Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesine göre, boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanma kararı verilir. Ret kararının kesinleşmesinden başlayarak geçen üç yıl zarfında ortak hayatın yeniden kurulmuş olduğunun kabul edilebilmesi için, tarafların bu amaçla bir araya gelmiş ve birlikte yaşamış olmaları, evlilik birliğinin amacına uygun olarak tesis edilmiş olması, bu hususların delilerle ispatlanmış bulunması gerekir. Davacı erkek tarafından daha önce açılan boşanma davası reddedilmiş, karar 14/05/2012 tarihinde kesinleşmiş; Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesine dayalı işbu dava ise 09/07/2015 tarihinde açılmıştır....
CEVAP Davalı-karşı davacı kadın vekili cevap, karşı dava ve karşı davada sunduğu cevaba cevap dilekçelerinde özetle; asıl davada ileri sürülen vakaların gerçeği yansıtmadığını, delil olarak sunulan gizli kamera ve ses kayıtlarının hukuka aykırı olarak elde edildiğini ve delil olarak hükme esas alınamayacağını, erkeğin, sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini, birlik görevlerini ihmal ettiğini, kadının bilgisi dışında ortak konuta, kadının aracına ses kayıt cihazı, gizli kamera kaydı ve telefonuna casus program yerleştirdiğini, özel hayatın gizliliğini ihlâl ettiğini, kadını tehdit ettiğini, psikolojik rahatsızlığı olduğunu, kadına haksız ithamlarda bulunduğunu, hakaret ettiğini, iddia ederek karşı davanın kabulü ile evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına, asıl davanın reddine, ortak çocuğun velâyetinin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına aylık 750,00 TL tedbir nafakası, 750,00 TL iştirak nafakası, kadın yararına aylık 1.000,00 TL tedbir nafakası, 1.000,00...
Mahkemece bu hususun göz ardı edilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; kadastro hakimi doğru, infazı kabil ve infaz sırasında tereddüt oluşturmayacak şekilde karar vermek zorunda olup, dosya içerisinde tarafların ortak murisi Ahmet’in tüm mirasçılarını gösterir nüfus kayıtları ile veraset ilamı bulunmaması nedeniyle davacı adına tescile karar verilen 15/700 payın, davacının miras payına karşılık olup olmadığını denetleme olanağı sağlanmadığı gibi, davacı ve davalılar adına tescile karar verilen paylar dışında kalan paylar hakkında tescil hükmü kurulmaması da isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 26.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Mahkemece, velayet konusunda uzman bilirkişiden sosyal inceleme raporu alınarak ve idrak çağında bulunan 2010 doğumlu ortak çocuk ... velayeti konusunda görüşü de alınıp deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle düzenleme yapılması gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3-Davacı-karşı davalı erkek tarafından 2017/54 esas sayılı dava dosyası ile birleşen velayetin değiştirilmesi davası açılmıştır. Davacı-karşı davalı erkeğin velayetin değiştirilmesi istemine dair davası hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır. 3-Davacı-davalı kadın dava dilekçesinde boşanma ve tazminat talebinde bulunmuş, birleşen dava dilekçesinde ise kendisi ve ortak çocuk yararına tedbir nafakası talebinde bulunmuştur. Davacı-davalı kadının yoksulluk nafakasına (TMK m.175) ilişkin bir talebi bulunmamaktadır. Hakim talep sonucuyla bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. (HMK m. 26). Bu haliyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilecek yerde, yazılı şekilde kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. 4-Davalı-davacı erkek süresinde sunduğu 07.09.2015 tarihli cevap dilekçesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur. Mahkemece davalı -davacı erkeğin tazminat (TMK m.174/1-2) talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece, bozma sonrası sürdürülen yargılama sonucu davanın kısmen kabulüne, davacının, davalı işverene ait 120331.35 sicil numaralı işyerinde 01/11/1986-10/07/1987 tarihleri arasında tüm sigorta kollarına tabi olarak asgari ücretle 250 gün çalıştığının, 247 günlük çalışmasının Kuruma bildirildiğinin, 3 günlük çalışmasının Kuruma bildirilmediğinin tespitine karar verilmesi karşısında, davacının 18 yaşını doldurduğu 20.10.1985 tarihinden öncesine ilişkin tespit hükmü kurulmaması sebebiyle bu tarih öncesi tüm sigorta kollarına tabi çalışmalarının prim ödeme gün sayısına dahil edilmesi gerektiğinin tespitine dair yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Hırsızlık HÜKÜM : Mahkumiyet Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü: Mahkeme hükmünün sanık müdafiinin yüzüne karşı okunmasına rağmen, sanığın kendisine müdafii atandığından haberdar olmaması sebebiyle temyiz talebinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Sanık hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından hüküm kurulmaması karşı temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır. Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir....
hayatın gizliliğini ihlal suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince; Oluşa uygun kabule göre sanığın işlediği reşit olmayanla cinsel ilişki suçunun 5237 sayılı TCK'nın 104/1, mala zarar verme ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının aynı Kanunun 151 ve 134/2. maddelerinde düzenlenip, öngörülen cezaların üst sınırları itibarıyla TCK'nın 66/1-e. maddesinde belirtilen sekiz yıllık olağan dava zamanaşımına tabi bulundukları ve atılı suçlardan dolayı zamanaşımını en son kesen işlemin beraat hükümleri yönünden 21.03.2014 tarihli sorgu, mahkumiyet hükmü açısından 25.06.2014 tarihli karar olup anılan tarihler ile inceleme günü arasında bu sürenin geçtiği anlaşıldığından, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, sanık hakkında bu suçlardan görülen kamu davalarının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı sebebiyle...
Aile Mahkemesinin 2011/633 E, 2014/459 K sayılı dosyasında açılan boşanma davasının reddedildiğini, karardan sonra üç yılı aşkın süre geçmesine rağmen ortak hayatın yeniden kurulamadığını belirterek fiili ayrılık nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; daha önce davacı-davalı erkek tarafından Nazilli 1....
Davalı-davacı vekilinin bu beyanı karşısında taraflar arasında görülüp ret ile sonuçlanan davanın reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıllık süre içerisinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında kadının fiili ayrılık (TMK md. 166/son) sebebine dayalı boşanma davasının kabulü gerekirken, yazılı şekilde reddi usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 28.10.2015 (Çrş.)...