Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ölüm aylığının kesilmesini düzenleyen 1479 sayılı Yasa’nın 46. maddesinin 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Yasa'nın 24. maddesi ile değişik II. Fıkrasında da , sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıkların bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmaya başladıkları veya evlendikleri tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden itibaren kesileceği, aylığın kesilmesine yol açan nedenlerin ortadan kalkması halinde, bu Kanun'un 45. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi hükmü saklı kalmak şartıyla, bu tarihi takip eden aylık ödeme tarihinden başlanarak yeniden aylık bağlanacağı, ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanın ödeneceği bildirilmiştir....

    Maddesi ile eklenen (c) fıkrası uyarınca “ onsekiz yaşını, orta öğrenim yapması halinde yirmi yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde yirmibeş yaşını doldurmayan ve (18 yaşını doldurmayanlar hariç) bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul olan çocuklarla, yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan ve veya dul kalan ve bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmayan, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan kız çocuklarının her birine %25'inden az aylık bağlanamaz” hükmü uyarınca kız çocuklarına aylık bağlanması mümkün hale gelmiştir. 24.07.2003 tarihinde çıkan yasa hükmü önceki düzenlemeye göre lehe olup uygulanmasının gerektiği ortadadır....

      arasında isteğe bağlı SSK sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine,yaşlılık aylığı bağlanması yönündeki talebin yerinde bulunmadığından reddine karar verildiği, temyiz üzerine Dairemizce,davacının 01/01/2002-30/04/2003 tarihleri arasında 506 sayılı Yasa’ya tabi isteğe bağlı sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine ilişkin kararın onandığı, aylık talebi yönünden ise, hizmet birleştirilmesi yapılması halinde davacıya hangi Sosyal Güvenlik Yasası hükümlerine göre aylık bağlanabileceği tartışılıp değerlendirilmeden 506 sayılı Yasa hükümlerine göre inceleme yapılarak, sosyal güvenliğe ilişkin davaların kamu düzenine ilişkin olduğu ve gerektiğinde resen araştırma yapılması gerektiği de düşünülmeden davacının yaşlılık aylığı talebinin reddine karar verilmesi doğru değildir gerekçesiyle bozulduğu,Mahkemeden, 2829 sayılı Yasanın 8. maddesince davacının hangi Sosyal Güvenlik Yasası (506, 1479, 2925 sayılı yasalar) hükümlerine tabi olarak yaşlılık aylığı talep edebileceğini tespit etmesinin...

        Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....

          Yukarıda yer verilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; geçici köy korucularının görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, engelli hale gelmeleri veya ölmeleri halinde 2330 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 2330 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasında ise, ölenlere bağlanması gereken görev malullüğü aylığının dul ve yetimlerine intikal ettirileceği ve ilgili sosyal güvenlik kurumlarınca kendi mevzuatlarına göre bağlanan aylıkların % 25 artırılarak ödeneceği; ikinci fıkrasında da Emekli Sandığı dışındaki diğer sosyal güvenlik kurumlarından aylık alanların, Emekli Sandığından aylık alanlarla aynı haklardan yararlandırılacağı; öte yandan, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesinde, 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlananlara (tabi oldukları sosyal güvenlik kurumuna bakılmaksızın) "ek ödeme" ve "eğitim öğretim yardımı" yapılacağı öngörülmüştür....

            Kanun’un 6/B fıkrasının 1.cümlesine göre bu Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır. Kesin dönüş kavramının tanımı Yönetmelik'in "Tanımlar" başlıklı 4.maddesinin (d) bendinde yapılmıştır.Buna göre kesin dönüş; aylık tahsis talebinde bulunanların yurtdışındaki çalışmalarının sona ermesini, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği almamaları durumunu ifade eder....

              I-İSTEM: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 17/01/1992 de ölen bağkur emeklisi babası ...' ten aldığı ölüm gelirinin eşi... den aylık aldığı gerekçesi ile kesildiğini ve ödenen aylıkların eşinden ödenen aylıklardan kesilmeye başlandığı, kuruma yeniden aylık bağlanması için başvurduğunu, ......

                Söz ve deyimlerin lafzi anlamına sıkı sıkıya bağlanarak, 2829 sayılı Yasadan yararlanabilmek için kişiyi tüm sosyal güvenlik kurumlarına tabi hizmet sürelerini birleştirmeye zorlamanın sosyal güvenlik sistemi ve yasanın amacı ile bağdaşmadığı gerçeği karşısında, davacı yalnızca 506 sayılı Yasa'ya tabi çalışmaları ve doğum borçlanması ile aylık bağlanabiliyorken, ikinci bir sosya güvenlik Kurumuna tabi hizmetin birleştirilmesi uygun olmayacaktır( HGK 'nın 06.03.2002 tarih, 2002/132 Esas, 2002/139 Karar ilamı da aynı doğrultudadır). Somut olayda, davacıya 506 sayılı yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağladıktan sonra 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığına ilişkin prim borcu olması nedeni ile hizmet birleştirmesi yapan Kurum işleminin yerinde olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur....

                  Yukarıda yer verilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; geçici köy korucularının görevde bulundukları süre içinde yaralanmaları, engelli hale gelmeleri veya ölmeleri halinde 2330 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, 2330 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasında ise, ölenlere bağlanması gereken görev malullüğü aylığının dul ve yetimlerine intikal ettirileceği ve ilgili sosyal güvenlik kurumlarınca kendi mevzuatlarına göre bağlanan aylıkların % 25 artırılarak ödeneceği; ikinci fıkrasında da Emekli Sandığı dışındaki diğer sosyal güvenlik kurumlarından aylık alanların, Emekli Sandığından aylık alanlarla aynı haklardan yararlandırılacağı; öte yandan, 5434 sayılı Kanun'un Ek 79. maddesinde, 2330 sayılı Kanun hükümlerine göre aylık bağlananlara (tabi oldukları sosyal güvenlik kurumuna bakılmaksızın) "ek ödeme" ve "eğitim öğretim yardımı" yapılacağı öngörülmüştür....

                    Taraflar arasındaki dava sonucunda verilen hükme yönelik; Davalı vekili ; ölen sigortalıların hak sahiplerine aylık bağlanması sırasında 01/10/2008 tarihinden önce son defa tabi oldukları mülga kanun hükümleri, 01/10/2008 tarihinden sonra vefat eden sigortalılar için ise 5510 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmakta olduğunu, sosyal güvenlik mevzuatlarına tabi aylık alan hak sahiplerine ana ya da babasından dolayı aylık bağlanabilmesi için geçimini sağlayacak gelirinin olmaması şartı aranacak olduğunu, kız çocukları veya ana babanın T3 tabi olarak çalışıp çalışmadıkları ile tapu kayıtları da araştırılarak varsa gayrimenkullerinden ve diğer gelirlerinden elde ettiği aylık tutarının iş kanununa göre 16 yaşından büyük sanayi kesiminde çalışan işçiler için tespit edilen asgari ücret tutarının altında olup olmadığı hususlarının tespit edilmesi gerektiğini, davacının eşinin vefatı sebebiyle emekli sandığı kapsamında ölüm aylığı aldığı tespit edildiğini, babasının vefat tarihinde yürürlükte...

                    UYAP Entegrasyonu