Bu durumda davacı Kurum ünitesine itiraz etmeyip, dava da açmayarak Kurumun prim ve gecikme zammı tahakkukuna ilişkin işleminin kesinleşmesine neden olmakla, sonradan söz konusu Kurum işleminin iptali ile ile ilgili menfi tespit davasının dinlenebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davanın reddi yerine kabulüne karar verilmisi isabetsiz olmuştur. b) Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişince saptanan bildirim dışı kalmış işçilik nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezasının iptali ve yersiz ödemenin tahsiline ilişkin isteme gelince; 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 140. maddesinin 09.05.2007 tarih ve 5655 sayılı Yasa ile değişik şekline göre "idari para cezaları ilgiliye tebliğ edilmekle tahakkuk eder ve tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde Kuruma ödenir veya aynı süre içerisinde Kurumun ilgili ünitesine itiraz edilebilir. İtiraz takibi durdurur....
ye 56.000,00-TL idari para cezası verildiği, anılan Kurul kararının iptali istemiyle açılan davada, Danıştay Onüçüncü Dairesi'nin 12/06/2012 tarih ve E:2010/2609, K:2012/1671 sayılı kararıyla davanın reddine karar verilmesi üzerine cezanın şirket nezdinde kesinleştiği, cezanın tahsili amacıyla şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin ilanen tebliğ edildiği, tebliğ edilen borcun şirketten tahsil edilemediği gerekçesiyle şirkete 12/03/2010 tarihinde …Sulh Ceza Mahkemesi'nin E:…sayılı kararı ile kayyım olarak atanan …'dan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin söz konusu idari para cezasına ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulu Hakkında Kanun'a göre bir kamu alacağının şirket ortağı ya da kanuni temsilciden takip edilebilmesi için, öncelikle, borcun asıl borçlu şirketten usulüne uygun olarak tahsil edilmeye çalışılması, tahsil edilememesi ya da edilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde şirket ortağı ya da kanuni temsilcilerinin...
Ancak; a) TCK'nın 233/1. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunda sadece hapis cezası öngörülmesine karşın, mahkemece kanunda düzenlenmeyen doğrudan adli para cezasına hükmetmek suretiyle cezanın takdirinde hataya düşülerek TCK'nın 61/1. maddesine aykırı davranılması, b) TCK'nın 233/1 kapsamında kalan aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerin ihlali suçunun şikayete bağlı olması karşısında, 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaşma hükümlerinin uygulanması ve sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine, 02/05/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
A.Ş. adına iş sahası içerisinde üretimde çalıştığı esnada montaj alanında bulunan tankerin ön montaj işçiliği eksikliğinden kaynaklanan sorunun giderilmesi amacı ile montaj alanına girerek hava basıncı nedeni ile sıkışmış bulunan tankerin kapağını açarken kapağın yerinden fırlayarak patlaması sonucu savrularak yaklaşık 5 metre yükseklikten beton zemine düşerek vefat ettiği olayda; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair nedenlere ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1-Sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK'nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi, 2-Sanık hakkında tayin edilen adli para cezasının ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve cezanın hapse...
Çünkü ödenmeyen pirimler Sosyal Güvenlik Kurumu için gelir kaybı olmanın ötesinde, sigortalıların gelecekteki emeklilik haklarını, en temel sosyal güvenlik haklarını ellerinden almaktadır. Diğer taraftan, klasik ceza hukukunda, toplum düzenini bozan hareketlerin suç olarak nitelendirilmesi ve karşılığında ceza yaptırımı öngörülmesi düşüncesi yer almaktadır. Ancak, 18. yüzyıldan itibaren, yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla düzeni bozan fakat hafif nitelikte sayılan suçlar suç olmaktan çıkartılmaya başlanmıştır. Bu “suç olmaktan çıkartma” akımının sonucunda 20. yüzyılda genel ceza hukukundan ayrı bir idari ceza hukuku kavramı ortaya atılmıştır. İdare tarafından verilecek cezalar ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın haricindeki cezalardır. Görüldüğü üzere, İdari Ceza Hukukunun konusunu, hafif nitelikte sayılan düzeni bozucu davranışların önlenmesi ve düzenin korunması oluşturmaktadır....
Çünkü ödenmeyen pirimler Sosyal Güvenlik Kurumu için gelir kaybı olmanın ötesinde, sigortalıların gelecekteki emeklilik haklarını, en temel sosyal güvenlik haklarını ellerinden almaktadır. Diğer taraftan, klasik ceza hukukunda, toplum düzenini bozan hareketlerin suç olarak nitelendirilmesi ve karşılığında ceza yaptırımı öngörülmesi düşüncesi yer almaktadır. Ancak, 18. yüzyıldan itibaren, yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla düzeni bozan fakat hafif nitelikte sayılan suçlar suç olmaktan çıkartılmaya başlanmıştır. Bu “suç olmaktan çıkartma” akımının sonucunda 20. yüzyılda genel ceza hukukundan ayrı bir idari ceza hukuku kavramı ortaya atılmıştır. İdare tarafından verilecek cezalar ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın haricindeki cezalardır. Görüldüğü üzere, İdari Ceza Hukukunun konusunu, hafif nitelikte sayılan düzeni bozucu davranışların önlenmesi ve düzenin korunması oluşturmaktadır....
Çünkü ödenmeyen pirimler Sosyal Güvenlik Kurumu için gelir kaybı olmanın ötesinde, sigortalıların gelecekteki emeklilik haklarını, en temel sosyal güvenlik haklarını ellerinden almaktadır. Diğer taraftan, klasik ceza hukukunda, toplum düzenini bozan hareketlerin suç olarak nitelendirilmesi ve karşılığında ceza yaptırımı öngörülmesi düşüncesi yer almaktadır. Ancak, 18. yüzyıldan itibaren, yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla düzeni bozan fakat hafif nitelikte sayılan suçlar suç olmaktan çıkartılmaya başlanmıştır. Bu “suç olmaktan çıkartma” akımının sonucunda 20. yüzyılda genel ceza hukukundan ayrı bir idari ceza hukuku kavramı ortaya atılmıştır. İdare tarafından verilecek cezalar ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın haricindeki cezalardır. Görüldüğü üzere, İdari Ceza Hukukunun konusunu, hafif nitelikte sayılan düzeni bozucu davranışların önlenmesi ve düzenin korunması oluşturmaktadır....
Çünkü ödenmeyen pirimler Sosyal Güvenlik Kurumu için gelir kaybı olmanın ötesinde, sigortalıların gelecekteki emeklilik haklarını, en temel sosyal güvenlik haklarını ellerinden almaktadır. Diğer taraftan, klasik ceza hukukunda, toplum düzenini bozan hareketlerin suç olarak nitelendirilmesi ve karşılığında ceza yaptırımı öngörülmesi düşüncesi yer almaktadır. Ancak, 18. yüzyıldan itibaren, yargı organlarının iş yükünü azaltmak amacıyla düzeni bozan fakat hafif nitelikte sayılan suçlar suç olmaktan çıkartılmaya başlanmıştır. Bu “suç olmaktan çıkartma” akımının sonucunda 20. yüzyılda genel ceza hukukundan ayrı bir idari ceza hukuku kavramı ortaya atılmıştır. İdare tarafından verilecek cezalar ancak hürriyeti bağlayıcı cezanın haricindeki cezalardır. Görüldüğü üzere, İdari Ceza Hukukunun konusunu, hafif nitelikte sayılan düzeni bozucu davranışların önlenmesi ve düzenin korunması oluşturmaktadır....
. … KARŞI TARAF (DAVACI) : … İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı dava konusu işlemlerin iptali yolundaki kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir. YARGILAMA SÜRECİ : Dava konusu istem: Davacı tarafından, 38 işçinin işe giriş bildirgesi ile 2013/06 dönemine ait aylık prim ve hizmet belgesinin yasal süresi içerisinde Kuruma verilmediğinden bahisle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102. maddesi uyarınca 76.330,80 TL idari para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin İstanbul Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Tuzla Sosyal Güvenlik Merkezinin … tarih ve … sayılı işlemi ile bu işleme karşı yapılan itirazın reddine dair … tarih ve … sayılı komisyon kararının iptali istenilmiştir. İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ......
Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idarî para cezalarına ilişkin kesinleşen kararlar, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairelerine gönderilir. Sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezaları, ilgili kanunlarında aksine hüküm bulunmadığı takdirde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kendileri tarafından tahsil olunur. Diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen ve Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen idarî para cezaları, ilgili kanunlarında özel hüküm bulunmadığı takdirde genel hükümlere göre tahsil olunur..." hükümlerine yer verilmiştir. HUKUKİ DEĞERLENDİRME: İdari yargı yerlerinde açılmış iptal davalarına konu işlemlerin, idarece geri alınması ve/veya değiştirilmesi halinde, davanın konusuz kaldığının kabulü gerekeceği açıktır....