Hukuk Dairesinin bozma ilamları ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirilerek; davacının 14.08.2006 tarihinde davalı belediyede çalışmaya başladığı, iş sözleşmesinin davalı tarafça 15.07.2009 tarihinde askıya alındığı, davacının işbaşı yapmak için davalı belediyeye müracaatta bulunmasına rağmen işbaşı yaptırılmadığı ve iş sözleşmesinin davalı tarafça 14.08.2009 tarihinde feshedildiği, daha önce verilen davanın süresi ve fesih tarihindeki son işçi sayısının 30 kişiden az olmasına dayanan usuli şartların varlığına dair daire ve genel kurul kararı ile çözüldüğü, davalı işveren tarafından davacı işçinin iş sözleşmesinin haklı bir sebeple feshedildiğinin kanuni ve yöntemince ispat edilemediği, feshin son çare olduğunun ortaya konamaması nedeni ile fesih gerekçesinin yerinde olmadığı,davacının tabi olduğu işyerindeki geçerli toplu iş sözleşmesinin 28. maddesinde düzenlenen hükme aykırı olarak işine son verildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir....
Sağlık İşçileri Sendikası ile davalı Şirket arasında yapılan toplu ... sözleşmesinin 01.11.2007-14.11.009 tarihleri arasında geçerli olduğunu, toplu ... sözleşmesinden ... hakların davacıya ödendiğini, toplu ... sözleşmesinin bitiş tarihi 14.11.2009 tarihi olup 14.11.2009 tarihinde toplu ... sözleşmesinin emredici hükümlerinin ortadan kalktığını, ... sözleşme yapılana kadar eski toplu ... sözleşmesinin hükümlerinin işyeri şartları olarak devam edeceğine ilişkin hükmün, sözleşmenin bitiminden sonra geçerli bir sözleşme olmaması hâlinde mümkün olduğunu, geçerli ... sözleşmenin davacı ile davalı Şirket arasında yapılan 01.01.2010 tarihli ... sözleşmesi olduğunu, davanın tümü ile reddi gerektiğini belirterek Mahkeme kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur. C. Gerekçe 1....
Davalı vekili, zamanaşımı def'inde bulunduklarını, 6772 sayılı Kanun'un 4/2-f. maddesi hükmü ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.06.1991 tarihli 1991/137 karar sayılı ilave tediyeye esas aylık istihkakların hesabında primlerin asıl ücretten sayılamayacağı yönündeki kararının, toplu iş sözleşmesinin 40. ve 60/c., c. maddelerinde düzenlenen zamlı ücretlerin ücretin temeli niteliğinde değil eki niteliğinde olduğunu desteklediğini, toplu iş sözleşmesinin 59/c. maddesinde teşvik primi dahil farklı ücret ve primlerin esas ücret üzerinden ödenmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, müvekkilince sendika üyelik aidatlarının zamsız ve primsiz çıplak ücret üzerinden kesildiğini, müvekkilinin ilave tediye ödemelerinde mühendis ve yüksek mühendis zamlarını zaten dikkate aldığını, sorunun bu zamların toplu iş sözleşmesinin 60. maddesinde yer alan yabancı dil bilgisi zammı, tehlike zammı ve verimliliği teşvik primi ödemelerinde de dikkate alınıp alınamayacağı ile ilgili olduğunu, toplu iş sözleşmesinin...
Davalı cevabının özeti: Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin FETÖ'nün 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında yayınlanan 667 ve 668 sayılı KHK'lar doğrultusunda Yönetim Kurulunun 16.02.2017 tarih ve 3 sayılı toplantıda aldıkları kararla işten çıkartıldığını, davacının dava dışı konularda yaptığı açıklamaların hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve dikkate alınmaması gerektiği, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığınca kuruma gönderilen listede ismi bulunması sebebiyle 4857 Sayılı İş Kanununun 25/II-e maddesi uyarınca iş sözleşmesinin feshedildiğini, kendilerinin kamu yararına dernek niteliğinde olduğunu, iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur....
TAŞ arasında imzalanan ve fesih tarihinde yürürülükte olan toplu iş sözleşmesinin 13. maddesinde, ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan durumlar hariç, emekliliğine üç yıl kalan sendika üylerinin iş sözleşmesinin feshedilemeyeceği kuralı getirilmiştir. Somut olayda davacının iş sözleşmesinin emekliliğine üç yıldan daha az bir süre kaldığı halde A.. T.. tarafından 15.02.2001 tarihinde haklı sebebe dayalı feshedildiği ancak açılan kıdem ve ihbar tazminatı isteğine dair mahkemenin kabul kararının Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği dosyadan anlaşılmaktadır. Artık davalı A.. T.. davacının iş sözleşmesinin toplu iş sözleşmesi düzenlemlerine aykırı olarak haksız feshettiği tartışma dışıdır. Davacının üyesi olduğu davalı A.....
Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve İş Kanununun 34üncü maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir. Yıllık izin hakkı Anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır. Somut olayda davacı, davalı işyerinde çalıştığı sürede yıllık izinlerini kullanmadığını ve kendisine yıllık izin ücretlerinin ödenmediğini iddia etmiş, davalı ise davacının yıllık izinlerini kullandığını belirtmiş ancak davacının yıllık izinlerini kullandığını gösteren işyeri kayıtlarını sunmamıştır....
Mahkemece, davacı tarafından iş sözleşmesinin feshedildiğine ilişkin ihtarname gönderilmiş ise de, işten ayrılış bildirgesine göre davacı ihtarından bir gün önce 17.11.2014 tarihinde iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği gerekçesiyle ihbar tazminatı hüküm altına alınmıştır. Doysa kapsamında yer alan davacı tarafından davalıya keşide edilen ... 57. Noterliğinin 18.11.2014 tarihli ihtarnamesinde iş sözleşmesinin 2014 yılı Eylül ve Ekim ayı ücretleri ile Kasım ayına ilişkin 17 günlük ücretin ödenmediği gerekçesiyle haklı nedenle feshedildiği belirtilmiş olup; bahse konu ihtarnamenin 20.11.2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır....
Gerekçe: 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-İş sözleşmesinin, işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (g) alt bendinde, “işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü yahut bir ayda üç iş günü işine devam etmemesi” halinde, işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu kurala bağlanmıştır. Somut olayda; davacı iş sözleşmesinin haklı bir sebep olmaksızın davalı tarafından feshedildiğini ileri sürmüş, davalı işveren ise iş sözleşmesinin davacının mazeretsiz devamsızlığı üzerine haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur....
Davacının iş sözleşmesinin askıda olduğu dönemlerde ayrı bir tüzel kişiliği olan taşeron firmada çalışması davalı işverenle olan ilişkisine etkili değildir. Davalı işveren davacının iş sözleşmesinin feshedilmeyip askıya alındığını ileri sürmüştür. Gerçekten dosyada davacının iş sözleşmesinin askıya alındığını belirtir işveren yazısı bulunmaktadır. Davacı, iş sözleşmesinin askıya alındığına ilişkin bildirimi fesih olarak nitelemekte ise de askıya alma, fesih işlemi değildir. İş sözleşmesinin feshinden söz edilemeyeceğinden iş güvencesi hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Bu sebeple davanın reddine karar verilmelidir. Davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru olmamıştır. Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir....
Kira sözleşmesinin 5. maddesi ile; kira sözleşmesinin başlangıç tarihinden itibaren 5 yıl süreli olduğu,sözleşmenin yenilenmeyeceğinin kiracı tarafından bu 5 yıllık dönemin sona ermesinden 3 ay önce kiralayana yazılı olarak ihbar edilmeyecek olursa , işbu sözleşmenin ayrıca herhangi bir işleme ya da bildirime gerek olmaksızın aynı şartlarla ve süre ile kendiliğinden uzamış olacağı, kira sözleşmesinin başlangıç tarihinin kira bedelinin kiralayan adına havale edildiği tarih olduğu kararlaştırılmıştır. Dairemizin 06.03.2017 gün ve 2017/1698 Esas, 2017/2952 Karar sayılı ilamı ile “Taraflar arasında uyuşmazlık bulunmayan takibe konu 05.06.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin özel şartlar 5.maddesinde; “İş bu sözleşmenin başlangıç tarihi, kira bedelinin kiralayan adına havale edildiği tarihtir" düzenlemesine yer verilmiştir. Kira sözleşmesinin 5. maddesine göre 5 yıllık kira süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi ve uyuşmazlığın çözümü yargılamayı gerektirir....