Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince, 1997 yılında emekli olan davacıya Almanya'da geçen hizmet süreleri de dikkate alınarak kısmi aylık bağlandığı, ancak o dönemde yürürlükte bulunan 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun Ek 19. maddesi uyarınca en düşük aylık miktarı olan 14. derecenin 2. kademesi ve 30 fiili hizmet yılı dikkate alınarak aylık bağlandığı, bu hususun davacı için artık kazanılmış hak teşkil ettiği, anılan maddede 2005 yılında yapılan değişiklik ile ülkemiz ile diğer ülkeler arasında yapılan sosyal güvenlik anlaşmaları gereğince bağlanan kısmî aylıkların istisna tutulmasına ilişkin hükmün ancak anılan değişikliğin gerçekleştiği 21/04/2005 tarihinden sonra emekli olanlara uygulanabileceği, kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi'nin 29. maddesine göre de ortaya çıkan kısmi aylık miktarının gereği halinde Türk mevzuatında öngörülen en düşük aylık düzeyine çıkarılabileceği, bu nedenle 5434 sayılı...
Kaldı ki, çeşitli Sosyal Güvenlik Kurumlarına tabi olarak geçen hizmet süreleri bulunanların emeklilik, malullük, yaşlılık hallerinde kendilerine, ölümleri ile de hak sahiplerine aylık bağlanması aşamasında 2829 sayılı ...Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanacağı, anılan kanunun gereği ilgililere hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanması gerektiği, bu işlem yapılırken de sigortalılık süresinin başlangıç tarihi olarak (birleştirilen hizmet sürelerinin geçtiği kurumlar arasında ayrım yapılmaksızın) ilk defa hangi kurumda çalışmaya başlandı ise o tarihin esas alınacağı hususunun anılan yasanın 6/1. maddesinin bir gereği olması karşısında, artık Bağ-Kur'a tabi olarak çalışmaların başlangıcının kastedildiği sonucu çıkartılamaz. 2829 sayılı Kanunun gereği hizmet sürelerinden sonuncusunun tabi olduğu kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanması gerekmektedir....
Yaşlılık aylığı, yaşının ilerlemesi (ihtiyarlama) nedeniyle çalışamadığı için geliri olmayan veya yaşlılığa bağlı iş gücü kaybı nedeniyle geliri azalan kişilerin, başkalarının yardımına muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürmelerini amaçlayan sosyal güvenlik ödemesi olduğuna göre, yurt dışında iş ilişkisini sürdürmek suretiyle gelir elde eden ve sosyal güvenlik yardımına ihtiyacı olmayan kişilerin bu aylıktan yararlanmaması gerekir. Bu kabul, aynı zamanda "kesin dönüşün" fiziki olarak ülkemize dönülmesi değil, yurt dışındaki çalışmanın (gelir elde etmenin) ve sosyal güvenlik kurumlarıyla sigortalı ilişkinin (yardım, ödenek) sona ermesi olarak anlaşılması gerektiği sonucunu doğurur....
Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....
İŞ MAHKEMESİ TARİHİ : 19/01/2021 NUMARASI : 2019/429 ESAS 2021/23 KARAR DAVA KONUSU : Alacak (Sosyal Güvenlik Hukukundan Kaynaklanan) KARAR : DAVALININ CEVABI : Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. HÜKÜM ÖZETİ : İlk derece mahkemesi tarafından; Davanın kısmen kabulü ile; Davacı tarafından yapılan 44.612,49 TL ödemenin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir. İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili özetle, müvekkilinin davada taraf sıfatı olmadığını, tarafın SGK ve Akbank Tekaüt Sandığı Vakfı olduğunu, İstanbul BAM 31. H.D....
Dr. ..., Türk Sosyal Güvenlik Hukuku’nda Sigortalı ... İlkesi. Internatıonal Conference On EurasıanEconomıes 2016 s: 236 vd). 6. Belirtmek gerekir ki yararlanıcının herhangi bir maddi katkısı bulunmayan sosyal yardımlar ile hizmetler ve yararlanıcının maddi katkısı bulunan sosyal sigortalar olarak ikiye ayrılan sosyal güvenlik, özünde hukuki koşulları gerçekleştiğinde bu araçlardan gelecek parasal karşılığı/ödenceyi talep hakkı olarak tanımlanabilir. Sosyal güvenlik ödenceleri parasal bir karşılığa tekabül ettiği için, anayasal mülkiyet hakkının temel ölçütü olan ekonomik bir değer teşkil etmektedir. Bu yönüyle, sosyal güvenlik hakkı değil ama içinde bulunulan sosyal güvenlik pozisyonundan kaynaklanan maddi talepler mülkiyet hakkı kapsamında korunmaktadır....
Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu ./... tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir....
Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır. ./... Ancak Sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır....
Ancak yaşlılık aylığı bağlanması kanunlarda belli koşullara bağlanmıştır. Bunlar hizmet akdine tabi olarak çalışan sigortalılar yönünden belli bir yaşa ulaşma, belli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme, çalıştığı işten ayrılma ile yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma yazılı istekte bulunma olarak sayılabilir. Türk sosyal güvenlik sisteminde hizmet akdine tabi olarak çalışanlar ile kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalılar yönünden zorunlu emeklilik öngörülmediğinden yaşlılık aylığı tahsis koşullarının oluşması üzerine Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sigortalının talebi olmadan aylık bağlanması mümkün değildir. Bu itibarla sigortalının yaşlılık aylığı bağlanması için yazılı istekte bulunması zorunludur. 19....