaydından kim olduğunun anlaşılamadığı sebebine dayanılarak açıldığı kabul edilerek, kayıt malikinin bilinmeyen kişi olduğundan hareketle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de; verilen karar dosya kapsamı ve toplanan delillerle uyuşmamaktadır. Şöyle ki; dava konusu 311 ada 25 parsel 1963 yılında tapulama çalışmalarında, 1945 tarihli vergi kaydı ile Kanuni Sani 290 tarih 142 sıra nolu tapu kaydı uygulanmak suretiyle ... kızı ... adına tespit ve tescil edilmiş, kayıt malikinin ölü olduğu da belirtilmek suretiyle tutulan tutanak 29.08.1963 tarihinde kesinleşmiştir....

          Kabule göre de; nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de yerinde değildir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 28.02.2013 tarihinde oy birliği ile karar verildi....

            Hemen belirtilmelidir ki, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesine ilişkin davalarda amaç, tapu malikinin kimlik bilgilerinin nüfus kaydındaki bilgilere uygun hale getirilmesidir. Bu tür işlerde mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı ve kayıt maliki ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır....

            Bilindiği üzere, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesine ilişkin davalarda amaç, tapu malikinin kimlik bilgilerinin nüfus kaydındaki bilgilere uygun hale getirilmesidir. Bu nedenle nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişilerin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin düzeltilmesi mümkün değil ise de, idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak dava açılan bu gibi durumlarda, tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun ispatlanması halinde “çoğun içerisinde az da vardır” kuralı gereğince bu yönde bir tespit kararı verilmelidir. Somut olayda da, tapu kaydında paydaş olan kişinin artık nüfus siciline tescili ve dolayısıyla tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin nüfus kaydına uygun hale getirilmesi mümkün olmadığına göre tapu kayıtlarında intikal yaptırılabilmesi için mahkemece dava konusu taşınmazın tapu kaydında paydaş olarak görünen ......

              Dava, tapu kaydında “...” yazılan isim ile veraset ilâmında adı geçen kök muris “....”nın aynı kişi olduğunun tespiti ile tapu kaydındaki ismin düzeltilmesi isteğine ilişkindir. Tapu kayıtlarında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi davalarında Tapu Sicil Tüzüğünün 25. maddesinde belirtilen ve kütükte bulunması zorunlu olan kimlik bilgilerinden tapu malikinin adı ile soyadı, baba adındaki yanlışlıkların düzeltilmesi istenebilir. Kanunda çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382/1 maddesine göre; "Çekişmesiz yargı, hukukun, mahkemelerce, aşağıdaki üç ölçütten birine veya birkaçına göre bu yargıya giren işlere uygulanmasıdır..." hükmü ile "ilgililer arasında uyuşmazlık olmayan haller, ilgililerin ileri sürebileceği herhangi bir hakkın bulunmadığı haller ve hâkimin re’sen harekete geçtiği haller... " olmak üzere bu üç ölçütle çekişmesiz yargının genel çerçevesi belirlenerek, mümkün olduğunca çekişmesiz yargı işleri sayılarak belirtilmiştir....

                UYAP Entegrasyonu