Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmeden doğan edimini yerine getirdiğini, davacının feshinin haksız olduğunu ve davacının halen borcunun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporları doğrultusunda davalının sözleşmeden doğan yer temin etme yükümlülüğünü yerine getirdiği, taşınmazda meydana gelen değişikliklerde kusuru olmadığı, bu nedenle BK’nun 96.maddesi anlamında tazminat sorumluluğu bulunmadığı, ayrıca dava konusu çeklerin bedelsiz kaldığına ve teminat mektubunun paraya çevrilmesi gerektiğine dair delil olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir....
Davalılar vekili, davacı ile imzalanan mal ve hizmet alımı sözleşmesi hükümleri uyarınca müvekkili şirketin üstlendiği hastane inşaatının yapımında kullanılmak üzere mal tedarik etmesi amacıyla davacı şirkete müvekkili şirketçe keşide edilen çekler karşılığında dava konusu senedin teminat olarak teslim alındığını, davacıların her biri 75.000 TL.bedelli olan iki adet çeki tahsil ettikleri halde mal tedarik etmediklerini, davacılara sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmesi için ihtarname keşide edildiği halde yerine getirilmemiş olması üzerine sözleşmenin feshedildiğini, avans aldığı halde sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmeyen ve alınan avansı iade etmeyen davacılar aleyhine iş bu senedin 200.000 TL. Lik kısmı üzerinden takip yapıldığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir....
Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un (5235 sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir. 2. 6100 sayılı Kanun’un “Genel yetkili mahkeme” başlıklı 6 ncı maddesi şöyledir: “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” 3. 6100 sayılı Kanun’un “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10 uncu maddesinin şöyledir: “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.” 4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) “İfa yeri” başlıklı 89 uncu maddesi şöyledir: “Borcun ifa yeri,...
Yine aynı Kanun’un 16 ncı maddesine göre ise haksız fiilden doğan uyuşmazlıklarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi icra dairesi de yetkilidir. Aynı Kanun’un 10 uncu maddesine göre ise sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, 6098 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir. 2. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir....
Yine aynı Kanun’un 16 ncı maddesine göre ise haksız fiilden doğan uyuşmazlıklarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi icra dairesi de yetkilidir. Aynı Kanun’un 10 uncu maddesine göre ise sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, 6098 sayılı Kanun'un 89 uncu maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir. 3. Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilerek uyuşmazlığın esastan incelenmesine geçilecektir....
Yani davanın konusu sözleşmeden doğan bir para borcu olup da, sözleşmede aksi kararlaştırılmamış ise, borç, alacaklının, ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödenir. Ancak, aranacak ya da aldırılacak borçlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 89.maddesinin birinci fıkrasının birinci bendi uygulanmaz. Ne var ki, HMK.nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden kaynaklanan davalar (sebepsiz iktisap gibi), sözleşmenin ifa yerinde açılamayıp genel yetkili yer olan davalının ikametgahında açılabilir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK.nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır....
nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz (sebepsiz iktisap gibi).Bu durumda, sadece genel yetkili yer olan davalının ikametgahında dava açılabilir. Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 2001/12-1162-1191 sayılı kararında da yukarıda belirtilen kurallar benimsenerek; “HUMK'nun 10. maddesine göre, sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin (o tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı) Borçlar Kanunu'nun 73. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak bu gibi hallerde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için de akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir....
Ne var ki HMK.nun 10. maddesi hükmü yalnız hukuken geçerli olan sözleşmelerden doğan davalar hakkında uygulanacağından, geçersiz olan sözleşmelerden doğan davalarda, sözleşmenin ifa yerinde dava açılamaz (sebepsiz iktisap gibi). Bu durumda ancak genel yetkili yer olan davalının ikametgahında dava açılabilir. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 2001/12–1162–1191 sayılı kararında da yukarıda açıklanan kurallar benimsenerek “HUMK'nun 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalarda tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteklerinin anlaşılamadığı hallerde, sözleşmenin yerine getirileceği yerin (818 sayılı) Borçlar Kanununun 73. maddesine göre belirleneceği” açıklanmıştır. Ancak bu gibi hallerde TBK'nun 89. maddesinin uygulanabilmesi için de akdi ilişkinin kabul edilmesi gerekmektedir....
- K A R A R - Dava, cari hesaptan doğan 71.257,03 TL alacağın tahsili talebine ilişkindir. Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmekte olduğunu, ancak müvekkilinin bu sözleşmeden doğan akdi alacaklarının bir kısmının davacı tarafça ifa edilmemekte ve kayıtlarına dahi alınmamakta olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; davacı ile dava dışı ... Gıda Şirketi arasında imzalanan mutabakat anlaşmasının süresi dolmadan ... Gıda Şirketi'nin davalıya satışının gerçekleştiği, bu satışın resmi tescili olmadan adı geçen birleşmeye istinaden davalının tüm ... Gıda Şirketi'ne bağlı üretici ve tedarikçi firmalarla toplantılar yaparak ticari mutabakatlar yaptığı ve bir takım ''bütçe'' adı altında birleşme bedellerini üretici ve tedarikçi firmalara fatura ettiği, 01/08/2006 tarihinden itibaren ise birleşmeden dolayı ......
Somut olayda; taraflar arasında eser sözleşmesi (araç tamiri) ilişkisi bulunduğu, davanın da bu sözleşmeden kaynaklandığı konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Bir hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda borçlunun borcunu anlaşmaya uygun bir şekilde yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun davranmazsa alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasına, değilse doğan zararın giderilmesini talep eder. Somut olayda; uyuşmazlık, eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın sözleşme çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle davada BK. 60. maddesindeki 1 yıllık zamanaşımının değil; B.K.'nun 126/4. maddesindeki 5 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir....