Mahkemece, tanık beyanları ile satış değeri ve taşınmazın ... değeri arasındaki nisbetsizlik birlikte değerlendirildiğinde, satıcının içinde bulunduğu muzayaka halinden yararlanılarak satışın yapıldığı kabul edilerek, 1.9.2003 tarihli satış vaadi sözleşmesinin iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında 1.9.2003 tarihli noterde yapılan düzenleme şeklindeki satış vaadi sözleşmesinden önce, 3.10.2002 tarihinde aynı taşınmazlar için haricen satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı, davalı tarafından ibraz edilen harici sözleşmenin varlığını ve sözleşmedeki imzasını inkar etmemiş, ancak sonradan noterde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile harici sözleşmenin ortadan kaldırılmış olduğunu, bu sözleşme ile kendisine herhangi bir ödeme de yapılmadığını bildirmiştir....
Gerçekten, dayanağını Borçlar Kanununun 22.maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapılmasında amaç bir taşınmazın satış işlemini yapmak değil, satış işlemi ileride yapılmak üzere ön akit düzenlemektir. İlerde yapılması kararlaştırılan sözleşme ise taşınmaz satışıdır. Satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz mülkiyetinin iradi olarak vaad alacaklısına geçirilmemesi halinde Türk Medeni Kanununun 716.maddesinden yararlanacak olan vaad alacaklısı mülkiyetin hükmen geçirilmesini mahkemeden talep edebilir. Mahkemenin kuracağı hüküm, aynı zamanda vaad borçlusunun satış iradesi yerine de geçecektir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinde bulunması gereken asgari objektif unsurlar arasında sözleşme konusunun belirli olması da aranır. Zira, az yukarıda sözü edildiği üzere satış vaadi sözleşmeleri ileride bir taşınmaz satımı için yapılacak asıl sözleşmenin ön sözleşmesidir....
Davada dayanılan satış vaadi sözleşmeleri yasanın öngördüğü biçim koşuluna uyularak düzenlenmiştir. Burada belirtilmelidir ki, satış vaadi sözleşmesinin Borçlar Kanununun 162. vd maddelerinden yararlanılarak alacağın temliki suretiyle satış vaadi alacaklısı tarafından üçüncü bir kişiye temliki olanaklıdır. Bu şekilde bir temlik varsa yeni satış vaadi alacaklısı, alacağı gerçek alacaklıdan temlik alan kişidir. Dolayısıyla, davacılardan ...’un davalı ...’ın dava dışı ...’e yaptığı satış vaadi sözleşmesine dayanarak istemde bulunması mümkündür. Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür....
KARAR Davacı, davalı ... 13.09.1995 tarihli gayrimenkul satış vaadi Sözleşmesi ile sahibi bulunduğu taşınmazını, davalının hileleri sonucunda sattığını, hile ile imzalatılan sözleşmenin geçerli olmadığını ileri sürerek geçerli olmayan gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptalini istemiştir. Davalı, davanın hükmen tescil davasını geciktirmeye matuf olduğunu, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin iptaline ilişkin bu davadan önce Ümraniye 2.Asliye Hukuk Hakimliği'nin, 2002/965(2007/25) esas sayılı dosyasıyla, 5.11.2001 tarihinde taraflardan Nizamettin tarafından Sebahattin aleyhine satış vaadi sözleşmesine dayanarak tescil davası açılmıştır....
...’ndan satın aldığı hisseler olduğuna göre tapuda “... ...hissesi üzerinde ... ... lehine satış vaadi vardır.” şeklindeki şerhin dayanak noter satış vaadi sözleşmesinin içeriğine uygun olarak “... ’nun ...’ndan satın almış olduğu hisseleri üzerinde ... ... lehine satış vaadi şerhi vardır” biçiminde şerhin düzeltilmesine karar vermek gerekirken satış vaadi sözleşmesinde yer almayan ibareler eklenerek hüküm fıkrasında “... ’ndan ... ... ...’e satılan ve ... ... ...’den davacı ... ...’na şufa davası ile intikal eden hisseler üzerinde “... ... lehine satış vaadi şerhi vardır” biçiminde karar verilmesi doğru değildir....
Noterliği’nin 38061 yevmiye ve 11/11/2014 tarihli satış vaadi sözleşmesi yapıldığını ve taşınmazın bedelinin ödendiğini, gerek bu satış vaadi sözleşmesi yapıldığı sırada gerek satış vaadi sözleşmesi tapuya şerh edildiği sırada hiçbir şekilde tapuda haciz şerhi bulunmadığını, bu yönüyle de dosyadaki mevcut delil durumunu incelemeden soyut bir şekilde hukuki gerekçelerden uzak hüküm kurulduğunu, ilk derece mahkemesi kararıyla satış vaadi sözleşmesinin hiçbir anlamı kalmadığını, taşınmaza hacizden önce satış vaadi sözleşmesi şerh edilse bile tapu malikinin (satış vaadi bedeline almasına rağmen) keyfi keder borçlanarak taşınmaza haciz koyma yolunun önünü açtığını, İstanbul ili, Arnavutköy İlçesi, Dursunköy Mahallesi, 110 ada, 6 parsel sayılı taşınmazın hissesinin yeni maliki satış vaadi lehtarı olan T1 olduğunu, taşınmaza konan haciz şerhinin (03.09.2019) tarihinin satış vaadi sözleşmesi şerhinden (12.07.2018) daha sonra olduğunu, satış vaadi sözleşmesi gereğince tapuda davacıların adına...
Davalı cevabında, terditli taleple dava açılamayacağını, satış vaadinin yapıldığı tarih ile dava tarihi nazara alınınca talebin süre geçirildiğinden reddi gerektiğini, ayrıca satış vaadi sözleşmesine konu taşınmaz ile kaydı celp olunan taşınmazın aynı olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, satış vaadinin yerine getirilmesinin şartlarının imkansız hale geldiği ve tescil talebinin uygulama kabiliyeti bulunmadığı ve davanın terditli açıldığı belirtilerek, bilirkişi raporu ile belirlenen (halihazırda boş arsa olan taşınmazın 1/2 bedeli) 15.000 YTL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dosyada mevcut belgelere göre; 16.11.2000 tarihli Noter satış vaadi sözleşmesi, dava dışı Muhsin ve davacı arasında düzenlenmiştir. Satış vaadine konu taşınmaz, daha evvel davalının babası (tapuda malik olan) İzzet ve dava dışı Muhsin arasındaki 30.07.1980 tarihli Noter satış vaadi sözleşmesine konu olmuştur....
KARŞI OY YAZISI Dava, 23.08.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre; 08.04.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile, ... dava konusu 12 parsel sayılı taşınmazdaki hak ve hisselerinin tamamını ...'e satmayı vaat etmiştir. 23.08.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile, ... 12 parsel sayılı taşınmazdaki hak ve hisselerinin tamamını bu defa ...'e satmayı vaat etmiştir. 11.10.1993 tarihinde, vaat alacaklısı ... olan 23.08.1993 tarihli satış vaadi sözleşmesi tapuya şerh edilmiştir. 04.03.1994 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile, ... 12 parsel sayılı taşınmazdaki hak ve hisselerinden 8001/18288 payını ...'a satmayı vaat etmiştir. 22.08.1994 tarihli “düzenleme şeklinde temlikname” ile temlik eden ..., 08.04.1993 tarihli ve ... yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tüm hak ve alacaklarını, temlik alan ...'...
Dosya içerisinde bulunan 09.03.1976, 24.02.1976 ve 03.05.1977 tarihli satış vaadi sözleşmeleri ise elbirliği ortakları olan davacı ve davalılar ..., ... , ..., ... arasında yapılmıştır. Elbirliği ortağı olan diğer davalı ... ise bu satış vaadi sözleşmelerinde taraf değildir. Hal böyle olunca satış vaadi sözleşmelerinin ifa olanağı bulunduğundan davalı ... dışındaki satış vaadi borçluları davalılar ..., ..., ..., ... yönünden istemin kabulü gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...” gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu eski 657 parsel yeni 384 ada 39 parsel sayılı taşınmazda davalılar ..., ..., ... ve ... aleyhine açılan davanın kabulüne, davacı ile ... arasında 657 ve 90 parseller için yapılan satış vaadi sözleşmeleri yönünden davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir. Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir....
Davanın dayanağı 03.06.2009 ve 20.07.2009 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri yasada öngörülen koşulları taşıması nedeniyle geçerlidir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak veren sözleşmelerdendir. Satış vaadine konu taşınmaz, yine bir satış vaadi sözleşmesi ile bir başka kişiye devredilebilir. Tapu maliki 03.06.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazın davalı ...'e satışını vaat etmiştir. ... de bu sözleşmeden doğan kişisel hakkını yine 20.07.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile davacıya devretmiştir. Bu devir geçerli olup, kişisel hakkı temellük eden davacı bu hakkına dayanarak, tapu maliki satıcıdan (davalı ...) dava konusu taşınmazın ferağını isteyebilir. Davalılar arasında düzenlenmiş olan 03.06.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesinin 25.12.2009 tarihinde feshedildiği savunulmuşsa da, kişisel hakkını devreden davalı ...'in sözleşmeyi feshi geçersizdir ve hukuki bir sonuç doğurmaz....