Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Arasında düzenlenen 12.12.2002 tarihli Kordon Özel Eğitim ve Öğretim Kurumları A.Ş. hisselerinin devrinin düzenlenmesine dair protokolden doğan yükümlülüklerin yerine getirildiğini, bu protokolün 4.maddesinde müvekkiline yükümlülükler yerine getirildikten sonra 80.000 TL ödeneceğinin belirtildiğini ve ödemenin de yapıldığını, yine davalılarla müvekkili arasında yapılan 12.12.2002 tarihli protokol gereğince de ilk protokolün gerçekleşmesini müteakip müvekkiline Uğur Dershanesi A.Ş. hisselerinden %15 bölümünün bedelsiz olarak devri veya 60.000 TL ödeneceğinin kararlaştırıldığını ancak bu edimin ifa edilmediğini, müvekkili tarafından dava dışı Uğur Dershanesi A.Ş. aleyhine dava açıldığını, davanın kabul edildiğini ancak Yargıtay 11....

    Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, 231. maddenin onbirinci fıkrasındaki şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır." şeklindeki düzenleme karşısında, hükümlünün edimini def'aten yerine getirmediği, edimin yerine getirilmesinin taahhüt edilip ileri bir tarihe bırakıldığı, bu haliyle hükümlü hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur....

      a devredeceğini, ayrıca şirket kurulduktan itibaren % 25 hisse devri yapılana kadar şirketin % 25 karını müvekkil şirketlere devredeceğini, ancak davalı tarafından sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirilmediğinden ve yeni kurulan ... A.Ş'nin %25 karı da müvekkile devretmediğinden taraflarınca çekilen İhtarname ile şirketin %25 hissesini 7 gün içerisinde devretmesi için süre verildiğini, ancak davalı yanca bu edimin yerine getirilmediğini ve sözleşme tamamen reddedilmiş olup, bu edimin hiçbir zaman yerine getirilmeyeceğinin anlaşıldığını, yine davalı tarafından ödenmesi gereken 6.000.000,00 TL'nin yaklaşık 2.000.000,00 TL'sinin ödenmediğini, kararlaştırılan sermaye getirme edimini yerine getirmediğini, müvekkillerinin ise sözleşme uyarınca yaklaşık 4.237,2881 TL marka değeri olan ... markasını davalı ......

        Uzlaştırma bürosu bu süreyi en çok yirmi gün daha uzatabilir.'' düzenleme gereğince, uzlaştırmacının 30 gün içerisinde sonlandırması gereken uzlaştırma işlemleri sırasında, bu süreyle sınırlı olmak kaydıyla bir edimin yerine getirilmesini teklif eden şüpheli veya sanığın teklifinin mağdur veya müşteki tarafından kabulü halinde en fazla bu süre içerisinde edimin ifasının kabul edilebileceği, aksi yönde bir teklifin ileri tarihli bir edimin ifası olarak düşünülmesinin mümkün olduğu gözetildiğinde, muhakeme hukukunda uygulama yeri olmayan şarta bağlı ve süresinde düzenlenmemiş uzlaştırma raporunun usulüne uygun olmadığı cihetle, mahkemesince dosyanın yeniden uzlaştırma bürosuna gönderilerek usulüne uygun uzlaştırma işlemleri yapıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesine karar verilmesi gerekirken, itirazın bu yönde kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması...

          kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinde bir kuşku bulunmadığından, her ne kadar bir kısım öğretide özgü suç olarak kabul edilmese de madde metni gerekçesiyle birlikte incelendiğinde; 2. fıkranın “a” ve “b” bentlerinde yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri ile edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin, “c”, “d” ve “e” bentlerinde ise edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin suçun faili olabileceğinden, dolayısıyla söz konusu suçun özel faillik niteliği taşıyan kimselerce işlenebileceğinde bir tereddüt bulunmadığının kabulü gerektiğinden, 5237 sayılı TCK'nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve TCK'nın 236/2-d maddesi uyarınca edimin ifası sürecinde görev alan kamu görevlisi tarafından işlenebilen edimin ifasına fesat karıştırma suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alındığında; somut olayda ise kamu görevlilerinin hukuka aykırı bir eylemlerinin...

            sayılan seçimlik hareketlerin ya da faillik durumunun genişletilmesinin anılan Yasanın 2. maddesindeki kanunilik ilkesine aykırılık teşkil edeceğinde bir kuşku bulunmadığından, her ne kadar bir kısım öğretide özgü suç olarak kabul edilmese de madde metni gerekçesiyle birlikte incelendiğinde; 2. fıkranın “a” ve “b” bentlerinde yüklenici konumundaki kişiler ve temsilcileri ile edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin, “c”, “d” ve “e” bentlerinde ise edimin ifası sürecinde görev alan ilgili kamu görevlilerinin suçun faili olabileceğinden, dolayısıyla söz konusu suçun özel faillik niteliği taşıyan kimselerce işlenebileceğinde bir tereddüt bulunmadığının kabulü gerektiğinden, 5237 sayılı TCK'nın 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve TCK'nın 236/2-d maddesi uyarınca edimin ifası sürecinde görev alan kamu görevlisi tarafından işlenebilen edimin ifasına fesat karıştırma suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri...

              kabulü gerektiği, aynı Kanunun 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde ve 236/2-d maddesi uyarınca edimin ifası sürecinde görev alan kamu görevlisi tarafından işlenebilen edimin ifasına fesat karıştırma suçuna iştirak eden diğer kişilerin ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alınmadan yüklenici olan sanık ...'...

                Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçu, TAAD 2013/14, s.234, Ünal, Nurdoğan/..., .../..., .... İhale ve Sözleşme Yönetiminde Kamu Görevlilerinin Cezai-İdari-Mali Sorumlulukları, Ankara 2015, s.148) Öğretide ağırlıklı görüşe göre ise; ihale kararı sonrası yapılan sözleşmeler bu kapsamda değerlendirilecek, ihale ile alım usulü olmayan doğrudan temin yoluna başvurulmasından sonra yapılan sözleşmeler ile idarenin yaptığı diğer sözleşmeler gereğince taahhüt edilen edimin yerine getirilmesinde hileli hareketlerde bulunulması, TCK’nın 236. maddesinde düzenlenen edimin ifasına fesat karıştırma suçu kapsamında değerlendirilmeyecektir. (Gökcan, ... .../Artuç, .... Türk Ceza Kanunu Şerhi, Adalet Yayınevi, VI. Cilt, Ankara 2021, s. 7927 vd.; Akbulut, Berrin. Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçu, Ceza Hukuku Dergisi, Ağustos 2009, sh. 50, ..., Nazlı Hilal, Edimin İfasına Fesat Karıştırma Suçu, Fasikül, Nisan 2013, Sayı: 41, s.25, Eker Kazancı, Behiye....

                  Yasanın aradığı biçim koşuluna uygun olarak düzenlenen sözleşmeye dayanarak edimin yerine getirilmesi istenebilir. Geçerli bir sözleşmede taraflara yüklenen edimler kural olarak sözleşmenin kurulduğu anda yürürlüğe girer. Ancak, taraflar sözleşme edimlerini ileride ki bir tarihte yürürlüğe girmesini düzenleyebilecekleri gibi, edimlerin yerine getirilmesini gerçekleşmesi olanaksız veya kanun ya da ahlak düzenine aykırı bulunmayan şarta da bağlayabilirler. Şarta bağlı borçlarda edim, hukuki etkisi gelecekteki vukuu kuşkulu bir olayın gerçekleşmesi ile yerine getirilmesi istenebilecektir. Şarta bağlı borçlar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 170 ila 176. maddelerinde düzenlenmiştir. Taşınmaza ilişkin sözleşmelerin tapu kaydına şerh edilmesini taraflar sözleşme ile kararlaştırabilirler. Bu işlemin amacı, ilişkin bulunduğu hukuki durumu üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir hale getirmek, hukuki duruma aleniyet kazandırmaktır. Bu yönü ile şerh ayni bir etki özelliğini gösterir....

                    Asliye Hukuk Mahkemesince; davanın limited şirketin tasfiyesine ilişkin protokolden kaynaklanan tapu iptal tescil terditli olarak alacağın tahsili taleplerine ilişkin olduğu, uyuşmazlığın, Özemek Halı ve Mobilya San. ve Tic. Ltd. Şti.'nin tasfiyesine ilişkin 06.12.2014 tarihli protokol hükümlerinin yerine getirilmediği iddiasına dayandığı, 6102 sayılı TTK'nun 4/1- a maddesi uyarınca limited şirketin tasfiyesi nedeniyle ortağın alacağından kaynaklanan davaların mutlak ticari davalardan olduğu, anılan Kanunun 5/2 maddesi uyarınca da tüm ticari davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik kararı verilmiştir. Dava; limited şirketin tasfiyesine ilişkin protokolden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, terditli olarak alacağın tahsili taleplerine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen 06.12.2014 tarihli protokol ile taraflar hissedarları oldukları Özemek Halı ve Mobilya San. ve Tic. Ltd. Şti.'...

                    UYAP Entegrasyonu