Davacının ölüm aylığı istemi yönünden ise, 1479 sayılı Yasa'nın 43. maddesinde, sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıkların, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlayacağı hükmü öngörülmüş; aynı yasanın 41. maddesinde “...sigorta primi ödemiş olan...” sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı belirtilmiş ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 32/2-a Maddesinde; “... 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesi şarttır.” hükmü getirilmiştir. ./. -2- Somut olayda, 23.03.2006 tarihinde ölen davacı murisinin, 1.800,00.-TL olan prim borcu 07.04.2009 tarihinde davacı tarafından ödenmiştir....
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....
Diğer taraftan 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve “Ölüm aylığının hak sahiplerine paylaştırılması” başlığını taşıyan 34. maddesinde, sigortalının evli olmayan, boşanan, dul kalan kızlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi, bu Kanun kapsamında veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmama veya kendi sigortalılığı nedeniyle gelir veya aylık bağlanmamış olma koşullarına bağlanmış, “Aylık ve gelirlerin birleşmesi” başlıklı 54. maddede ise bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır....
Hukuk Dairesinin 26.11.2018 tarih ve 2017/3288 Esas ve 2018/8645 karar sayılı ilamında ise, "5510 sayılı Yasa'nın 54.maddesinin somut olayda uygulanabilmesi için hak sahibi sıfatı ile ölüm aylığı talep edilebilecek her iki sigortalının ölüm tarihinin de 01.10.2008 tarihinden sonra olması gerektiği açıktır. Dolayısıyla, somut olayda davacının eşi ile babasının sigortalılık statüleri farklı olduğundan aylığa hak kazandığı açıktır." denilmiştir. Aynı konuya ilişkin uyuşmazlıklar yönünden aksi yönde çözüm getiren içtihatlar arasında sosyal güvenlik hakkının özüne ve Anayasal eşitlik ilkesine uygun bir yaklaşımla tercih yapılması gereği dikkate alınarak sonuca varılması gerekmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında içtihat farklılıklarının adil yargılanma hakkı üzerindeki etkisi irdelenmiştir. (Yaşar Çoban [GK], B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 54). Adil yargılanma hakkı, uyuşmazlıkların çözümlenmesinde hukuk devleti ilkesinin gözetilmesini gerektirmektedir....
Şüphesiz Mahkemece verilecek kararda davacının menfi tespit istemi hakkında yukarıda anlatılan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde ve 01.05.2012 tarihinden itibaren aylığa hak kazanıldığına dair verilen kararı temyiz etmediği de göz önünde tutulmalıdır. O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları nazara alınmalı ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi....
aylığının bağlanacağı hüküm altına alınmıştır. 3.Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, babası üzerinden aylık alma açısından hakkı doğuran olay eşinin vefat ettiği tarih olacağından, söz konusu tarihteki ilgili mevzuatın yukarıda belirtilen maddeleri uyarınca davacının çift aylığa hak kazanamadığı belirgindir....
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 03/11/2020 NUMARASI : 2018/155 ESAS, 2020/463 KARAR DAVA KONUSU : İş (Sigortalının Aylığa Hak Sahipliğinin Belirlenmesi İstemli) KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket nezdinde 01/02/2009- 30/11/2010 tarihleri arasında kesintisiz olarak çalıştığını, emeklilik şartlarını sağlaması üzerine ilgili kuruma başvuru yaptığını, yapılan incelemede yasal şartları taşıdığının tespiti üzerine tarafına emekli aylığı bağlandığını, daha sonra kurum tarafın yapılan denetimler neticesinde 09/02/2018 günlü borç bildirim yazısının tarafına bildirildiğini, tarafına 72.275,39- TL borç aslı, 14.636,32- TL faiz olmak üzere toplam 86.911,71- TL borç çıkarıldığını, itiraz dilekçesi verdiğini, yapılan incelemede sigorta hizmet dökümünde 25/08/2010- 30/11/2010 günleri arasında Du-Su yapı İnşaat Akaryakıt Nak....
Hukuk Dairesi tarafından temyiz inceleme görevinin Dairemize ait olduğu gerekçesiyle gönderilen dava dosyası üzerinde, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava dilekçesinde sosyal konut projesi kapsamında yapılan satış sözleşmesinin davalı Vakıf tarafından dayanaksız şekilde feshedildiği ileri sürülerek, fesih işleminin iptali ile hak sahipliğinin tespitine karar verilmesinin istendiği anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay (3.) Hukuk Dairesine aittir. Bu durumda, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre temyiz incelemesini yapacak dairenin Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu tarafından belirlenmesi gerekir....
Hukuk Dairesi tarafından temyiz inceleme görevinin Dairemize ait olduğu gerekçesiyle gönderilen dava dosyası üzerinde, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun (2797 sayılı Kanun) 40 ıncı ve Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 18 inci maddeleri uyarınca yapılan ön incelemede; dava konusu uyuşmazlığın niteliği ve temyizin kapsamında 6292 sayılı Kanun’dan kaynaklanan bir alacak isteği bulunmayıp, uyuşmazlığın taraflar arasındaki hak sahipliğinin devrine ilişkin sözleşmeden kaynaklanan alacak isteğine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun dairelerin iş bölümüne ilişkin 25.01.2023 tarihli ve 1 sayılı kararı uyarınca dosyayı inceleme görevi Yargıtay (3). Hukuk Dairesine aittir. Bu durumda, 2797 sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre temyiz incelemesini yapacak dairenin Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu tarafından belirlenmesi gerekir....