Şti. ile diğer davalılar arsa sahipleri arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesine güvenerek davalı yüklenicilerle 06.07.2000 tarihinde konut satış sözleşmesi imzalandığını, sözleşme konusu satış bedeli tamamen ödenmesine rağmen inşaat bitmiş olduğu halde davalı yükleniciler tarafından konutun teslim edilmediğini, yükleniciler arsa sahiplerine karşı edimlerinin tamamını yerine getirmiş olduğundan yasal halefi olduğunu ileri sürerek öncelikle sözleşme konusu bağımsız bölümün tapusunun iptali ile kendi adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde taşınmazın rayiç bedelinin tespiti ile sözleşmenin ifa edilmemesinden dolayı uğradığı zararların fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla harca esas değeri 10.000,00 TL göstererek ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslahla talep sonucunu 250.000,00 TL’na yükseltmiştir. Davalılar, davanın reddini dilemiştir....
Görüldüğü gibi; gerek mülga BK’nın 106/2. ve 108. maddesinde, gerekse TBK’nın 125. maddesinde arsa sahibine tanınan seçimlik hakların birincisi aynen ifa, gecikme tazminatı ve kararlaştırılmışsa ifaya ekli cezaî şartın ödetilmesini isteme; ikincisi borcun ifa edilmemesinden doğan olumlu zararın tazmini; üçüncüsü de sözleşmeden dönme ve menfi zararın tazminidir. 20. Sözleşmeden kaynaklanan edimlerini süresi içerisinde ifa etmeyerek temerrüde düşen yüklenicinin işi tamamlama olasılığı zayıf ise, iş sahibi, aynen ifayı değil; nama ifa yolunu seçebilir. Eksik kalan işin yüklenicinin nam ve hesabına, iş sahibinin bizzat veya başka yükleniciye tamamlattırılmasına “nama ifa” denir. İş sahibi nama ifa yolunu seçtiğinde, ifada ısrar ettiği anlamı çıkar....
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1-Taraflar arasında 23.05.2007 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı ve bu sözleşmenin yürürlükte olduğu uyuşmazlık konusu olmayıp, davacı ıslah dilekçesi ile davalının temerrüdü sebebi ile BK 106/2. maddesi hükmünde yer alan ifa yerine geçen olumlu zararının tahsilini istemiştir. Gerçekten de, anılan yasa hükmünde açıklanan seçimlik haklar kapsamında; sözleşmenin temerrüde düşmeyen tarafın her zaman edimin ifasını ve gecikme nedeniyle oluşan zararın giderilmesini talep hakkı olduğu gibi, sözleşmenin yerine getirilmesinden ve gecikme nedeniyle oluşan tazminat isteminden vazgeçtiğini derhal bildirerek edimin ifa olunmamasından doğan zararının tazmin edilmesini istemesi de mümkündür. Mevcut uyuşmazlıkta da davacı belirtilen bu seçimlik hakkını kullanmıştır. İfa yerine olumlu zararın istenmesi durumunda, yanlar arasındaki sözleşme yürürlükte kalır, ancak vazgeçilen asıl borcun yerini olumlu zararın tazmini borcu alır....
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Müştekinin 06/11/2019 tarihli dilekçesinde ve aynı tarihli beyanında, arsasını iki daire karşılığında şüphelilere verdiğini, bu hususa ilişkin olarak sözleşme yapıldığını, ancak söz konusu dairelerin kendisine verilmediğini, şüphelilerin sözleşmeye konu daireleri vermeden ortadan kaybolduklarını, önceden planlı bir şekilde kandırıldığını, formalite gereği sözleşme imzalandığını, bu suretle dolandırıldığını,tapu müdürlüğüne başvurduğunda ise bir şekilde kendisinden satış için vekaletname alınarak taşınmazının şüpheliler arasında devredildiğini öğrendiğini belirterek şikayetçi olduğu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma neticesinde "taraflar arasındaki uyuşmazlığın satış veya satış vaadi sözleşmesinde edimin ifa edilmemesinden veya eksik yada ayıplı ifa edilmesinden kaynaklandığı, bu durumun ceza soruşturmasına değil fakat hukuk davasına konu olabileceği, zira sözleşmenin kurulduğu sırada şüphelinin söylediği nitelikli yalan ve/veya senaryolaştırdığı...
nin davaya konu taşıma sözleşmesi nedeni ile yetkili temsilci olarak hareket ettiği, sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı olarak davacının komisyon alacağı, fazla ödeme ve vagon bekleme ücreti olarak yaptığı ödeme miktarları toplamı olan 15.044 USD'yi talep etmekte haklı olduğu, dava konusunun sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklı alacak olup, gemi alacağı niteliğinde bulunmadığı gerekçesiyle, temsilcide yanılma nedeniyle davalı .... Gemi Acenteliği ve Gemi İşletmeciliği San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı ... Denizcilik Turizm Gıda Tekst. İnş. San. ve Taah. Tic. Ltd. Şti. hakkındaki tazminat talebinin kabulüne, 15.044 USD'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline, davacının gemi üzerinde rehin hakkı tesis ve tanınmasına ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili ve davalı ... Bayraklı ... 1 Gemisi Donatanını Temsilen ... Denizcilik Turizm Gıda Tekst. İnş. San. ve Taah. Tic. Ltd. Şti....
Kat ve 92 konum nolu dairenin satımı toplamda 196.500,00.TL. bedelle davalı tarafından gerçekleştirildiğini, müvekkil ödemelerini yaptığını, müvekkil sözleşmenin kendisine yüklediği tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, sözleşmenin 3.1 maddesinde teslim tarihi 31.12.2013 tarihi olduğu, teslim tarihi üzerinde 78 aydan fazla bir süre geçtiğini, müvekkili 6 yıldır daire teslimini beklemekte olduğu, ancak projenin halen inşaat aşamasında olması ve sürekli teslim için yeni tarihler açıklanması büyük bir haksızlık ve mağduriyete sebep olduğunu, dava konusu dairenin teslimi için öngörülen süre müvekkil için kabul edilemez bir süre olduğu, bu nedenle kanunda açıkça düzenlendiği şekilde sözleşmeden vazgeçerek, borcun ifa edilmemesinden kaynaklanan zararını davalıdan tazminat olarak istediklerini, davalı, sözleşme gereğince taşınmazı tamamlayıp müvekkile teslim etmediği gibi tapusunu da vermemiştir. Ancak müvekkilden tüm ödemeleri almıştır....
yaklaşık ------talep edildiğini, müvekkilinin sözleşme bedeli olan ------ ------- işlemi sırasında kredi kartı ile ödediğini belirterek; sözleşmenin gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı uğranılan zararın ------- davalı taraftan dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, s. 427). Bu husus BK’nın 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır. Başka bir anlatımla, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (Eren, Fikret: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, 12. Baskı, İstanbul 2010, s. 482).( T.C....
ili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. ... 4. asliye Hukuk Mahkemesi ise, taraflar arasında imzalanan 20.07.2011 tarihli sözleşmenin incelenmesinde, sözleşme konusu vincin teslim yerinin davalının fabrikası olduğunun belirtildiği, ayrıca taraflar arasında Türk Borçlar Kanununun 89. maddesi uyarınca ifa yeri açıkça belirtilmediğinden TBK 89. maddesi uyarınca para ve parça borçları dışındaki bütün borçların doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa edileceği, HMK'nın 10. maddesi uyarınca sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılabileceği, dava konusu olayda sözleşmenin ifa yerinin ... ili olduğu nedenleriyle yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 6/1. maddesi uyarınca, davalılar, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi genel yetkili mahkeme olup; sözleşmeden kaynaklanan davalarda ise aynı Kanunun 10. maddesi uyarınca dava, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir....
Burada borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir. Menfi zarar ise; uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır. Menfi zarar borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Hâluk Tandoğan, age., s. 427). Bu husus BK’nun 108. Maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklı sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır....