Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Yerel mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler, yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun olduğu gibi özellikle uzayan sözleşmenin süresi 23.03.2009 tarihinde dolmakta olup, bu tarihe kadar akit taraflarca uygulandığına, uygulanan ve süresi dolan sözleşmenin geçersizliğinin tespiti ve kira parasının iadesi istenemeyeceğine göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 19.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi....

    Geçersizliğinin tespiti istenilen kira sözleşmesinde yıllık kira parası 24.000,00 YTL olup, bu değerde sulh hukuk mahkemesinin görev sınırının üzerindedir. Ayrıca kiracı, kira sözleşmesinin yönetim planına aykırılığını kat maliki olmadığı için ileri süremeyeceğinden olayda Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan bir dava da bulunmamaktadır. Bu durumda HUMK’nun 8. maddesinin 2 fıkrası kapsamında bulunmayan kira sözleşmesinin geçersizliğinin tespiti, isteminden oluşan uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; HUMK.’nun 25. ve 26. maddeleri gereğince Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 26.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

      Ltd. ye yönelik fazlaya ilişkin 420.000,00 TL'lik istemin reddine karar vermek gerekmiştir" gerekçesiyle davanın davalı şirket yönünden kısmen kabulüne sözleşmenin geçersizliğinin tespitine, 162.000,00 TL'nin davalı şirketten tahsili ile davacıya ödenmesine, 10.01.2020 vade tarihli 62.000,00 TL bedelli, 30.07.2020 vade tarihli ve 62.000,00 TL bedelli senet ile 10.01.2021 vade tarihli ve 60.000,00 TL bedelli senetlerden dolayı borçlu olunmadığının ve senetlerin geçersizliğinin tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, diğer davalı T3'a yönelik davanın kabulüne 124.000.000,00 TL'nin davalı T3'dan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir....

      Ancak, davacının 04.04.2014 tarihli ve 11.07.2014 tarihli iki faturada % 100 iskonto yaparak ürünleri bedelsiz verdiği, sözleşmenin 3. maddesinde yer alan kıstelyevm hesabına göre sözleşmenin ifa edilen gerçekleşme oranı dikkate alındığında, davalının bu faturalardan kaynaklı 2.257,55 TL alacağı bulunduğu belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı belirlenmesine rağmen sözleşmenin ifa edilmesi nedeniyle, artık geçersizliğinin savunulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin bu kabulü, karşılıklı ifa edilen sözleşmeler yönünden kural olarak doğrudur. Bir sözleşmenin taraflarca ifa edilmesinden sonra, geçersizliğinin ileri sürülmesi esasen dürüstlük kuralına da aykırıdır....

      Ancak, davacının 04.04.2014 tarihli ve 11.07.2014 tarihli iki faturada % 100 iskonto yaparak ürünleri bedelsiz verdiği, sözleşmenin 3. maddesinde yer alan kıstelyevm hesabına göre sözleşmenin ifa edilen gerçekleşme oranı dikkate alındığında, davalının bu faturalardan kaynaklı 2.257,55 TL alacağı bulunduğu belirlenmiştir. İlk derece mahkemesince sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisinin eli ürünü olmadığı belirlenmesine rağmen sözleşmenin ifa edilmesi nedeniyle, artık geçersizliğinin savunulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin bu kabulü, karşılıklı ifa edilen sözleşmeler yönünden kural olarak doğrudur. Bir sözleşmenin taraflarca ifa edilmesinden sonra, geçersizliğinin ileri sürülmesi esasen dürüstlük kuralına da aykırıdır....

      Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı şirketlerin uhdesinde fiziki hisse senedi bulunmadığından hisse senetlerinin iadesinin mümkün olmadığı, davacının pay sahipliğini, ...A.Ş'den ve davalı şirketlerin merkezlerinin bulunduğu ticaret sicil müdürlüklerinden sormak suretiyle tespit edebileceği, bu nedenle dava açmakta hukuki yararın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. 1-Dava, mahkeme kararıyla tüzel kişiliği sonlandırılan dava dışı vakfa ait hisselerin ve alacağın fesih kararı uyarınca davacıya ait olduğunun tespiti, hisselerin, bu olmadığı taktirde bedellerinin davacıya devri ve devir nedeniyle davalı şirketten olan alacağın tahsili istemine ilişkindir. ./.. Somut olayda; ...Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/454 esas 2012/90 karar sayılı ilamıyla dava dışı .......

        DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE: Asıl dava, kooperatif üyeliğine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde kooperatif üyeliğinin tespiti ile üyeliğe isabet eden daire bedelinin tahsili , ayrıca ecrimisil talebine ilişkindir. Karşı dava ise sözleşmenin geçersizliğinin tespiti ile verilenlerin iadesi istemine ilişkindir. Davacı ... ... ile davalı gerçek kişilerin murisi ... ve dava dışı ... arasında ... tarihli zilyetlik devir sözleşmesiyle tarafların karşılıklı birbirlerine edimler yükledikleri, sözleşme gereğince dava dışı ...'ın edimini yerine getirdiği, kooperatiften bir üyelik ve üyeliğe isabet eden 1 bağımsız bölümü devrettiği, ancak davalı gerçek kişilerin murisi ...'nun sözleşme gereği edimini eksik yerine getirdiği, 1 üyelik ve üyeliğe isabet eden bağımsız bölümü devretmediği, bu bağımsız bölümün ... mirasçısı davalı ... tarafından ek sözleşme ile devrinin kararlaştırıldığı, ancak bunun da yerine getirilmediği iddia edilmiştir. Ankara ......

          Mahkemece, sözleşmenin tüm müşterek maliklerle imzalanmadığı, tahammül sınırının aşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne, sözleşmenin geçersizliğinin tespiti ile tapudaki şerhin kaldırılmasına dair verilen karar davalı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 31.03.2014 tarih ve 2013/9437 E., 2014/2414 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine ise, “davalı yüklenici ile arsa sahiplerinden davacı arasında 26.10.2009 tarihinde, diğer bazı arsa sahipleri ile de çeşitli tarihlerde düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış ise de, arsa sahiplerinden ... ile arsa payı karşılığı inşaat sözlemesi geçen süreye rağmen yapılamamıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin üzerinden 4 yıldan fazla süre geçmesine rağmen, tüm arsa sahipleriyle sözleşme yapılmaması nedeniyle TMK'nın 692. maddesi uyarınca baştan itibaren geçerli olmayan sözleşme, sonradan da makul süre içinde geçerli hale getirilememiştir....

            Nevar ki 03.07.1997 tarihinde başlayan ve davacının da kabulünde olduğu üzere dava tarihine kadar %99 seviyesine getirilen bir yapım işine ait sözleşmenin inşaatın tamamına yakınının bitmesi ve aradan 9 yıl geçtikten sonra geçersizliğinin ileri sürülmesi TMK’nın 2. maddesinde belirlenen iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacaktır. Bu safhada sözleşmenin geçersizliğine dayanılması hakkın kötüye kullanılması olup hukuk düzeninin bu davranışı korumayacağı ortadadır. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek 03.07.1997 tarihli sözleşme hükümleri doğrultusunda davanın sonuçlandırılması gerekirken, sözleşmenin geçersizliğinden bahisle davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Davalı-karşı davacı vekili, asıl davanın reddini istemiş, karşı davasında, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin alelade ve sıradan bir şekilde düzenlendiğini, sözleşmenin sadece karşılıklı satış ve inşaat yapılması vaadini içerdiğini, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde olması gereken hiçbir şart ve koşulun sözlü olarak anlaşılmasına rağmen sözleşmede yer almadığını ileri sürerek davaya konu sözleşmenin geçersizliğinin tespitine, reddi halinde feshine karar verilmesini talep etmiştir....

                UYAP Entegrasyonu