Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İcra Müdürlüğü’nün 2021/5660 esas sayılı dosyası ile yapılan ilamsız takibine, davalı vekilince müvekkilinin yerleşim yerinin, Sandıklı olduğu, Sandıklı icra dairelerinin yetkili olduğu, icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, davaya cevabında ise Sandıklı mahkemelerinin yetkili olduğunun bildirildiği, Genel yetki kurallarına göre yetkili mahkemenin belirleneceği, Eser sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin HMK'nın 6 maddesine göre davalı borçlunun yerleşim mahkemesi, HMK'nın 10 maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi olduğu, davalının yerleşim yerinin Sandıklı olduğu ve sözleşmenin ifa edileceği yerin de Sandıklı olması nedeniyle Sandıklı mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilerek davanın usulden reddine karar verilmiştir....

    Dava, taraflar arasında sözlü olarak akdedilen işletme kiralanmasına ilişkin sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı kısmen ödenen bedelin iadesine yönelik alacak davasıdır. Mahkememizce tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re'sen belirlenerek taraflarca sunulan deliller ile resen celbi gereken kayıt ve belgeler celp olunmuştur. TBK'nun 178.maddesinde cayma parası kararlaştırılmış ise ,taraflardan her biri sözleşmeden caymaya yetkili sayılır. Bu durumda parayı veren cayarsa verdiğini bırakır.Almış olan cayarsa aldığının iki katını verir. TBK'nun 177. maddesinde ''Sözleşme yapılırken bir kimsenin vermiş olduğu bir miktar para, cayma parası olarak değil sözleşmenin yapıldığına kanıt olarak verilmiş sayılır. Aksine sözleşme veya yerel âdet olmadıkça, bağlanma parası esas alacaktan düşülür.'' denilmiştir....

      Buna göre, temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun aynen ifasını ve gecikme yüzünden uğradığı zararın giderilmesini ( B.K.md. 125/1 ), borcun aynen ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararının giderilmesini isteyebilir (B.K. md. 125/2 ) veya borcun aynen ifasından vazgeçerek sözleşmeden dönebilir. (B.K.md.125/2 son)Sözleşmeden dönme halinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa, pacta sund servanda) ilkesi gereğince borçlunun sözleşme koşullarına aynen uyması, borcunu sözleşmeye göre ifa etmesi gerekir. Bu ilkenin temeli dürüstlük kuralları olup, bir hakkın ileri sürülmesi de ancak MK.2. maddesindeki iyiniyet kuralları çerçevesinde mümkündür....

        Sözleşmenin bir tarafı karşı taraftan kendi öncelikli edimini yerine getirmeden karşı tarafın edimini yerine getirmesini bekleyemez. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde taraflarının birinin borcunu ifa etmeyerek temerrüde düşmesi halinde alacaklının borçluya borcunu ifa etmesi için münasip bir mehil tayininden sonra Borçlar Kanununun 106 maddesinde hükme bağlanan seçimlik hakları vardır. Anılan hüküm uyarınca bu mehilden sonra alacaklı her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebine uğrayacağı zarar ve ziyanını; aktin icrasından ve gecikme sebebiyle zarar ve ziyan isteme talebinden vaz geçtiğini bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zarar ve ziyanını isteyebileceği gibi akti de fesh edebilir. Borçlar Kanununun 107.maddesinde ise, alacaklının uygun bir süre verilmesi gerekmeden fesih nedenleri sayılmıştır....

          Borcun yerine getirilmesinin kusurla olanaksız hale gelmesinde, temerrüde düşen borçludan, gecikmiş ifa ile birlikte gecikme dolayısıyla tazminat istenmesinde, yahut borçlunun temerrüdü halinde ifadan vazgeçilip, ifa yerine tazminat istenmesinde ve sözleşmenin olumlu biçimde ihlalinde, müspet zararın giderimi söz konusu olur (Prof. Dr. H. Tandoğan Türk Mesuliyet Hukuku 1961 s. 426 vd.). Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur. Sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." (Örnek:Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.07.2006 tarihli 2006/13-499 Esas, 2006/507 Karar sayılı kararı)....

            Satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil davalarının kabulü için aranacak ilk husus, sözleşmenin ifa olanağının bulunup bulunmadığıdır. Elbirliği ortaklığına (iştirak halinde mülkiyete) konu bir taşınmazda elbirliği ortaklarından birinin, miras payını, ortaklık dışı bir kişiye satmayı vaat etmesi halinde sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerlidir. Ancak elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez. Fakat elbirliği ortaklığına dahil paydaşlar arasında gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılmışsa iştirak bozulmamak kaydıyla satıcı elbirliği ortağının payının alıcı elbirliği ortağının payına ilave edilmek suretiyle satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı vardır. Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın 76/1464 hissesi davalıların murisi İsmail oğlu Adil, 76/1464 payı ise bir kısım davalıların murisi .... adına halen tapuda elbirliği mülkiyeti rejimine tabidir....

              Şayet imkansızlık sözleşmenin yapıldığı sırada veya bundan önce mevcutsa sözleşmenin butlanına neden olur (BK.m.20). Doktrin ve Yargıtay uygulamasında imkansızlık ortaya çıkış nedenine göre bazı ayrımlara tabi tutulmaktadır. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil aynı sözleşmeyi yapacak herkes için söz konusu ise buna “objektif imkansızlık”, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da “subjektif imkansızlık” denilmektedir. İmkansızlık sözleşmeden sonra ve taraflardan birinin kusurundan kaynaklanmışsa buna “kusurlu imkansızlık” ve fakat tarafların kusuru olmadan meydana gelmişse “kusursuz imkansızlık” denilmektedir. Mahkemenin de doğru olarak saptadığı üzere imkansızlık borcu sona erdiren nedenlerden biridir. Ancak, imkansızlığın meydana gelmesinde borçlunun kusuru varsa ve borç bu kusurdan ötürü imkansız hale gelmiş ise bunun sonuçlarından borçlu B.K.nun 96.maddesince sorumludur....

                Alacağın dayanağını eser sözleşmesi oluşturduğundan, eser sözleşmesinden kaynaklanan takip ve davalar, HMK'nın 6. maddesine göre davalının-borçlunun, davanın açıldığı veya takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde (genel yetkili mahkeme) açılabileceği gibi HMK'nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde (özel yetkili mahkemede) de açılabilir. Davalı, İzmir icra dairesinde yapılan icra takibine itiraz dilekçesinde, usulüne uygun olarak yetki itirazında bulunmuş olup davalının Antalya'da faaliyet göstermesi ve sözleşmenin ifa yerinin de Antalya olması sebebiyle, HMK'nın 6. ve 10. maddeleri gereğince takibin yetkili icra dairesinde yapılmadığı sabittir. Belirtilen nedenle mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olmasında dairemizce de bir isabetsizlik görülmemiştir....

                  ifa edilmesinden kaçınılması sebebiyle başka firmalar tarafından da davalılar aleyhine icra takipleri başlatılmış ve davalar açıldığını belirterek davalı tarafça mezkur sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı davacının uğramış olduğu zararın ıslah, ek dava ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,000 TL'sinin davalının temerrüde düştüğü tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile beraber davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                    Bu durumda ifa imkansızlığı gündeme gelir. İfa imkansızlığı; edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin imkansız hale gelmesi olarak açıklanabilir. Eğer ifa imkansızlığı sadece sözleşmenin tarafları bakımından değil, herkes için söz konusu ise buna objektif imkansızlık, yalnız sözleşmenin taraflarından birinin tutumundan doğmuşsa buna da subjektif imkansızlık denir. İfa imkansızlığı sözleşme yapılmadan önce var ve bu olgu herkes bakımından aynı sonucu meydana getirmekte ise BK'nın 20. maddesi gereğince sözleşme geçersizdir. İfa imkansızlığı sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıkmış ve eğer borçlunun kusuru olmaksızın edim imkansızlaşmışsa BK'nın 117. maddesi, borçlunun kusuru sonunda imkansızlaşmış olursa BK'nın 96. maddesinin uygulanması gerekir. Yukarıda sözü edilen BK'nın 117. maddesine göre; borçluya isnat olunamayan haller nedeniyle borcun ifası mümkün olmazsa borç sona erer....

                      UYAP Entegrasyonu