Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara karşılıklı hak ve borç yükleyen sözleşmelerden olup burada bakım borcuna karşılık bir taşınmazın mülkiyetinin devri kararlaştırılır. Kuşkusuz bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdür. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bakım borçlusu sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunabilir. Kaynağını Borçlar Kanununun 511 ve sonraki maddelerinden alan ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin yasanın 512. maddesi hükmü gereğince ve 10.12.1952 tarih 1952/4-5 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca ileride tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin nakli taahhüt edildiğinden bu gibi sözleşmeler ancak sulh hakimleriyle noterler ve tapu sicil müdürlükleri tarafından yapılabilir. Aksi halde sözleşme geçersiz olacağından bu sözleşmeye dayanılarak bakım alacaklısının mirasçılarından mülkiyet nakli isteminde bulunamaz....

    kati satış sözleşmesinin iptalini ve aracın mülkiyetinin müvekkili şirkete ait olduğunun tespitini, aracın mülkiyetinin davalı tarafından 3. kişiye devri halinde yapılan satışın geçersizliğinin tespiti ile aracın tespit edilecek rayiç değerinin fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.- TL'lik kısmının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....

      "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 07.01.2006 tarihli araç kira sözleşmesi ve Taşeronluk sözleşmesine dayalı kiraya konu aracın mülkiyetinin devri, olmadığı takdirde araç bedeli olarak ödenen miktarın tazmini istemine ilişkindir. Asıl uyuşmazlık, araç kiralama sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, esasen tarafların temyiz itirazları da kira sözleşmesine yöneliktir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre dosyanın temyiz incelemesi, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu 14. maddesi gereği, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin görevine girmektedir. SONUÇ : Yukarıdaki açıklanan nedenlerle, dosyanın görevli Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na GÖNDERİLMESİNE, 30.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        Dava; kadastro tespiti sonrası kesinleşme öncesi zilyetliğin devri sözleşmelerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Dava konusu taşınmaz kadastro tespitinden önce tapuya kayıtlı olmadığı gibi satış tarihinde de kadastro tespiti henüz kesinleşmediğinden tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlardandır. Tapusuz taşınmazlar yerleşmiş Yargıtay ve Daire İçtihatlarına göre menkul hükmündedir. TMK'nin 763. maddesine göre taşınır mülkiyetinin nakli için zilyetliğin devri gerekir. Yani, taraflar arasında menkul hükmünde olan taşınmazın mülkiyetinin devri için satış sözleşmesi yapıldığında ve taşınmazın zilyetliği alıcıya devredildiğinde alıcı mülkiyet hakkını kazanır. Somut olayda, öncesi tapuya kayıtlı olmayan uyuşmazlık konusu taşınmaz yönünden satışına ilişkin sözleşme kadastro tespitinden sonra ancak tespitin kesinleşmesinden önce yapıldığından menkul hükmüne tabi olan taşınmazın mülkiyetinin devri için zilyetliğin alıcıya devredilmiş olması gereklidir....

          İcra Müdürlüğünün ... esas sayılı dosyasında 40.000 TL alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibin kesinleştiğini, devir bedeli olan aracın mülkiyetinin müvekkiline devredilmediğini, şirketin borçları sebebiyle araç üzerinde yakalamalı haciz bulunma ihtimali bulunduğundan aracın trafik kaydına şerh konulması gerektiğini ileri sürerek, aracın mülkiyetinin müvekkiline devrinin sağlanması olmadığı takdirde aracın rayiç bedelinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı ... vekili, savunmasında özetle; davaya konu aracın dava dışı ... A.Ş adına kayıtlı olması nedeniyle devir sözleşmesine konu aracın davacıya devrine ilişkin hükmün dava dışı ......

            Türk Borçlar Kanunu'nun 183. vd. (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 162. vd.) maddelerine göre alacaklı kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacağını borçlunun rızası aranmaksızın ...... bir kişiye devredilebilir ise de öngörülen ve devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Eldeki davada yapılan temlikin, koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin devri sonucunu doğuracağı açıktır ki taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan temliknamenin yasal olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Bu nedenle temlik alanın davada yasal açıdan sıfatının varlığı kabul edilemeyeceğinden adı geçen şirketin açıklanan bu gerekçelerle dilekçesinin reddine karar verildiken sonra davalının temyiz itirazlarının incelenmesinde, Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçeye davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir....

              Şti. ile arasında üçüncü şahıs olan müvekkili ... ... lehine sözlü bir sözleşme akdedildiğini, bu sözleşme kapsamında müvekkili ...'un aracını davalı şirkete bedelsiz olarak devretmeyi, bu devir işleminin gerçekleştirilmesi amacıyla ...'a vekaletname ile yetki vermeyi taahhüt ettiğini, 09.12.2014 tarihinde müvekkili ... tarafından ... plaka sayılı Bmw marka aracın davalı şirkete bedelsiz olarak devri için ...'a vekaletname ile yetki verildiğini, 11.01.2015 tarihinde davaya konu Volkswagen marka, 2014 model Tiguan 1.4 TSI BMT 160 PS Cup DSG tipi aracın ... ...'nin zilyetliğine ve kullanımına bırakılmasından kısa bir süre sonra 15.01.2015 tarihinde davalı ...'a ait aracın davalı şirkete devrinin yapıldığını, bu tarihten itibaren aracın müvekkili ... ... tarafından malik sıfatıyla zilyet hukuki durumunda kullanıldığını belirterek, üçüncü kişi lehine yapılan sözleşme nedeniyle aracın mülkiyetinin ... ...'...

                Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında adi satış sözleşmesi imzalandığı, müvekkilinin aracın satışı konusunda davacı tarafa noterde vekaletname verdiği, davacının araç bedeli olarak müvekkiline 20.000-TL verdiği, müvekkilinin de davacıya 20.000-TL'lik güvence senedi verdiği, müvekkili ile Mustafa Saraç arasında mevcut anlaşmazlık sebebiyle araç üzerine tedbir kararı konulduğu bu sebeple davacının aracı almaktan vazgeçtiği ve müvekkilinin 20.000-TL olan araç bedelini davacıya teslim ettiği ve bu hususun sözleşme arkasında mevcut olduğu, daha sonra aracın icra marifetiyle satıldığı ve davacı tarafından dava bedeli olan 9.275,00-TL bedelle satın alındığı, dolayısıyla davacının davalıdan bir alacağının olmadığı; yine adi satış sözleşmesinin tarihinin 31/01/2003 olduğu ve beş yıllık zamanaşımının dolduğu, adi sözleşmeye dayanılarak yapılan araç satış sözleşmesinin hukuki kıymetinin olmadığı belirtilerek açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

                  Noterliği ... tarih ve ... yevmiye nolu ihtarname ile müvekkilinin şirketin sözleşme gereği üzerine düşen tüm borç ve yükümlülükleri eksiksiz olarak yerine getirdiğini, kiralanan traktörün mülkiyetinin sözleşme uyarınca müvekkili şirkete devri gerektiğinin ihtar edildiğini, karşı tarafa tebliğ edilen bu ihtarnameye bir cevap verilmediği gibi kiralanan traktörün mülkiyetinin devri adına karşı tarafın herhangi bir girişimde de bulunmadığını, müvekkili şirketin sözleşme uyarınca satın alma hakkını kullanmasına karşın karşı tarafın haksız tutumu karşısında kiralananın mülkiyetinin devralamamış olduğundan mağduriyetinin olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı davanın kabulü ile; 2008 model ... marka, ... plakalı , ... şasi nolu traktörün mülkiyetinin müvekkil şirkete ait olduğunun tespitini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

                    Mahkemece trafik tescil şube müdürlüğünde tescil ettirme işlemi idari nitelikte olup, davacının müracaatı üzerine idare tarafından talebin reddi halinde davacının idari yargıda dava açma hakkı olduğu, trafik tescil şube müdürlüğünde tutulan kayıtların yasada öngörülen kayıtlardan olmadığı, kaydın iptali ile davalı adına hükmen tescil talebinin adli yargı görevinde bulunmayıp, idari yargının görevinde bulunduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin yargı yeri yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık taraflar arasındaki araç satışı iddiasına dayalı araç mülkiyetinin tespiti ve tescili istemine ilişkin olup, niteliği itibariyle davanın adli yargının görevine girdiği gözetilmeksizin somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir....

                      UYAP Entegrasyonu