nın adının " ..." olarak değiştirilmesini istemişler, Asliye Hukuk Mahkemesi davaya Aile Mahkemesi sıfatıyla bakarak hüküm kurmuştur. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası'nın 36. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendi uyarınca nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme (değişiklik) davalarının düzeltmeyi isteyen kişilerin yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması ve karara bağlanması gerekir. Somut olayda davacılar nüfus kaydındaki adın değiştirilmesi istemi ile görevli Asliye Hukuk Mahkemesine dava açmış olup, Asliye Hukuk Mahkemesi yerine Aile Mahkemesi sıfatıyla davaya bakılıp hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 07.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
olarak yer aldığını, gerçekte nüfus kaydında soyadının "..." olduğunu, tapu ve nüfus kayıtları birbiri ile uyumlu olmadığından çekişmeli taşınmaz kamulaştırılmasına rağmen adlarına tescil işleminin gerçekleştirilemediğini ileri sürerek, anılan taşınmazın tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesini istemiş, yargılama sırasında ıslah ile bu defa kayıt malikinin adının tapu kaydında "..." olarak yer aldığını, gerçekte nüfus kaydında adının "..." olduğunu, kayıt düzeltme isteğinin soyada ilişkin değil adın değiştirilmesine yönelik olduğunu beyan etmiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü....
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Davacı vekili, dava dilekçesinde davacının nüfus kütüğünde "..." olarak kayıtlı adının "..." olarak düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanı ile davacının çevrede "..." adı ile tanınıp bilindiği halde nüfus kütüğünde "..." olarak kayıtlı olduğunu, bu farklılığın kendisini mağdur ettiğini ileri sürerek "..." adının "Nurkadın" olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmüne göre haklı nedenlere dayanılarak adın değiştirilmesi hakimden istenebilir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi Taraflar arasındaki nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin davada... Asliye Hukuk Mahkemesi ile... Sulh Hukuk Mahkemelerince ayrı ayrı görevsizlik kararı verilmesi nedeni ile yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü: -K A R A R- Dava, annesinin nüfus kaydında gözükmediği iddiasıyla açılan nüfus kaydında düzeltim davasıdır. Sulh Hukuk Mahkemesince, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendi uyarınca görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu, bu hususta özel kanunda açık düzenleme bulunduğundan bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Asliye Hukuk Mahkemesi ise, görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca, haklı bir sebebe dayanmak kaydıyla, adın değiştirilmesi hâkimden istenebilir....
Adın değiştirilmesi davasında davacı taraf, örfi yahut çevresel nitelikteki sebep yahut başka sebeplere dayanıp, kendisini haklı gösterecek olguları ispat ederek, nüfus sicilinde değişiklik yapılmasını talep etmekte olup, esasen bu tür davalarda hasım gösterilen Nüfus Müdürlüğü ile aralarında bir uyuşmazlık olmayıp, nüfus müdürlüğü davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Gerçekte, davada taraf değil, sadece ilgilidir. İlgililerin uzlaşması halinde çekişmenin ortadan kalktığından söz edilemez veya bu davalarda ilgili tarafın davayı kabulü sonuç doğurmaz. Taraflar arasında bu anlamda gerçek bir çekişmenin varlığı da söz konusu değildir. Ayrıca, bu davanın sonucunda verilen kararlar kesin hüküm sayılmamakta, kararın yersiz veya hatalı görülmesi halinde, ileri sürülen delillere ve duruma göre yeniden ad değişikliği talebinde bulunulabilmesi mümkün olmaktadır....
Adın değiştirilmesi davasında davacı taraf, örfi yahut çevresel nitelikteki sebep veya sebeplere dayanıp, kendisini haklı gösterecek olguları ispat ederek, nüfus sicilinde değişiklik yapılmasını talep etmekte olup, esasen bu tür davalarda davacı ile hasım gösterilen Nüfus Müdürlüğü ile arasında gerçek bir uyuşmazlık olmayıp, nüfus müdürlüğü davada sadece yasal hasım olarak yer almaktadır. Nüfus Müdürlüğü, esasen davada taraf değil sadece ilgilidir. İlgililerin uzlaşması halinde çekişmenin ortadan kalktığından söz edilemez veya bu davalarda ilgili tarafın davayı kabulü sonuç doğurmaz. Taraflar arasında bu anlamda gerçek bir çekişmenin varlığı da söz konusu değildir. Ayrıca, bu davanın sonucunda verilen kararlar kesin hüküm sayılmamakta, kararın yersiz veya hatalı görülmesi halinde, ileri sürülen delillere ve duruma göre yeniden ad değişikliği talebinde bulunulabilmesi mümkün olmaktadır....
TMK'nın 27. maddesinde; adın değiştirilmesinin ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebileceği, adın değiştirildiğinin nüfus siciline kayıt ve ilan olunacağı, ad değişmekle kişisel durumun değişmeyeceği bu değişiklikten zarar görenin bunu öğrendiği günden başlayarak bir yıl içinde değiştirme kararının kaldırılmasını dava edebileceği hükme bağlandığından davacının adını değiştirme talebinin haklı nedene dayandığı, sabıkasının olmasının tek başına davanın reddi gerekçesi olmayacağı ve mahkemece, değişiklik kararı kesinleştiğinde ilgili yerlere bildirileceğinden karışıklık çıkmayacağı ve ayrıca tanık beyanı dikkate alındığında davanın kabulüne karar verilmesi yerine uygun bulunmayan gerekçeyle reddi doğru görülmemiştir....
KARAR Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının yeni bir numara ile, nüfus kayıtlarında "Beyaz" olan adının da "Semra" olarak değiştirilmesini istemiş; mahkemece, davanın reddine kararı verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi hükmüne göre adın düzeltilmesi haklı nedenlere dayanılarak hakimden istenebilir. Somut olayda dava iki ayrı talebi içermekte olup, birinci talep davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının, ikinci talep ise "......" olan adının "........." olarak değiştirilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasının değiştirilmesine ilişkin talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır....
Mahkemece adın değiştirilmesi isteminin kabulüne, soyadın değiştirilmesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Davacının nüfus kaydına göre, soyadının değiştirilmesine ilişkin Kalkandere Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 04.05.1989 gün 1989/27 sayılı kararına ilişkin dava dosyasının bu dosya içine konularak, bulunamadığı takdirde soyadı değişikliğine dair mahkeme kararının kesinleşmiş bir örneğinin dosya içerisine konulmasından sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere gönderilmesi için dosyanın mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 27.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi....
Sulh Hukuk Mahkemesi ise, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1/a bendinde, nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının düzeltmeyi isteyen şahısların yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılacağı, bu hususta özel kanunda açık düzenleme bulunduğundan bahisle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi uyarınca, haklı bir sebebe dayanmak kaydıyla, adın değiştirilmesi hâkimden istenebilir....