Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

faizi ve yargı harcına ilişkin borçların ise, davacının şirket ortaklığının sona ermesinden uzun bir süre sonra şirket kanuni temsilcisi olan şahsın defter ve belge ibraz etmeme eylemi sonucu resen yapılan tarhiyat neticesinde ortaya çıkan borçlar olduğu, davacının ortak olduğu döneme ilişkin resen tarhiyatın dayanağı olarak başkaca bir hususun da ileri sürülmediği görüldüğünden, bu haliyle ödeme emrine konu borçların ortaya çıkmasında sorumluluğu olmayan ve aynı zamanda anılan borçların doğduğu ve ödenmesi gerektiği dönemlerde şirketle hukuki ve fiili olarak herhangi bir ilişkisi bulunmayan davacı adına bu borçların tahsili amacıyla düzenlenen … sayılı ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı, dava konusu … nolu ödeme emri içeriğinde yer alan 2008/04-06. dönemine ilişkin geçici vergiye ait gecikme zammı borcuna gelince; söz konusu borcun doğduğu ve ödenmesi gerektiği tarihlerde şirket ortağı olan davacı adına, asıl borçlu şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edildiği halde ödenmeyen ve...

    Davalı vekili cevap dilekçesi ile; Müvekkili şirketin 14/02/2020 tarihinde ..., ... ve ... tarafından kurulduğunu, gerek muris ..., gerekse hisseleri devralan mirasçı ortak ... tarafından sermaye borcunun ödenmediğini, davacının sermaye taahhüdünden haberdar olmasına rağmen kötüniyetle sermaye taahhüdünü yerine getirmediğinden ıskat edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili şirketin, ana sözleşmesine göre ... tarafından 400.000,00TL Nakdi, ... tarafından 400.000,00TL nakdi, ... tarafından 200.000,00TL Nakdi sermaye taahhüt edilmiş olup sermayenin 1/4'ünün tescil sırasında ödendiği, kalan sermaye borcunun tescili izleyen 24 ay içerisinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, davacının bakiye sermaye payını ödenmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflarca bildirilen tüm bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir....

      Petrol Ofisi AŞ paylarına ilişkin ek pay alımının Kamuoyu Aydınlatma Platformu'nda duyurulduğu tarih olan 10/07/2014 tarihinden önceki otuz gün içinde borsada oluşan ağırlıklı ortalama fiyatların aritmetik ortalaması dikkate alınarak hesaplandığı belirtilerek 22/06/2015 günlü işlemle davacıya bildirildiği açıktır. 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinde, bu Kanunun amacının; sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi olduğu, 2. maddesinde de, sermaye piyasası araçlarının, bu araçların ihracı, ihraççılar, halka arz edenler, sermaye piyasası faaliyetleri, sermaye piyasası kurumları, borsalar ile sermaye piyasası araçlarının işlem gördüğü diğer teşkilatlanmış piyasalar ile piyasa işleticilerinin, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği, Türkiye Değerleme Uzmanları Birliği, merkezî takas kuruluşları...

        Ltd Şti.nin 2005/9-2007/1 arası döneme ilişkin prim ve işsizlik sigortası primi borcuna ilişkin ödeme emirleri tebliğ edildiği ve davacı tarafından bu ödeme emirlerinin iptalinin istendiği anlaşılmış olup, Mahkemece, davacının 06.03.2006 tarihi öncesi prim borçları yönünden şirket ortağı olarak sorumlu olmadığının, 07.03.2006-21.11.2006 döneminde şirket müdürü olarak sorumlu olduğunun, 21.11.2006 tarihi sonrası şirket ortağı ve müdürü olmadığından sorumluluğunun bulunmadığının kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de, mahkemece verilen hüküm yanılgılı değerlendirmeye dayalı olup bozma gereklerinin yerine getirilmediği belirgindir....

          şirkete yönelik sermaye koyma borcunu sıfırlamasının, davalının davacıya olan borcunun ortadan kalktığı anlamına gelmeyeceğini, yerel mahkeme ilamındaki ilgili tespitin taraflarca imza altına alınan sermaye taahhüt ödeme sözleşmesine aykırı nitelikte olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur....

          in, davalının şirkete olan taahhüt borcunu ödemek suretiyle şirketin halefi olarak ödediği rakam olan 119.500,00-TL oranında davalıdan alacaklı konuma geçtiğini, ortaklar kurulunun şirkete yönelik sermaye koyma borcunu sıfırlamasının, davalının davacıya olan borcunun ortadan kalktığı anlamına gelmeyeceğini, yerel mahkeme ilamındaki ilgili tespitin taraflarca imza altına alınan sermaye taahhüt ödeme sözleşmesine aykırı nitelikte olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, tarafların ortak oldukları limited şirkette sermaye arttırımı yapılması sonucu davalıya düşen sermaye borcunun davacı tarafça ödenmesi ve davalıya verilen ödünç paranın iadesi nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir....

            Davalı vekili; davacının davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, söz konusu bonoların davalı şirkete davacının ortaklığından dolayı koymayı taahhüt ettiği sermaye borcuna karşılık verilmiş olan borç senetleri olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece toplanan delillere göre; davacı tarafın dava konusu senetlerin teminat senedi ve bedelsiz olduğunu yazılı delil ile ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Menfi tespit davasının kabulüne karar verildiğine göre, vekille temsil edilen davacı yararına kabul edilen miktar üzerinden hükmedilen nisbi vekalet ücreti tarifeye uygun olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....

              Sahte paranın başka bir kişinin egemenlik alanına girmesiyle tedavüle koyma suçu tamamlanmaktadır. Failin icra hareketlerini tamamlamasına rağmen sahte paranın başkasının egemenlik sahasına girmemesi durumunda ise dolaşıma koymak için bilerek bulundurma suçu oluşmaktadır. Somut olayda sanığın aşamalarda alman savunmasında, fırıncılık yaptığını, 200 TL değerinde bir adet sahte parayı yaklaşık bir saat önce açık kimlik ve adres bilgilerini bilmediği ancak görse tanıyabileceği bir müşterisinden sahte olduğunu bilmeyerek aldığını ve fırınına gelen mağdura borcuna karşılık verip 100 TL para üstünü mağdurdan aldığını belirtmiştir. Mağdurun aynı gün sahte parayı banka hesabına yatırmak istediği sırada durumun banka görevlilerince anlaşılıp, kolluğa ihbar üzerine yasal işlemin başladığı anlaşılmakla; Merkez Bankası ......

                "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Resmi belgede sahtecilik, açığa imzanın kötüye kullanılması HÜKÜM : Beraat I- Katılan vekillerinin sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Katılan vekillerinin 31.01.2013 havale tarihli dilekçesiyle sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle katılma hükümsüz kaldığından, katılan vekillerinin vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK'nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, II- Katılan vekillerinin sanık ... hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; 1- Katılanın borcuna karşılık sanık ...'...

                  Katılanın, sanık ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklanan borcuna karşılık olarak 4.500 TL bedelli, 28/02/2010 vade tarihli senet ile 4.500 TL bedelli, 30/03/2010 vade tarihli senedi düzenleyerek sanığa verdiği, katılanın 28/02/2010 vade tarihli senet bedeline mahsuben PTT havalesi ile sanığa 15/03/2010 tarihinde 1.000 TL, 22/03/2010 tarihinde 950 TL ve 23/03/2010 tarihinde 1.000 TL olmak üzere toplam 2.950 TL ödeme yaptığı, ancak sanığın Seferihisar İcra Müdürlüğü'nün 2010/302 Esas sayılı dosyasında katılan aleyhine iki senedin toplam bedeli olan 9.000 TL'lik alacakla ilgili olarak 26/04/2010 tarihli takip talebi ile icra takibi başlattığının anlaşıldığı olayda, eyleminin kısmen bedelsiz kalan senedi tahsile koyma suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir. Kasıtlı suçtan sabıkası bulunan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği cihetiyle tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir....

                    UYAP Entegrasyonu