Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. 818 sayılı Borçlar Yasasının 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilecek olup, somut uyuşmazlıkta iadeyle yükümlü olunan tutarın faiz başlangıcının belirlenmesinde genel hüküm niteliğinde bulunan anılan maddelerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme sorumluluğunda giderim için sebepsiz zenginleşenin ayrıca temerrüdü gerekmez. Faiz, sebepsiz zenginleşme tarihinden itibaren başlar....

    "İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki sebepsiz zenginleşme nedeniyle istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, taraflar arasında 26.02.1998 tarihinde abonelik sözleşmesi bağıtlandığını, davalı yanca 2003/ 07- 08- 09 dönemine ait faturalarda reaktif güç bedeli, buna bağlı KDV ve Belediye Tüketim Vergisi tutarı olarak toplam 8.278.775.376 TL olmak üzere gerçekte mevcut olmayan bir borç olarak tahakkuk ettirilip, bu paraların faturaların ödeme tarihlerinde davalıya sehven ödendiğini, 2003 yılı Ocak- Haziran dönemine ilişkin faturalarda reaktif güç ve bağlı vergi tahakkuklarının olmadığını, davalı yanca 2003/ 10. dönem faturasına yapılan itirazın (07.11.2003) kabul edilip, bu faturanın düzeltildiği halde önceki üç dönem...

      Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili, taraflar arasındaki belirsiz süreli sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın eşitlik ve denklik ilkesine aykırı ve fahiş olduğunu ileri sürerek davalı işverene cezai şart adı altında bir borcunun bulunmadığının tespitine ve sebepsiz yere davalı işverene ödenen ücretin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının cezai şartı ödediğini, sebepsiz zenginleşme ile ilgili zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

        Somut olayda, dava, satışı yapılan hayvan karşılığında verildiği ileri sürülen bonoda yazılı bedel ödendikten sonra, senedin davalı tarafından takip alacaklısına ciro edilmesi sonucu yeniden ödenen bedelin, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesi istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki temel ilişki hayvan satım sözleşmesi olup, uyuşmazlık bonodan değil, hayvan satım sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Dosyaya celp edilen ticaret sicil kayıtlarına göre taraflar tacir olmadığı gibi, davada Türk Ticaret Kanununda düzenlenen mutlak ticari davalardan değildir. Sonuç olarak taraflar arasında uyuşmazlık kambiyo senedinden kaynaklanmayıp sebepsiz zenginleşme nedeniyle istirdat talep edildiğinden ve temel ilişki sözleşme ilişkisi olup, uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden mahkememizce dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir....

          Tüketici Mahkemesinin 10/02/2017 tarih ve 2016/1996 Esas, 2017/96 Kararının kaldırılması ve davanın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olarak davanın kabulüne karar talep edilmiştir....

          Bilindiği üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme, bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Somut olayda ise; davalı alacaklı, takip borçlusu şirketin adresine haciz için gitmiş, bir kısım malları haczetmiş; davacı haciz mahalline gelerek kendisinin şirket yetkilisi olduğunu beyanla haciz tutanağını imza etmiştir....

            Bu durumda, davacıların diktiği ağaçlar yönünden davalının sebepsiz zenginleştiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, dava konusu ağaçlarla ilgili olarak, davalının sebepsiz zenginleştiği miktarın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Sebepsiz zenginleşme için, bir taraf zenginleşirken diğer tarafın fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Sebepsiz zenginleşmeden söz edebilmek için öncelikle, davalının mal varlığında bir çoğalmanın meydana gelmesi gerekir. Bu zenginleşme, mal varlığının artması şeklinde olabileceği gibi, azalmasının önlenmesi şeklinde de olabilir. Zenginleşmenin miktarı istenebilecek alacağın da üst sınırını oluşturur. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan, tahakkuk etmemiş veya varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hata sonucu verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir....

              Sebepsiz zenginleşmede ise; sadece mal varlığındaki eksilmenin giderilmesinin talep edilmesi sözkonusudur. Sebepsiz zenginleşme alacaklıya 2.derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez. Bunun bir sonucu olarak da, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde tarafların sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunması olanaklı değildir. Nitekim, aynı ilkeler HGK. 13.06.2007 tarih, 2007/18-330 E. 2007/350 K.ve 17.02.2010 tarih, 2010/13-93 E. 2010/88 K.sayılı kararlarında da benimsenilmiştir. TBK.nun 146.maddesinde ( 818 sayılı BK md.125) sözleşmeye dayanan alacakların, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu hükme bağlanmıştır....

                Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak talebine ilişkindir. Türk Borçlar Kanunu'nun 77. ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için, borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır. Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır. Bu kurumun amacı, borçlunun malvarlığında meydana gelen zenginleşmenin iadesidir....

                  İstirdat alacağı, hakkı müşterek hukukun "condictio sine causa", yani sebepsiz zenginleşme sebebi ile açılan istirdat davasına tekabül eder. Sebepsiz zenginleşmenin yaptırımı zenginleşilen kısmın iadesidir. İade borcu zenginleşenin iyi ya da kötü niyetli olmasına göre miktar bakımından değişebileceği gibi, zenginleşmenin elde olup olmamasına göre de ayniyet olarak değişebilmektedir. Sebepsiz zenginleşme davası sonuç olarak istirdat davasına benzer. Bu iki davada eski durumun iadesi amaç ve niteliği bulunmaktadır. Her iki dava da davacının fakirleştiği kısmın iadesini sağlamaya yöneliktir. Sebepsiz zenginleşme davası esas olarak mülkiyetin davacıdan çıktığı varsayımına dayanır. Davacının kaybettiği mülkiyet ya karşı taraf geçmiş ya da ona ekonomik bir değer sağlamıştır. Bu davanın söz konusu olabilmesi için, ilk ve ön önemli şart, bir kazandırmanın olmasıdır. İade ile yükümlü olan taraf, mülkiyet kazanmamış ya da ekonomik bir değer sağlamamışsa bir kazanmada bulunmuş olamaz."...

                  UYAP Entegrasyonu