Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; Noterlik Kanunu'nun 60/3 ve 89. maddelerine göre taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması için Noterde düzenlenmesinin şart olduğu, taraflar arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin Noterde yapılmadığı, adi yazılı olarak düzenlendiğinin tarafların kabulünde olduğu, bu nedenle sözleşmenin geçerli olmadığı, sözleşme geçersiz olduğundan, sözleşmenin ferisi niteliğindeki cezai şartın ve temerrüt faizinin de geçerliliğinin bulunmadığı, bu nedenlerle davacının taşınmazın zamanında teslim edilmemesinden dolayı davalıdan cezai şart ve temerrüt faizi talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir....

    Olayda çözümlenmesi gereken hususa gelince, mahkemece satış vaadi sözleşmesine konu olan 48 m2 lik kısmın ifrazının mümkün olmadığından sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ne var ki, satış vaadi sözleşmesine konu olan 27 ada 18 parsel numaralı taşınmazın davaya konu olan 48 m2 lik kısmının ifa olanağının bulunmadığı bildirilmiş ise de, satış vaadine konu olan 18 parsel numaralı taşınmaz tapuda arsa niteliği ile kayıtlı olup, ... İlçe merkezinde bulunmaktadır. 3194 sayılı Yasanın 18/9. maddesi "....imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz. "hükmünü içermekte olup, imar planı kapsamındaki pay satışlarını engelleyen bir hüküm içermemektedir....

      Somut olayda; Mahkemece, davacı tarafça satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil davası açılmış ise de, dosya kapsamına alınan alacaklı ... ile borçlular arasında düzenlenen 10.10.2012 tarihli protokol Mahkemesi'nin 2014/495 E., 2015/861 K. sayılı dosyası ile beyanları alınan tanıkların beyanlarından satış vaadi sözleşmesinin davalının eşi davacıdan almış olduğu borcun teminatı amacıyla düzenlenmiş olduğu, gerçekte bir satış, para alış-verişinin olmadığı, taşınmazların davacıya teslim edilmediği, taşınmazların halen davalının tasarrufunda bulunduğu anlaşılmış, bu anlamda söz konusu satış vaadi sözleşmesinin muvazaalı olduğu, yine satış vaadi sözleşmesinin teminat amaçlı olarak düzenlenemeyeceği dikkate alınarak davacı tarafından açılan davanın haksız olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....

        Davalı vekili, motorların davacı firmaya 07.05.2009 tarihli irsaliyeli sevk faturası ile teslim edildiğini, müvekkilinin montaj sorumluluğunun olmadığını, malların teslimi ile edimin ifa edildiğini, taraflar arasında yazılı satış sözleşmesinin bulunmadığını, satış faturasında ihtilaf halinde yetkili mahkemelerin Gebze Mahkemeleri olacağının belirtildiğini, davacının bu faturaya itiraz etmediğini müvekkilinin adresinin de Gebze olduğunu belirterek yetki itirazında bulunmuş, esas yönden de davanın reddi gerektiğini savunmuştur....

          Ancak, elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa, iştirak bozulmamak kaydıyla, satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle yapılan satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Somut uyuşmazlıkta, dava konusu ... Noterliğinin 15.09.1983 tarihli ve 8621 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi davacı ile davalıların murisi arasında yapılmıştır. Mahkemece, dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ilgili tapu sicil müdürlüğünden temin edilmeden gerekçede belirtildiği şekilde elbirliği mülkiyetinin devam edip etmediği ve bu kapsamda satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunup bulunmadığı görülmeden karar verilmesi eksik araştırmaya dayalı olup hükmün bozulmasını gerektirmiştir....

            Mahkemece davacının dayandığı 10.10.2003 günlü satış vaadi sözleşmesinin konusunu 396 ada 1 parsel sayılı taşınmazın oluşturduğu ancak sözleşmeden sonra taşınmazda kat irtifakı kurularak vasıf değişikliği olduğu bu haliyle sözleşmenin ifa olanağı kalmadığı nedeniyle dava reddedilmiştir. Hükmü davacı temyiz etmiştir. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi vaad borçlusuna ileride vaad alacaklısına taşınmaz satışına ilişkin asıl akdi yapma borcu yükler. Bu borç iradi olarak yerine getirilmezse vaad alacaklısı Türk Medeni Kanununun 716. maddesine dayanarak edimin hükmen yerine getirilmesi için dava açabilir. Bilindiği üzere satış vaadinin şeklen geçerliliği Borçlar Kanununun 213, ve Türk Medeni Kanununun 706 ile 1512 sayılı Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmünce noterlikte düzenlenmesi koşuluna bağlıdır. Nitekim, dayanılan 10.10.2003 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi noterlikte düzenlenmiş bulunmaktadır....

              A.Ş. vekili, müvekkili şirketin araç satış sözleşmesinin tarafı olmadığını, yetki itirazında bulunarak davanın reddini istemiştir. Davalı .... vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalıların adreslerinin Samsun ili dahilinde bulunmayıp davalı ...’ın Samsun’daki adresinin şube adresi olduğu, davacı satış sözleşmesinde sözleşme ifa yerinin Samsun olduğuna dayanmışsa da bu sözleşmeye davalılar taraf olmadığından bu yönüyle sözleşme hükümlerinin davalıları bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 24/11/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi....

                BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, öncelikle ilk derece mahkemesinin tespitlerinin hatalı olduğunu, davanın sözleşmenin hiç ifa edilmemesinden kaynaklandığını, ortadan herhangi bir husumetli şirket bulunmadığını, T3 tacir olduğuna dair 14.10.2016 tarihli 9176 nolu ve 04/07/2018 tarihli 9613 sayılı kaydı dilekçeleri ekte sunduklarını, davalı T3 gerçek kişi tacir sıfatıyla ticaret siciline tescilli olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. GEREKÇE: Dava gayrimenkul satış sözleşmesinden kaynaklanan alacak davasıdır . Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir....

                Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (..., age., s. 427). Bu husus Borçlar Kanunu'nun 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır: burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

                  Birleşen 2021/50 E. sayılı davada davacı; dava konusu taşınmaz hakkında 2001 tarihinde yapı tatil tutanağı düzenlendiğini ancak taraflar arasındaki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin 2002 tarihli olup, davalı/asıl davada davacının bu durumu bilerek taşınmazı satın aldığını, satış bedelinden kalan 14.000 TL’nin satış vaadi tarihi olan 10.12.2002 tarihi itibariyle uyarlanarak ticari faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir. II. CEVAP Davalı; davacının edimlerini yerine getirmeden talepte bulunmasının haksız olduğunu, daire anahtarlarının haksız olarak ele geçirildiğini ve daire içindeki eksikliklerin birilmesinin bizzat davacı tarafça engellendiğini savunarak davanın reddini istemiştir. III....

                    UYAP Entegrasyonu