Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu sebeple zamanaşımı da, iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Kanunda, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmiş değildir. Sözleşmenin feshi anı, yıllık ücretli izin hakkının ücrete dönüşmesi, bir başka anlatımla izin ücretine hak kazanma zamanı olarak kanunda belirtilmiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur, ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir. Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve 4857 sayılı Kanun'un 34. maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir. O halde, izin ücreti için uygulanması gereken faiz, kanuni faiz olmalıdır....
Mahkemece, davalı tarafça davacının iş sözleşmesinin 09/06/2009 tarihinde feshedildiğinin iddia edilmediği ve 10/06/2009 tarihinden itibaren devamsızlık tutanakları düzenlendiği, dolayısıyla işverenlikçe iş sözleşmesinin bu dönemde mevcudiyetinin kabul edildiği ve iş sözleşmesinin devamsızlıklar sebebiyle çok daha sonra feshedildiğinin savunulduğu, buna göre iş sözleşmesinin davalı tarafından gönderilen fesih beyanının tebliğ tarihi itibariyle başlatılması gerektiği ve davanın 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinde öngörülen bir aylık hak düşürücü süre içinde açıldığını, davacının iş sözleşmesinin feshinin gerçek nedeninin iş şartlarında esaslı değişiklik teşkil eden ücret düşürülmesine ilişkin teklifi kabul etmemesi olduğu, esasen davalı tarafından 4857 sayılı Kanun'un 22. maddesi hükmü gereğince yapılması gereken değişiklik feshinin geçerli sebebe dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi...
Mahkemece, davalı tarafça davacının iş sözleşmesinin 09.06.2009 tarihinde feshedildiğinin iddia edilmediği ve 10.06.2009 tarihinden itibaren devamsızlık tutanakları düzenlendiği, dolayısıyla işverenlikçe iş sözleşmesinin bu dönemde mevcudiyetinin kabul edildiği ve iş sözleşmesinin devamsızlıklar nedeniyle çok daha sonra feshedildiğinin savunulduğu, buna göre iş sözleşmesinin davalı tarafından gönderilen fesih beyanının tebliğ tarihi itibariyle başlatılması gerektiği ve davanın İş Yasasının 20. maddesinde öngörülen 1 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığını, davacının iş sözleşmesinin feshinin gerçek nedeninin iş şartlarında esaslı değişiklik teşkil eden ücret düşürülmesine ilişkin teklifi kabul etmemesi olduğu, esasen davalı tarafından İş Yasasının 22. maddesi hükmü gereğince yapılması gereken değişiklik feshinin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi feshedilen işçi...
Noterliğinin 16/09/2010 tarihli ihtarnamesinde, davacının iş sözleşmesinin 13 Eylül 2010 ile 16 Eylül 2010 tarihleri arasındaki günlerde işe devam etmemesi sebebiyle haklı feshedildiği ifade edilmekte olup, söz konusu ihtarname davacıya 22/09/2010 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafça keşide edilen 22.09.2010 tarihli cevabi ihtarnamede ise, devamsızlığın sebebinin ‘iş sözleşmesinin 08.09.2010 tarihinde işveren tarafından 4857 sayılı Kanunun 17. maddesine göre feshi’ olduğu bildirilmiştir. Şu halde, dava tarihine kadar iş sözleşmesinin işverence feshedildiği noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamasına rağmen, dava dilekçesinde iş sözleşmesinin davacı tarafından haklı feshedildiğinin ileri sürülmesi halinde, bu iddiaya değer verilmesi mümkün değildir....
Mahkemece bozma ilamına uyularak, taraflar arasında yapılan mirastan feragat sözleşmesinin usulüne uygun olarak düzenlendiği, geçersizliğini etkileyecek, davacının iradesini fesada uğratacak bir etken bulunmadığı, miras taksim sözleşmesinin ivazlı ya da ivazsız olabileceği gerekçesiyle asıl dava, birleşen dava ile ....'nin müdahale talebinin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; miras taksim sözleşmesinin butlan nedeniyle iptali isteğine ilişkindir. Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, mahkemece bozma ilamına uyularak sonuca dairesinde işlem tesis edildiğine, yapılan miras sözleşmesinin yazılı olmak şartıyla geçerli bulunduğuna, ........
Belirli süreli iş sözleşmesinden bahsedilebilmesi için, sözleşmenin süreye bağlanmış olması ve belirli süreli iş sözleşmesinin yapılması için objektif sebeplerin bulunması gerekir. Salt süreye bağlı bir iş sözleşmesinin mevcut olması hemen işe iade davasının reddi sonucuna götürmemelidir. Zira, 4857 sayılı Kanun'un 11. maddesi, belirli süreli iş sözleşmesini yapma serbestisini sınırlandırmış ve bu tür sözleşmelerin yapılabilmesi, söz konusu hükümde belirtilen objektif şartların varlığına bağlanmıştır. Dolayısıyla iş sözleşmesini belirli süreye bağladıklarında, hakim, objektif ve esaslı şartların var olup olmadığını incelemelidir. İş sözleşmelerinin belirsiz süreli olmasının asıl olmasının sonucu olarak, belirli iş sözleşmesinin varlığını ileri süren taraf bunu ispatla yükümlüdür....
Bunun üzerine mahkemece, tespiti istenen dönem için davanın süresinde olup olmadığının belirlenebilmesi için gerekli olan kira sözleşmesinin başlangıç ve bitim tarihlerinin ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davalının dava konusu taşınmazda kiracı olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı kiralananı 04.06.2013 tarihinde iktisap etmiştir. Daha önce mahkemece verilen karar, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi ve süresinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği yönünden bozulmuş ve mahkemece davacının kira sözleşmesinin başlangıç tarihi ve bitim tarihini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davalı 14.07.2014 tarihli dilekçesinde, eski malik ile akdedilen sözleşme uyarınca yeni kira döneminin başlangıç tarihinin 2014/Ocak olduğunu belirtmiş, ancak kira sözleşmesinin başlangıç senesini bildirmemiştir....
Somut uyuşmazlıkta, davacı, davalı işveren tarafından bir toplantı yapıldığını, söz konusu toplantıda sözleşme koşullarının daraltılması yoluna gidildiğini, davacının bu koşullarda çalışmak istemediğini işverene bildirdiğini ancak işverence belirlenen koşullarla çalışmak istenmemesi halinde iş sözleşmesinin feshedileceğinin bildirildiğini ve iş sözleşmesinin sona erdirildiğini beyan etmiş, davalı davacının devamsızlık yaptığını iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiğini savunmuştur. Mahkemece davacının iş sözleşmesinin davalı tarafça haklı nedenle feshedildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle ihbar tazminatının kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamında dinlenen davacı tanığı ... ifadesinde, davalı tarafça yapılan toplantıda, çalışanlara bundan sonra prim ödemesi yapılmayacağının söylendiği, bu nedenle işyerinden ayrılmak zorunda kaldıklarını beyan ettiği görülmüştür....
Somut olayda, taraflar arasında imzalanan 07.01.2011 tarihli ve “iş sözleşmesinin tarafların karşılıklı anlaşması ile sona erdirilmesine ilişkin protokol (ikale sözleşmesi)” başlıklı belgede, işveren şirket ile davacı arasındaki iş sözleşmesinin, davacının 07.01.2011 tarihi itibariyle şirketten ayrılacağını bildirmesi üzerine sona erdiği, protokol hükümleri çerçevesinde, işveren ile personelin karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle, aralarındaki iş sözleşmesinin 07.01.2011 tarihinden itibaren sona erdirilmesi hususunda mutabakata vardıkları, personelin, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, kullanmadığı izin ücreti ve iki maaş tutarının ödenmesi koşuluyla, işverenle arasındaki iş sözleşmesinin iş bu ikale sözleşmesi ile karşılıklı olarak sona erdirilmesi hususunda mutabakata vardıkları belirtilmiştir. İşçinin ek menfaat aldığı, karşılıklı anlaşma ile iş sözleşmesinin sona erdirildiği açıktır....
Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/1226 Esas sayılı ortaklığın giderilmesi davası açıldığını, davalıların vekilinin dosyaya sunduğu 14/12/2001 tarihli mirastan feragat sözleşmesi gereğince davacıların mirasçılık sıfatlarının bulunmadığını iddia ettiğini, bahsi geçen mirastan feragat sözleşmesinin davalılar tarafından davacıların annesi ...’un kandırılarak veya ikna edilerek düzenlendiğini, davacıların reşit olmadıkları dönemde anneleri tarafından imzalanan mirastan feragat sözleşmesinin hukuken geçerli olmadığını, 14/12/2001 tarihli mirastan feragat sözleşmesinin hükümsüz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, mirasbırakan ...'...