Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

- K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan Mihalgazi Kaymakamlığı Sağlık Müdürlüğü Ek Hizmet binasında kullanılmak üzere kalorifer kazanı aldığını, kazanın TSE belgesi olmadığı için ayıplı olduğunu, müvekkilinin ısrarına rağmen kazanın TSE belgeli başka bir kazanla değiştirilmediğini, müvekkilinin sözleşmenin geçerliliğine olan güvenin boşa çıkmasından dolayı uğramış olduğu menfi zararların da (sözleşmenin yapılması için yapılan masraflar, montaj, yeni kazan alımından dolayı fark ödemesi, sökme giderleri vs.) bulunduğunu ileri sürerek taraflar arasındaki sözleşmenin hile nedeniyle feshine, ödenen 1.900.00 YTL semenin ve 250.00 YTL menfi zararın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

    Kısaca bu zarar, alacaklının sözleşme yaptığı için uğradığı, sözleşme yapmamış olsa idi uğramayacağı zarar olup, sözleşmeye güvenilerek yapılan harcamaların tamamının, başka bir anlatımla karşı tarafın mal varlığına girmese bile o sözleşme sebebiyle cepten çıkan paradır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşme hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar. Bu husus 6098 sayılı TBK'nın 125/son maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Menfi zarara, dava masrafları, noter masrafı, karar pulu, gerçekleştirilen imalat bedeli, personel gideri vb kalemler örnek olarak verilebilir. Bu anlatımlar çerçevesinde somut olay incelendiğinde; birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında, müspet ve menfi zararları ile kar kaybını talep etmiş ise de, müspet ve menfi zararlarının nelerden ibaret olduğunun açıklattırılmadığı görülmüştür....

      bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Dava dilekçesinde, davacı vekili bakiye iş bedelinin 12.899,69 TL olduğunu belirterek bu tutardan fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydı ile 3.000,00 TL'nin, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan menfi zarara karşılık 1.000,00 TL'nin ve kötüniyet tazminatı olarak da 3.000,00 TL'nin tahsilini istemiştir....

        - KARAR - Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 01.04.2010 tarihli sözleşme uyarınca müvekkilinin davalı şirkete ait özel hastahanede temizlik hizmeti vermeyi üstlendiğini, sözleşmenin ... yıllık olduğunu ve edimlerini yerine getirmeye başladığını, ancak davalının düzenlenen bir kısım faturaları ödemediği gibi, müvekkili şirketin bir kısım elemanlarını kendi bünyesine katarak çalıştırdığının tespit edildiğini, bunun üzerine davalıya ....06.2010 tarihli ihtarname keşide edildiğini ve akde aykırılığın giderilmesinin talep edildiğini, aksi durumda sözleşmenin davalı tarafından fesih edildiğinin kabul edilip, cezai şart ve müspet zararın isteneceğinin bildirildiğini, davalının karşı ihtar ile müvekkilini suçladığını, haksız davranışları sonucu sözleşmenin sona erdiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere müvekkilinin müsbet zarar ve cezai şarttan doğan alacağından şimdilik 50.000,00 TL'nin 06.07.2010 tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiş...

          Menfi zarar ise, sözleşmenin kurulmamasından yahut geçersiz olmasından doğan zarardır ve bu bağlamda sözleşmenin kurulduğuna veya geçerli olarak kurulmuş bulunduğuna duyulan güvenin boşa çıkmasından doğan bir zarar söz konusudur. Alacaklının malvarlığının hâlihazır durumu ile sözleşme yapılmamış olsaydı arz edeceği durum arasındaki fark, menfi zararı meydana getirir. Menfi zarar da tıpkı müspet zarar gibi fiili zarar ve yoksun kalınan kâr yani kaçırılan fırsattan oluşur. Bu bağlamda yapılan sözleşmenin geçerliliğine güvenerek başka bir sözleşme yapmamak suretiyle kaçırılan fırsatlar da menfi zararın bir türünü oluşturur (Fikret EREN: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, ... 2019, s.1186). 4....

            Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi hâlinde söz konusu olur. Bu durumda sözleşme ortadan kalkmamakta, yalnızca alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı almaktadır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcunun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu göz ardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus 818 sayılı BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Anılan madde; “Akitten rücu eden alacaklı, vaidolunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir....

            Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (..., s. 427). Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (..., Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482). Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2022 tarihli ve ... Esas, ......

              Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....

              Bunlar; aynen ifa ve gecikmeden dolayı tazminat isteme hakkı (BK m. 106/1), aynen ifayı reddederek ademi ifa sebebiyle müspet zararın tazminini isteme hakkı (BK m. 106/11), akdin feshi ve menfi zararın istenmesi (BK m. 106/III) hakkıdır. Borçlu temerrüdünün sonuçlarını düzenleyen yukarıda yapılan bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; Davacı vaad borçlusu yüklenicinin mülkiyeti geçirme borcunu yerine getirmemesi (temerrüde düşmesi) üzerine Borçlar Kanunu'nun 106. maddesinden kaynaklanan seçimlik hakkını akdin feshi ve menfi zarann istenmesi seçeneğini kullanarak mülkiyeti talep yetkisinden vazgeçmek suretiyle satış vaadine konu bağımsız bölümün dava tarihindeki değerinin tahsilini istemiş, mahkemenin 2001/22 esasında kayıtlı açtığı alacak davası reddedilerek Yargıtay denetiminden de geçmek suretiyle kesinleşmiştir....

                Takip dayanağı belge 26.07.2011 tarihli taşeron sözleşmesi ve 21.01.2012 tarihli ek protokoldür. Alacaklı işbu sözleşmelere dayalı olarak 616.166,93 TL + 42.903,76 Euro'nun davacı şirketten tahsili talep edilmiştir. Ödeme emri 11.03.2020 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş ve takip kesinleşmiştir. Takibin kesinleşmesi ile birlikte davalı alacaklı tarafından borçlu davacının Dikili İcra Müd.2020/198 sayılı dosyadaki alacaklarına haciz konulmuş ve haciz doğrultusunda 19.03.2020 tarihinde 785.123,84 TL tahsilatın dosyaya girdiği anlaşılmıştır. Menfi tespit istemine konu işbu davanın 03.04.2020 tarihinde açıldığı görülmüştür. Takip talepnamesine ekli olarak sunulan 26.07.2011 tarihli sözleşme ve 21.01.2012 tarihli ek protokol incelendiğinde sözleşmenin işveren konumundaki dava dışı ... AŞ ile taşeron konumundaki davacı .......

                  UYAP Entegrasyonu