Aile Mahkemesinin 2014/1073 Esas sayılı dosyası ile boşanma davası açıldığını, davanın reddedildiğini ve 04.09.2015 tarihinde kesinleştiğini, dayanak teşkil eden dava dosyasından sonra tarafların bir araya gelmediğini ve ortak hayatın tekrardan tesis edilemediğini, karşı davada dayanılan vakaların gerçek olmadığını iddia ederek asıl davanın kabulü ile fiili ayrılık hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına, karşı davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. II....
nin ortak olmadan önceki şirket borçlarını bu şekilde mesnetsiz ve gerçeğe aykırı iddialar ile kabul etmeyerek basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareket etmekte olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 18/2 maddesi gereğince, tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekmekte olup ... ortak olacağı şirketin ortaklık kurmadan önce de borçlarının olabileceğini bilebilecek durumda olduğu, hayatın olağan akışında basiretli bir tacirin ortak olacağı şirketin aktifini, pasifini, bilançolarını ve mali durumunu gösterir kayıtlarını incelemeden ortak olduğunun düşünülemeyeceği, ayrıca bonoların keşide tarihinin 2019 yılına ve vade tarihinin 2020 yılına ait olduğunu, davacı şirketin takip tarihinden çok sonra 2021 yılının 12....
Ancak; 1-Mahkemece bloke edilen bedellerin tamamı dikkate alınarak fazla bloke edilen bedellerin davacı idareye iadesi yönünde hüküm kurulmaması, 2-Mahkemece verilen hüküm, Dairenin bozma kararı ile ortadan kalktığı halde, yeniden tescil hükmü kurulmaması, Doğru Görülmemiştir. Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile BOZULMASINA, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 21.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Ancak; 1-Mahkemece bloke edilen bedellerin tamamı dikkate alınarak fazla bloke edilen bedellerin davacı idareye iadesi yönünde hüküm kurulmaması, 2-Mahkemece verilen hüküm, Dairenin bozma kararı ile ortadan kalktığı halde, yeniden tescil hükmü kurulmaması, Doğru görülmemiştir. Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 21.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Köyü, 108 ada 11 parsel ve 109 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri üzerinden bilimsel yolla değerinin tespit edilerek değer biçilmesinde ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak; 1-Mahkemece bloke edilen bedellerin tamamı dikkate alınarak fazla bloke edilen bedellerin davacı idareye iadesi yönünde hüküm kurulmaması, 2-Mahkemece verilen hüküm, Dairenin bozma kararı ile ortadan kalktığı halde, yeniden tescil hükmü kurulmaması, Doğru görülmemiştir. Hükmün yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 21.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi....
Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesine göre, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanma kararı verilir. Ret kararının kesinleşmesinden başlayarak geçen üç yıl zarfında ortak hayatın yeniden kurulmuş olduğunun kabul edilebilmesi için, tarafların bu amaçla bir araya gelmiş ve birlikte yaşamış olmaları, evlilik birliğinin amacına uygun olarak tesis edilmiş olması, bu hususların delillerle ispatlanmış bulunması gerekir. Davacı erkek tarafından daha önce açılan boşanma davası reddedilmiş, karar 25/04/2013 tarihinde kesinleşmiş; Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesine dayalı işbu dava ise 24/05/2016 tarihinde açılmıştır....
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir. 1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2- Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece dava reddedildiğine göre peşin alınan harçtan arta kalan miktarın iadesine dair de hüküm kurulması gerekirken bu hususta bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiş ise de, bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir....
Ancak; 5271 sayılı CMK'nın 326/2. maddesi uyarınca birlikte işlenmiş suç nedeniyle mahkum edilmiş olan sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, ortak yargılama giderlerinden de paylarına düşen miktarda eşit olarak sorumlu tutulmaları gerektiğinin düşünülmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, ‘bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından yargılama giderlerine ilişkin bölüm çıkarılarak yerine “114.30 TL yargılama giderinin sanıktan tahsiline”cümlelerinin eklenmesi suretiyle eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, II-Sanık ......
Mahkemece davanın reddine karar verilip çekişmeli taşınmazlar yönünden tescil hükmü kurulmaması isabetsiz olup bozma nedeni ise de; bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden kararın hüküm fıkrasının 1. bendinde "reddine" kelimesinden sonra gelmek üzere "çekişmeli taşınmazların tespit gibi tescillerine" kelimelerinin eklenmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, 18.09.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. S/Z...
Bölge adliye mahkemesince her ne kadar davacıların dava dilekçesinde dini bayramlarda kişisel ilişki kurulmasına yönelik açıkça bir talepleri bulunmadığından bu yönde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek yazılı şekilde kişisel ilişki tesisine karar verilmiş ise de öncelikli olan çocuğun üstün yararı olup, dini bayramlarda küçük ile davacılar arasında kişisel ilişki kurulmasının, çocuğun sağlığını, ahlaki ve bedensel gelişimini tehlikeye düşüreceğine ilişkin dosyada bir delil bulunmadığına ve küçüğün davacıların ölen çocuklarının tek çocuğu olduğunun anlaşılmasına göre, dini bayramlarda da küçük ile davacılar arasında kişisel ilişki kurulacak yerde yazılı şekilde hüküm kurulmaması doğru değil ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün bu yönden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 370/2)....