WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Hükmü davalılardan ... ve ... temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre temyiz eden davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Gerçekten, kaynağını Türk Medeni Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri iki tarafa borç yükleyen sözleşme türlerinden olup, mülkiyeti devir borcu yüklenen satıcı edimini yerine getirmezse edimin hükmen yerine getirilmesi vaat alacaklısı tarafından açılan davada istenebilir. ./.. 2009/7721 - 2009/12023 -2- Kural olarak, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin satış amacı ile değil muvazaalı olarak yapıldığının savunulması her zaman olanaklıdır. Kısaca ifade etmek gerekirse; muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır....

    Dava dosyasında iptal edilen satış sözleşmesindeki satış bedelinin davalıya ödendiğine ilişkin iptal edilen sözleşme dışında iddiasını kanıtlayacak başkaca kesin bir delil ileri sürülmemiştir. Davacı, tapuda yapılan resmi taşınmaz satış sözleşmesi ne dayanmaktadır. Davalı satıcının bu belgenin düzenlendiği tarih itibariyle hukuki işlem /tasarruf ehliyeti bulunmadığına göre sözleşmeler mutlak butlanla baştan itibaren geçersizdir. Tapuda yapılan ve geçersizliği kesinleşen sözleşmenin resmi akit tablosunda belirtilen satış değerinin satıcı tarafından alındığını göstermeyeceğinden ehliyetsizlikten iptal edilen sözleşmelerdeki para ödemesine ilişkin beyanlara geçerlilik tanınması mümkün olmaz. Buna göre sözleşmedeki satış değeri de hukuki işlem ehliyeti bulunmayan davalıyı bağlamaz, onu borçlandırmaz....

      İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili 16/10/2020 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 1- Davalılar murisi Mehmet Bal'ın, satış vaadi sözleşmesinde satıcı Ali Akın hissesini satış vaadi sözleşmesi gereği, tapuda müvekkiline devir işlemi yapmak üzere satıcı vekili olduğunu; bu durumda noterde satış vaadi sözleşmesi gereği müvekkiline satış yapmaya yetkili olduğunu bilmiş olması karşısında noter senedi ile satılan hisseyi kendi adına satın almasında iyiniyetli olmadığını, zira satıcı ile pazarlıkta davalılar murisi Mehmet Bal'ın da olduğunu, pazarlık aşamasından haberdar olduğunu, müvekkilinin tamamını almasına muvafakat ettiğini; 2- Noterde akdedilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin, resmi yazılı sözleşmeler olduğunu, taşınmaz satışının geçerli iki yoldan birisi olduğunu, satıcı ile alıcı arasında yapılan bu tür bir sözleşmenin geçersizliği iddiasını ancak tarafların ileri sürebileceğini, resmi yazılı sözleşmenin geçersizliğini alımda kötüniyetli olan davalıların bunu ileri sürmelerinin...

      Davalılar, murisleri tarafından açılan maden ruhsatının devri sözleşmesinin iptaline ilişkin davanın halen kesinleşmediğini, davacı şirket ile murisleri arasında imzalanan satış vaadi sözleşmesinde, açılan davanın kesinleşmesinden sonra beş gün içinde davacının durumdan haberdar edileceği bu tarihten itibaren bir ay içinde davacının cayma hakkı olup cayma hakkını kullanmaz ise ruhsatın devrinin sağlanacağını, davanın açıldığı tarih itibarıyla henüz ruhsatın devrine yönelik açılan davanın kesinleşmemiş olması nedeniyle bu aşamada eldeki davanın açılamayacağını, davanın, asıl sözleşmenin fesih edilmiş olması nedeniyle de reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmeye göre satıcının ruhsatı alıcıya devredebilmesi için öncelikle ruhsatın iptali için açılan davanın kazanılması ve kesinleşmesi gerekmekte olup, dava tarihi itibarıyla devir şartları henüz gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmiştir....

        ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 20/01/2023 NUMARASI : 2022/471 ESAS DAVA KONUSU : Tüketici Tarafından Açılan Kampanyalı Satış KARAR : İlk derece mahkemesinin 20/01/2023 tarihli ara kararına karşı davalılar İlknur ve T4 vekili tarafından kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla yapılan inceleme sonucunda, GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı müteahhit T4’dan 265.000 TL karşılığı harici senetle satın aldığı bağımsız bölümün bedelinin 55.000 TL’sini peşin ödediğini teslim süresi geçmesine rağmen davalının edimini yerine getirmediğini taşınmazın halen arsa vasfında ve diğer davalılar adına kayıtlı olduğunu beyanla bağımsız bölümün adına tescilini çekişmeli taşınmaza tedbir konulmasını talep etmiştir....

        Maddesi uyarınca önalım hakkı sahibi adına payın tesciline karar verilmeden önce satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderlerini hakim tarafından belirlenen süre içinde hakimin belirleyeceği yere nakden yatırmakla yükümlüdür. Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir. Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz....

        Somut olayda, önalıma konu payın bulunduğu 288 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlarda davalı tarafından 05.11.2018 tarihlerinde alınan paya karşı davacı paydaş tarafından süresi içinde açılan önalım davasında davalı vekilinin fiili taksim savunmasında bulunduğu anlaşılmaktadır....

        Somut olayda,satış geliştirme şefi olarak çalışan davacı kampanya döneminde kampanyalı ürünler ile ilgili şirketin satış prosedürlerine açıkça aykırı davranarak şirketi özellikle vergi bakımından riske sokmuştur. Fesih haklı nedene dayanmaktadır. Böyle bir durumda şirketin bir zararının doğması şart değildir. İşe iade isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir....

          Davalı ..., taşınmazın babasına ait olduğunu, diğer davalı babası ... tarafından kendisine verilmiş bir vekalet de bulunmadığını, davacı ile arasında sözleşme bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir. Davalı ..., davacının ...'u sözleşmede satıcı olarak gösterdiğini, ...'un ise satış konusunda yetkisinin bulunmadığını, davaya konu taşınmazın pazarlık ve işlemlerinin ise kendisi tarafından yapıldığını, sözleşmenin ise sonradan davacı tarafından doldurulduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-Davacının davalı ...'a yönelik temyizi yönünden; 14.7.2004 günlü ve 5219 sayılı yasa ile HUMK.nun 427/2 maddesindeki temyiz ile ilgili parasal sınır 1.000.000.000 TL, 5236 sayılı yasanın 19. maddesi uyarınca 1.1.2015 tarihinden itibaren 2.080,00 TL.ye çıkarılmıştır....

            Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesi üzerine ... tarafından ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/97 esas sayılı dosyasında Akbank TAŞ aleyhine 09/12/2012 tarihinde açılan sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacak davasına ilişkin dosyanın incelenmesinde; yapılan yargılama sonucunda sebepsiz zenginleşenin davalı banka değil davalı bankadan 75.000,00 TL kredi alarak borcunu ödememesi sebebiyle taşınmazın satış bedeli kadar borcundan kurtulan ... olduğu, davalı Bankanın ise 75.000,00 TL kredi kullandırdığı halde taşınmazın satış bedeli kadar tahsilde bulunabildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden de geçerek 04/11/2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacı ...’ın bu kez ödediği ihale bedeli ve masrafların kendisine ödenmesini satış işlemini gerçekleştiren İcra Müdürlüğünden 22/11/2013 tarihinde talep ettiği, talebin reddedilmesi üzerine ... 7....

              UYAP Entegrasyonu