Davacının kasa işlemi yaptıktan sonra fatura kesimi yapmaması şeklindeki eylem ve davranışının İş Kanununun 25 II-e bendine göre, davacı işçinin iş sözleşmesine aykırı davranışının biçimi, ağırlığı ve sonuçlarına göre iş sözleşmesin sürdürülmesinin işveren bakımından beklenemez bir hal oluşturduğundan söz edilebilirse de, dosya genelinden davacının eylem ve davranışının iş akdi tazminatsız olarak feshini gerektirecek ağırlıkta olmadığı, davacının davranışlarını yönlendirici (veya engelleyici) nitelikte ve yeterlilikte yazılı şirket içi belgelerin (kasa yönetmeliği vb) davacıya tebliğ edilmemiş olması sebebiyle, davacının tazminatsız olarak haklı gerekçe ile feshedilmesinin ölçülü olmadığı, Ancak, taraflar arasındaki güven ilişkisinin onarılamaz şekilde bozulduğu ve iş sözleşmesin sürdürülmesinin işveren bakımından beklenemez bir hale dönüştüğü anlaşıldığından, davacının iş akdi feshinin geçerli nedenle yapıldığı sonucuna varılarak davanın reddine hükmetmek gerekmiştir...” gerekçesi ile...
Bu bağlamda rekabet yasağı sözleşmesin tüm Türkiye’yi kapsaması doğru değil ise de, sırf sözleşmede çok geniş bir coğrafi bölge alınmış olmasını gerekçe göstererek, sözleşmenin aynı il, hatta aynı muhit yönünden dahi geçersiz olduğunu ileri sürmek sözleşme ekonomisi ve sözleşmeyi ayakta tutma ilkesine ve taraf iradelerine açık aykırılık teşkil edecektir (Akın Ünal, Kelepçeleme Sözleşmeleri, Adalet Yayınevi, 2013, s.212). 5- Öte yandan, rekabet yasağına aykırı davranan tarafın, bu şartın aynı muhit yönünden dahi geçersizliğinin ileri sürmesi MK 2.maddesindeki hakkın açıkça kötüye kullanılması yasağının ihlali anlamına gelecektir. Anılan nedenlerle, yerel mahkemenin rekabet yasağı sözleşmesini büsbütün geçersiz sayarak davanın bu gerekçeyle reddini doğru bulmadığımdan, yerel mahkeme kararını onayan Dairemiz çoğunluk görüşüne katılmıyorum....
Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2001 tarihli, 2001/232 Esas ve 2001/272 sayılı kararı ile sonrasında Dairemizin istikrar kazanmış uygulamalarında belirtildiği üzere, borçlanılan sürenin ilişkin olduğu çalışmaları Almanya’da geçen davacı hakkında, Anayasanın 90/son maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesin “bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği” yönündeki uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmünün, bir atıfet yasası olan 3201 sayılı Kanunun 5/son maddesi karşısında uygulamada önceliği bulunmaktadır....
TÜKETİCİ MAHKEMESİ TARİHİ : 11/03/2022 NUMARASI : 2022/107 ESAS - 2022/108 KARAR DAVA KONUSU : Devre Tatil Sözleşmesin KARAR : Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı, süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında imzalanmış olan 14/11/2021 tarihli 800060 numaralı Devre Mülk Sözleşmesinin feshedilmesine ve sözleşme nedeniyle borçsuzluğun tespitine, müvekkili tarafından davalıya ödemesi yapılmış olan (fazlaya ilişkin haklarının ve ıslah haklarının saklı kalması kaydı ile) 21.500,00- TL sözleşme bedeli ile 4.250,00- TL avukatlı ücretinin (menfi zarar) ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya dava dilekçesi ekli tebligat çıkartılmamıştır....
Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2001 tarihli, 2001/232 Esas ve 2001/272 sayılı kararı ile sonrasında Dairemizin istikrar kazanmış uygulamalarında belirtildiği üzere, borçlanılan sürenin ilişkin olduğu çalışmaları Almanya’da geçen davacı hakkında, Anayasanın 90/son maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesin “bir kimsenin Türk sigortasına girişinden önce, bir Alman Rant Sigortasına girmiş bulunması halinde, Alman Rant Sigortasına giriş tarihi, Türk Sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceği” yönündeki uzun vadeli sigorta kollarından olan “Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları(aylıkları)” başlıklı beşinci bölüme 02.11.1984 tarihinde imzalanıp 05.12.1985 tarihli 3241 sayılı Yasayla onaylanıp yürürlüğe giren Ek Sözleşme ile getirilen sözleşmenin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmünün, bir atıfet yasası olan 3201 sayılı Kanunun 5/son maddesi karşısında uygulamada önceliği bulunmaktadır....
Maddesinde Anlaşmazlıkların Çözümü başlığında; 35.1 maddesinde özel ve kesin yetkinin kararlaştırıldığını, Buna göre; 35.1 Madde; Bu sözleşme ve eklerinin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlığın çözümünde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili olduğunun belirtildiğini, taraflar arasında yapılan hizmet sözleşmesin de özel yetki kararlaştırıldığından, genel yetki kuralları burada uygulanamayacağını, Bu nedenle davanın açılmasında yetkili yer mahkemesinin İstanbul Mahkemeleri ve yetkili İcra Müdürlüğü ise İstanbul İcra Müdürlüğü olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. GEREKÇE: İş bu dava itirazın iptali davası olduğu, davalılar vekilinin yetki ilk itirazında bulunduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK'nın 17. Maddesi "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler....
Somut olayda, sigorta sözleşmesinin tarafı olan ve ticari amacı olmayan sigorta ettiren .... tüketici konumunda olup, davalıda bu sigorta sözleşmesin de lehtar olarak yer aldığına ve poliçe kapsamında tazminat isteminde bulunduğuna göre, uyuşmazlık tüketici işleminden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlık, tüketici işleminden kaynaklandığına göre, görevli mahkeme Tüketici Mahkemesidir. Açıklanan nedenlerle Tüketici Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
TÜKETİCİ MAHKEMESİ TARİHİ : 06/07/2022 NUMARASI : 2021/625 ESAS - 2022/334 KARAR DAVA KONUSU : Devre Mülk Sözleşmesin KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının hediye tatil kazanıldığına dair pazarlaması ve ısrarlı tanıtımın psikolojik baskısı sonucu davalı ile devremülk sözleşmesi düzenlendiğini, sözleşme uyarınca sözleşme bedeli 18.500,00- TL ödeme yapıldığını ancak devre mülk tesisinin bitirilemediğini, sözleşmenin kanun ve yönetmeliğe uygun olmadığından geçerli olmadığını, cayma hakkı için yapılan başvuruya davacının olumlu yanıt alamadığını beyanla devre mülk satış sözleşmenin ve sözleşme ile birlikte imzalatılan her türlü belgenin iptalini, sözleşme uyarınca davacının borçlu olmadığının tespitini, yapılan ödemelerin ödeme tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir....
Kira sözleşmesin başlangıç tarihinden önce davalı belediyece alınan karar ile sözleşme tek yanlı olarak feshedilmiştir. Davalı sözleşmenin feshine gerekçe olarak otobüs terminal esnafı ve ilgili meslek kuruluşlarının konuya ilişkin bir takım kaygı ve beklentilerini öne sürmüştür. Mahkemece feshin haklı nedene dayanmadığı kabul edilmiştir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlı olup kural olarak akdin süresinden önce feshi mümkün değildir. Aksi durumda haklı bir neden olmaksızın sözleşmeyi fesheden tarafın giderim yükümlülüğü doğar. Kiraya verenin tek yanlı olarak akdi feshetmesi, sözleşmeye konu işyerini kiracıya teslim etmemesi bu kapsamda sözleşmenin ihlali niteliğindedir. Bu kapsamda davalının tazminat sorumluluğu bulunmaktadır. TBK’nun 114/2 maddesi uyarınca haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanacaktır....
Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: - K A R A R - Dava, eser sözleşmesin bir türü olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedilmesi nedeniyle, imalât bedeli ve mahrum kalınan kârın tahsili istemlerine ilişkin, karşı dava ise gecikme tazminatı ve inşaatın sürüncemede kalması nedeniyle maliyetin artması sonucu oluşan zararın tahsili istemlerine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karşı davanın reddine ilişkin hüküm bölümünün temyiz isteği, Yargıtay Yüksek 23. Hukuk Dairesi Başkanlığının 12.12.2014 tarih 2014/7120 Esas, 2014/8095 Karar sayılı ilamı ile red edilerek kesinleştiği için bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, şeklinde karar verilmiştir....