Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklarda akdin ifa edileceği yer mahkemesinde de HUMK.’ nun 10. maddesine göre dava açılabilir. Taraflar arasında satış sözleşmesinin varlığı uyuşmazlık konusu değildir. Dava konusu araçla ilgili noter satışının Ankara Yenimahalle‘ de yapıldığı ve satış akdine göre aracın burada teslim edildiği, başka bir ifadeyle akdin ifa yerinin Ankara olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda HUMK.’ nun 10. maddesi uyarınca Ankara mahkemelerinin de yetkili olduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.12.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi....

    Bakiye Veresesi adına kayıtlı iken 25.08.2004 tarihinde mirasçıları adına intikal suretiyle tescillidir. 127 parsel sayılı taşınmazda satış vaadi borçlusu ... kadastro nedeni ile 480/2400 pay malikidir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağının bulunması zorunludur. Elbirliği mülkiyetine (Türk Medeni Kanunu m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa dayanağı varlığı düşünülemez. Somut olayda; Mahkemenin davayı ret gerekçesi, 69, 266, 268 parsel sayılı taşınmazların iştirak halinde mülkiyet olarak kayıtlı olması nedenine dayalıdır. Satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 04.01.1996 tarihinde davacı taşınmazlarda mirasçı olmadığından ortaklık dışı 3.kişi durumundadır....

      Su vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalıların murisi, dava konusu 127, 266, 268, 69 parsel sayılı taşınmazlarda miras bırakanlarından intikal edecek miras payını.... Noterliği’nce 04.01.1996 tarihinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile davacıya satışını vaat etmiştir. Davacı bu satış vaadine dayanarak tapu iptali ve pay tescili istemiştir. Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte, 266, 268, 69 parsel sayılı taşınmazlarda satışa konu payların iştirak halinde mülkiyet şeklinde tapuya kayıtlı olmasından, ifa olanağının bulunmadığı ve 127 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışması sırasında satış vaadi borçlusunun adına tescil edilmesinden, murisinden intikal suretiyle edinmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir....

        Bakiye Veresesi adına kayıtlı iken 25.08.2004 tarihinde mirasçıları adına intikal suretiyle tescillidir. 127 parsel sayılı taşınmazda satış vaadi borçlusu ... kadastro nedeni ile 480/2400 pay malikidir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağının bulunması zorunludur. Elbirliği mülkiyetine (Türk Medeni Kanunu m.701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiye satım vaadinde bulunması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa dayanağı varlığı düşünülemez. Somut olayda; Mahkemenin davayı ret gerekçesi, 69, 266, 268 parsel sayılı taşınmazların iştirak halinde mülkiyet olarak kayıtlı olması nedenine dayalıdır. Satış vaadi sözleşmesinin yapıldığı 04.01.1996 tarihinde davacı taşınmazlarda mirasçı olmadığından ortaklık dışı 3.kişi durumundadır....

          İfa olanağı paylı mülkiyete geçildiği anda doğacağından bu aşamada tescil istemi kabul edilemez. Bu kural gereğince ifa olanağı bulunmadığından mahkemece dava reddedilmiş, Dairemizce de karar onanmıştır. Davacı vekilinin karar düzeltme dilekçesine ekli ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/239-447 sayılı ilamı ile, dava konusu edilen 84 parselin elbirliği ortaklığının ( iştirak halinde mülkiyetin, paylı (müşterek) mülkiyete dönüştürülmesine karar verilmiş ve bu karar, 26.09.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Böyle olunca satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı doğmuştur. İfa olanağı bulunmayan satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılan tescil davasının reddi halinde, ifa olanağı gerçekleştikten sonra aynı sözleşmeye dayalı yeniden tescil davası açılabilir. Bir başka deyişle ifa olanağı bulunmadığı nedeniyle reddededilen dava, şartı gerçekleştikten sonra aynı sebeple açılan yeni dava için kesin hüküm teşkil etmez....

            Mahkemece, dava konusu payın iştirak halinde mülkiyet ilişkisinin devam ettiği, iştirak halindeki payın müşterek mülkiyete dönüştürülmeden sözleşmenin ifa olanağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan ... iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin, miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez....

              Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar . Bu husus BK’nun 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

              Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil pay malikleri arasında taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa, iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır(HGK 8.12.2004 gün 2004/14-610 E, 2004/656 K.). Somut olayda, taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin başlangıçta ifa olanağı bulunmamakta ise de; sonradan alıcının mirasçı sıfatını kazanmasıyla satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının doğduğunun kabulü gerekir. Bu açıklamalara göre, davanın kabulüyle 140 ada 1 parselin tamamının iptaliyle davacı adına tesciline karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir....

                Bununla birlikte satış vaadi sözleşmesinde şekil şartı aranacaktır. Geçersiz sözleşmelerde ise taraflardan her biri diğer tarafın ifa ettiği edimi iade etmekle yükümlüdür. Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan ifadan bahsetmek için ilk önce sözleşmenin ifa olanağı bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkansızlık sebebi ile borçtan kurtulan borçlu karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Borçlu ifanın imkansızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür. İfa imkaszılığı 6098 s.TBK.nunun 136.m.sinde (818 s.BK’nun 117.m.) ,"- Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer....

                SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacı tarafından davaya konu edilen düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tarihinin 01/12/1987 olup, düzenlenmesinin üzerinden 32 yıl geçtiğini, taşınmazın satış vaadi ile devredileceği vadedilen taşınmaza davacının fiilen zilyet olduğu iddiasının doğru olmadığını, üzerinde hiçbir yapı olmayan bir taşınmaza davacı tarafın zilyet olmasını gerektirecek bir durum olmadığını, davacının taşınmazı nizasız ve fasılasız kullanımının söz konusu olmadığını, davacı tarafın düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan borcunu ifa etmediğini, davacı tarafın davasının dayanaktan yoksun olduğunu, bu nedenlerle davacının davasının zaman aşımına uğradığının tespiti ile ve sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ifa etmediğinin tespiti ile davasının haksız olduğunun kabul edilerek, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet...

                UYAP Entegrasyonu