- K A R A R - Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 31.03.2006 tarihli Finansal Kiralama Sözleşmesi akdedildiğini, davalının bu sözleşmeden doğan kira borcunu ödemediğini, bu nedenle davalıya ihtarname gönderildiğini, ihtara rağmen verilen 60 günlük sürede kira bedelinin yine ödenmediğini belirterek sözleşmenin feshiyle müvekkiline ait eşyanın aynen teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin kira bedelinin büyük kısmını ödediğini, kalan kısmın ekonomik nedenlerden dolayı ödenemediğini, sözleşmenin feshinin haksız bir davranış olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir....
. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalılardan ...Ltd.Şti.nin kullandığı Genel Kredi Sözleşmesi’ne kefil olduğunu, davalı ... tarafından müvekkili aleyhine bu sözleşmeden doğan borcun ödenmemesi üzerine takip başlatıldığını, ancak takibe konu sözleşmedeki kefaletin geçersiz olduğunu, zira sözleşmede tahrifat yapıldığını belirterek müvekkilinin bu sözleşmeden doğan borçtan dolayı sorumlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, davacının diğer davalı ...Ltd.Şti.nin imzaladığı sözleşmeye kefil olduğunu, kefaletin geçerli bulunduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan deliller doğrultusunda davalı bankaca diğer davalı ...Ltd.Şti.ne kredi kullandırıldığı, davacının da kefil sıfatıyla bu sözleşmeyi imzaladığı, sözleşmedeki kredi miktarı olan 30.000.-TL.nin “3” rakamının değiştirilerek 60.000....
. - K A R A R - Davacı vekili, davalı tarafla finansal kiralama sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafın ihtarname keşidesine rağmen sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle sözleşmesi feshedildiği halde sözleşme konusu menkulü iade etmediğini belirterek, davalının elinde bulunan sözleşme konusu menkulun aynen iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkilinin ödemesi gereken meblağın ihtilaflı bulunmasına göre, davacı tarafın sözleşmeyi feshinin haksız fesih olması nedeniyle sözleşme konusu malın iadesinin talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre, davalı tarafın finansal kiralama bedelini ödediğini yahut ödememesi gerektiğini, ya da bedelin istenilebilir olmadığını ispat edemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Ne var ki HMK.nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz (sebepsiz iktisap gibi). Bu durumda ancak genel yetkili yer olan davalının ikametgahında dava açılabilir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 2001/12–1162–1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK'nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin (818 sayılı) Borçlar Kanununun 73. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak bu gibi hallerde TBK'nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için de akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Sulh Hukuk Mahkemesi İnceleme konusu karar, sözleşmeden doğan menfi tespit isteğine ilişkin olup, dosyanın Yargıtay 13. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 15.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Uyuşmazlık, sözleşmeden doğan önalım hakkının tanınması ile davalı adına olan tapu kayıtlarının iptaline, davacı adına tesciline ilişkindir: Türk Medeni Kanununun 735. maddesinde düzenlenen ve tapu kütüğüne şerh verilen sözleşmeden doğan önalım hakkı şerhte belirtilen sürede ve belirtilen koşullara göre her malike karşı kullanılabilir. Kütükte koşullar belirtilmemiş ise taşınmazın üçüncü kişiye satışındaki koşullar esas alınır. Şerhin etkisi her durumda şerhin verildiği tarihin üzerinden on yıl geçmekle sona erer. Bu nitelikteki bir önalım hakkının doğabilmesi için öncelikle bir önalım sözleşmesinin yapılması gerekir. Bu sözleşmenin yapılması ile mal sahibi mülkiyet hakkını ileri bir tarihte devir borcu altına girmiş olur. Buna karşın önalım alacaklısının önalım akdine konu edilen malın mülkiyetinin kendisine devir edilmesini isteme hakkı doğar. Sözleşmeden doğan önalım hakkı şahsi bir haktır. Sözleşmenin tarafı olanlar için hüküm ifade eder....
Birleşen dosya davacısı; A blok inşaatın davalı tarafından ....09.2012 tarihinde bitirildiğini, B blok inşaatının yapım izninin belediyeden ........2011 tarihinde alınmasına rağmen B blok inşaatına davalı tarafça başlanılmadığını, sözleşmeye göre B blok inşaatının bitim süresinin ....03.2014 tarihi olduğunu, davalının sözleşmeden doğan edimini yerine getirmeyip, sözleşme ihlal ettiğini beyan ederek 07.04.2011 tarihli kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin feshine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Asıl dosya davalısı cevabında özetle; haksız ve dayanaktan yoksun ve hukuka aykırı olarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen dosya davalısı cevabında özetle; müvekkilinin sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediği iddialarının hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığını, aksine davacı tarafın aynı sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmediğini beyan ederek davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Mahkemece, “davanın kısmen kabulüne” ilişkin verilen ilk hüküm, davalıların temyizi üzerine Dairemizce, sair temyiz itirazları reddedilerek, “sözleşmeden doğan vekalet ücreti yönünden, sözleşmenin kurulduğu tarihte geçerli olan Avukatlık Kanunu hükümlerine göre, .... Asliye Ticaret Mahkemesine ait 2001/479 esas sayılı davanın dava tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesine göre vekalet ücretinin belirlenmesi gerektiğinden bahisle” bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, 1.557,32 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, davacı avukat tarafından açılan sözleşmeden doğan ve karşı taraf vekalet ücreti alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece vekalet ücreti talebine konu olan .......
Dava konusu uyuşmazlık, davacının toplu ulaşım sistemine katılması sonucu taraflar arasında oluşan sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsilinden kaynaklanmaktadır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu konusunda da bir ihtilaf bulunmamaktadır. Sözleşme sonradan geçersiz olsa dahi sözleşmeden doğan uyuşmazlıkta TBK'nun sebepsiz zenginleşmeye ilişkin olan zamanaşımı sürelerinin burada uygulanması sözkonusu olamaz. Bir hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni ise kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Taraflar arasında malvarlıklarının değişimi bir sözleşmeye dayanır ise sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez. Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda borçlunun borcunu anlaşmaya uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekir....
Sözleşmenin saklı haklar başlıklı 6. maddesinde işverenin bu sözleşmeden ve yasalardan doğan ve doğacak haklarını herhangi bir mehil, ihbar ve ihtirazi kayıt olmaksızın ileri sürmekte serbest olduğu, yasalarda öngörülen bu tür kayıtların işveren için aranmayacağı, işverenin bu sözleşmeden doğan herhangi bir hakkından açıkça ve yazılı olarak vazgeçmedikçe her zaman talepte bulunabileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 6. maddesinde kararlaştırılan cezai şart işin süresinde bitirilmemesi halinde ödenmek üzere kararlaştırılmış olduğundan sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 158/II. maddesinde düzenlenen ifaya ekli cezai şarttır....