Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davacı tarafından açılan dava, TMK 166/4 maddesi kapsamında ortak hayatın yeniden kurulamaması (fiili ayrılık) nedenine dayalı boşanma davası olup, davacı tarafın Gaziosmanpaşa 3.Aile Mahkemesinin 2016/161 esas-2017/664 karar sayılı dosyasından boşanma davası açtığı, davanın reddine karar verildiği ve kararın 10/09/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. İşbu kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıllık süre geçtikten sonra eldeki davanın açıldığı ve taraflar arasında ortak hayatın kurulamadığı dosya kapsamından ve tanık beyanlarından anlaşılmakla, TMK'nun 166/4 maddesinde yer alan boşanma koşullarının gerçekleştiği, bu duruma davalının redle sonuçlanan ilk davayı açarak fiili ayrılığa sebep olması gibi tam kusurlu tutum ve davranışlarının sebebiyet verdiği ve sonuç olarak taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı kanaatine varıldığından davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar vermek gerekmiştir....

"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma-Nafaka Taraflar arasındaki davanın birleştirilerek yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı-karşılık davalı (koca) tarafından; kusur, tazminatlar, velayet, yoksulluk nafakası ve kadının kabul edilen tedbir nafakası davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. 1-Davacı-karşılık davalı (koca) tarafından açılan boşanma davası; Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesinde yer alan sebebin yanında, aynı Yasanın 166/son maddesinde yer alan "red kararının kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmesi ve bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamaması" sebebine de dayanmaktadır....

    İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davalı erkeğin, davacı kadına "sen kadınmısın, erkek gibisin, topuklu ayakkabı sana yakışmaz, göbeğine bak" diyerek aşağılayıcı sözler söylediği, davacı kadın hastalandığı zaman onunla ilgilenmediği, iddia oynadığı, eşiyle ve ortak çocuklarla ilgilenmediği, her ne kadar tarafların boşanma davası açıldıktan sonra bir arada aynı evde yaşadıkları iddia edilmiş ise de bu süreçte tarafların zorunlu olarak aynı evde kaldıkları taraflar arasında karı-koca ilişkisinin devam etmediği tüm dosya kapsamı ve tanık anlatımlarıyla sübut bulmakla; taraflar arasında şiddetli bir geçimsizliğin vaki ve sabit olduğu, ortak hayatın yeniden kurulma ihtimalinin kalmadığı, evlilik birliğinin devamında taraflar ve toplum için korunması gereken bir faydanın bulunmadığı, evlilik birliğinin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi nedeniyle temelinden sarsıldığı, davalı eşin tam kusurlu olduğu, davacı eşe yüklenebilecek...

      Bu sebeple yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HMK m. 370/2)....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece "Tarafların Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesinde yer alan üç yıllık fiili ayrılık süresinde ortak hayatın yeniden kurulmadığı" gerekçesiyle boşanmalarına karar verilmiş, davalı kadının fiili ayrılığa sebep olduğu belirtilerek boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadın tam kusurlu kabul edilmiştir....

          Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca düzeltilmek suretiyle yeniden aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiştir....

          Bu yüzden, taraflardan birinin evlilik birliğinin sarsılması (TMK m. 166/1) hukuki sebebiyle açtığı boşanma davasında, şayet çok uzun süreli fiilî ayrılık kanıtlanıyorsa boşanmaya karar verilebilmelidir. Böyle bir çözüm yolunun, terke dayalı özel boşanma sebebine (TMK m. 164) ilişkin düzenlemeyi işlevsiz veya etkisiz duruma getireceğinden söz edilemez. Çünkü, terk hukuki sebebiyle boşanma davası açılması için, eşlerden birinin samimi olarak ortak yaşamı yeniden kurmak isteğiyle diğerini ortak konuta çağırması, çağrılan eşin ise geçerli bir özrü olmamasına karşın ortak konuta dönmemesi gerekmektedir. Oysa, uzun süreli fiilî ayrılıklarda, her iki eşin de ortak yaşamı sürdürmek gibi bir isteği/iradesi bulunmamaktadır....

            Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/274 esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını ancak mahkemenin 2011/665 karar sayılı ilamı ile açılan davanın reddine karar verdiğini, red kararının 01/01/2015 tarihinde kesinleştiğini, red kararından sonra tarafların tekrar bir araya gelmediklerini ve aradan 3 yıl geçmiş olmasına rağmen ortak hayatın yeniden kurulmamış olduğunu belirterek, reddedilen kararın üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına rağmen tekrar kurulmayan ortak hayat sebebiyle tarafların boşanmalarına, adli yardım taleplerinin kabulüne, müşterek çocuklar ile davacı müvekkili arasında şahsi ilişki kurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

            Bu nedenle tarafların davalı-davacı kadının ziynet alacağı davasında hükmedilen ve reddedilen tedbir nafakalarına yönelik temyiz dilekçelerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacı-davalı erkeğin reddedilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazının incelenmesine gelince; Davacı- davalı erkek tarafından 7.10.2016 tarihinde TMK 172 maddesi uyarınca ayrılık kararı sonrasında ortak hayatın kurulamadığından bahisle boşanma davası açılmış, 2.3.2018 tarihinde ise TMK 166/son maddesi uyarınca fiili ayrılık sebebine dayanarak boşanma isteminde bulunulmuş, bu dava ile birleştirilmesine karar verilmiş, davalı-davacı kadın tarafından ise birleşen tedbir nafakası davası açılmıştır....

              "İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin kaydedilmesi Hüküm : CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat Özel hayatın gizliliğini ihlal ve kişisel verilerin kaydedilmesi suçlarından sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre; sanığın eve yerleştirdiği ses kaydedici cihazlar ile katılanın konuşmalarını kaydedip, katılan aleyhine açtığı boşanma davasına sunduğu ve günlük yayın yapan ulusal bir gazetede yayınlanmasına neden olduğu iddia edilen olayda; İş adamı olan sanığın miras meseleleri ve şirketleri ile ilgili devam eden davaları bulunduğu, çeşitli tehditler alması ve davalara ilişkin gizli bilgilerin sızdırılmasından şüphelenmesi üzerine eşi olan katılan ile ortak kullanımlarında olan evinin yatak odasında, oturma odasında, kızının odasında ve çatı katında bulunan koşu bandının yanındaki elektrik pirizlerine taktığı ses...

                UYAP Entegrasyonu