TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu taşınmazların önceki tarihli muvafakatname ile devralan kişiden kendisinin devraldığı, bu nedenle hak sahibi olduğu ileri sürülmektedir. KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir. DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : 6292 sayılı Kanuna göre 2/B alanlarında bulunan taşınmazların hak sahiplerine satılması mümkün olup, söz konusu hak sahipliğinin noter tarafından düzenlenecek muvafakatname ile devri de imkan dahilindedir. Dava konusu uyuşmazlık, hak sahipliğinin birden fazla kişiye devredilmesi halinde, devir alan kimselerden hangisinin hak sahipliğini kullanarak taşınmazı satın alabileceğinin ortaya konulmasını gerektirmektedir....
SAVUNMANIN ÖZETİ Davalı Kurum vekili cevap dilekçesinde özetle; 5434 sayılı Kanunun mülga 32. maddesinde öngörülen fiili hizmet zammı süreleri sigortalının hem prim ödeme gün sayısına hem de sigortalılık süresine eklendiği, yaşlılık aylığına hak kazanma koşullarını belirleyen 506 sayılı Kanunun geçici 81. maddesinin B ve C bentlerine göre 23/05/2002 tarihindeki sigortalılık süresi tespit edilerek aylığa hak kazanma koşullarının belirlendiği, buna göre 23/05/2002 tarihine kadar geçen fiili hizmet zammı süreleri de sigortalılık sürelerine ilave edilerek aylığa hak kazanma koşullarının belirlendiği, 23/05/2002 tarihi itibariyle 13 yıl 10 ay 8 gün sigortalılık süresi, bu süreye 2 yıl 8 ay 3 gün fiili hizmet zammının eklenmesi ile bu defa 16 yıl 6 ay 10 gün sigortalılık süresinin bulunduğu, geçici 81- B/b fıkrasında öngörülen 25 yıl sigortalılık süresi, 49 yaş ve 5300 prim gün sayısı koşulunun yerine getirmesi halinde tarafına yaşlılık aylığı bağlanabileceğini belirterek, davanın reddine karar...
Sigortalının hak sahibi olarak babasından aldığı ölüm aylığı dışında, kocasından, çocuklarından da ölüm aylığı veya geliri alması olanaklıdır. Yasa, temelde davacının kendisinin çalışması veya yaşlılık aylığına hak kazanması durumunda artık sigortalının, anasının veya babasının desteğine ihtiyacı kalmadığını kabul etmektedir. Aksine yorum, aktüeryal dengeler bakımından da olumsuz sonuçlara yol açar ki nitekim bu husus, bozma ilamına esas gerekçenin yazılması gerekli süre içerisinde verilen Hukuk Genel Kurulu'nun 13.02.2013 gün 2012/21-742 esas, 2013/228 karar sayılı kararında da aynen kabul edilmiştir. Mahkemece, davacının kendi çalışmasına dayanan bir aylık veya gelir almaması nedeniyle, babasından aldığı ölüm aylığının kesilemeyeceği kabul edilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya aykırı olmuştur. O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....
ın ilk mahalli iskan komisyonu kararının alındığı tarihten önce (24.08.1995) Bağ-kur kaydının bulunduğundan bahisle hak sahipliğinin iptal edilmesinin idari istikrarın bozulmasına, kişinin ve toplumun devlete olan güven hissinin zedelenmesine yol açacağı açık olduğundan söz konusu prensip gözetilmeksizin tesis edilen dava konusu idari işlemde hukuka ve hakkaniyete uyarlık görülmemektedir” gerekçesiyle hak sahibi olarak belirlenmelerine dair 24.08.1995 tarih, 105 sayılı karar ile anılan hak sahipliğinin güncellenmesi için alınan 17.05.2006 tarih, 28 sayılı ve 24.11.2008 tarih, 28 sayılı kararların iptaline dair Türkoğlu Mahalli İskan Komisyonunun 13.12.2011 tarih, 2011/26 sayılı karara dair işlemin iptaline karar verildiği, anılan kararın Danıştay 8. Dairesince onanarak 28.11.2014 tarihinde kesinleştiği görülmektedir....
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 66 ve 70/1 maddelerinde düzenlenmiştir. 66. maddeye göre, a) Malullük veya yaşlılık aylığı almakta iken, yahut malullük veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanmış olup henüz işlemi tamamlanmamış durumda veya, b) Bağlanmış bulunan malullük veya yaşlılık aylığı, sigortalı olarak çalışmaya başlamaları sebebiyle kesilmiş durumda yahut, c) (Değişik bent: 12/12/2006 - 5561/1 md.) 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda, Ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanır, düzenlemesiyle ölüm aylığının bağlanma şartları belirtilmiştir. 70/1. madde ise - Sigortalının ölümünde ölüm sigortasından hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki ay başından başlar. Somut olayda, davacının eşi olan ve 19/12/2008 tarihinde vefat eden muris ....'...
Ancak, 2147 sayılı Kanun kapsamında, yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için sigortalının kesin dönüş yapması şartı aranmadığı, buna göre davacının 3201 sayılı Kanuna tabi borçlanma süresinin dışlanması durumunda bile, Türkiye’deki çalışma süresiyle 2147 sayılı Kanun uyarınca borçlandığı yurt dışı hizmet süresine göreyaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı irdelenmemiş, kazanması halinde, aylığa hak kazandığı tarihten sonra davacının Kuruma olan borcunun belirlenmesinde, 3201 sayılı Kanuna göre borçlandığı süreler karşılığında fazladan ödenen aylıkların dikkate alınması gerektiği gözetilmemiştir. Mahkemece, açıklanan tüm bu maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulmuş olması isabetsizdir. O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Hukuk Genel Kurulu ve Dairemizin yerleşmiş içtihatlarında 506 Sayılı Kanunun 63’üncü maddesine göre tüm sigorta kollarından prim ödenerek çalışan sigortalının gerçek iradesine üstünlük tanınması gerektiği, tüm sigorta kolları prim oranının sosyal güvenlik destek primi oranlarından yüksek olması karşısında Kurumun sigortalının isteğini dikkate alarak, alınan primleri sosyal güvenlik destek primi olarak kabul edip mahsup işlemi yapması ve böylece yaşlılık aylığı almakta iken gerçekleşen çalışmaya geçerlilik tanıması gerektiği ve bunun sosyal güvenlik ilkelerine uygun olacağı üzerinde durulmuştur. Davaya konu somut olayda, davacı 30.11.2001 tarihinde işveren ... nezdindeki işten ayrıldığını bildirerek tahsis talebinde bulunmuş ve 01.01.2002 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlanmıştır....
Davaya konu olay nedeniyle davacı kurum sigortalısı hakkında; 1- Davacının kurumca kabul edilen 2926 sayılı Kanun ve 5510 sayılı Kanunun 4,b/4 maddesi kapsamında zorunlu ve isteğe bağlı sigortalılık sürelerini açıkça belirtir Kurum cevabi yazısı, 2- Kurumca kabul edilen sigortalılık sürelerine göre tahsis talep tarihi itibariyle prim borcu olup olmadığı, aylığa hak kazanıp kazanmadığı, 3-Kurumu bağlamamak kaydıyla, davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında Kuruma yapılan prim ödemelerine göre isteğe bağlı sigortalılık kapsamında karşıladığı sigortalılık süresinin hangi tarihler arasında olduğu, bu halde tahsis talep tarihi itibariyle prim borcu olup olmayacağı ve aylığa hak kazanıp kazanmayacağı, 4- Kurumu bağlamamak kaydıyla, davacının 2926 sayılı Kanun kapsamında 29/06/2006-11/05/2012 tarihleri arasında isteğe bağlı sigortalı sayılması halinde tahsis talep tarihi itibariyle prim borcu olup olmayacağı ve aylığa hak kazanıp kazanmayacağı, hususları Kurumdan ayrıntılı sorularak, cevabi yazının...
Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.01.2018 günlü ve 2017/3192 Esas. 2018/101 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığa hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı irdelenirken, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı kocanın ölüm tarihi olan 1999 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir. 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde...
Bu durumdaki kişinin işsizlik yardımı süresince yurda kesin dönüş şartını yerine getirmemesi nedeniyle aylığa hak kazanmayacağı ancak işsizlik ve hastalık yardımlarının sona erdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı bağlanabileceği ortadadır. Yapılacak iş, davacının yaşlılık aylığına hak kazandığı tarih itibariyle kesin dönüş koşulunu yerine getirmediği ve aylığa hak kazanamadığı gözetilerek, Almanya Sigorta Kurumundan davacının yabancı ülke mevzuatına tabi çalışması olup olmadığını, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alıp almadığını sormak, elde edlecek sonucu göre hüküm kurmaktan ibarettir. Mahkemece, yukarıda yer alan maddi ve hukuki olgular gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırma sonucunda yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır....