Mahkemece, araç sürücüsünün belediye görevlisi olduğu, kazanın sözleşmesin devamı sırasında ve araç kiracının uhdesinde iken meydana geldiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine Dairemizin 24/12/2019 tarihli 2018/7600 E 2019/10540 K sayılı kararı ile; rücu konusu tazminat miktarının belirlenmesi yönünden destekten yoksun kalma tazminatı konusunda aktüerya uzmanı bilirkişiden, araç hasarı tazminatı konusunda makine mühendisi bilirkişiden ve kusur durumu konusunda soruşturma dosyası da getirtilerek alanında uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuştur....
Dosya içeriğine göre davacının davalı şirkete ait işyerinde müşteri işyerlerine ekmek servisi yapılan araçta şoför olarak çalıştığı, davacının iş sözleşmesin feshinden sonra 30.07.2008 tarihinde Bölge Çalışma Müdürlüğü’ne yaptığı başvuru üzerine iş müfettişi tarafından işyerinde inceleme yapıldığı anlaşılmaktadır. Karara esas alınan hesap bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda tanık beyanları ve iş müfettişi raporundaki tespitler dikkate alınarak hesaplama yapılmışsa da iş müfettişi raporunda davacının haftada üç saat fazla çalışma yaptığı ulusal bayram genel tatillerde dini bayramların ilk günü hariç çalıştığı, hafta tatillerinde çalıştığına dair tespit yapılamadığı belirtilmiştir. Yargılama safahatında dinlenen tanıklar .... ve......ise işyeri müşterisi oldukları halde davacının çalışma düzenine ilişkin farklı beyanlarda bulunmuşlardır. Hesap raporunda davacının haftada onbeş saat fazla çalışma yaptığı kabul edilerek fazla çalışma ücreti hesaplanmıştır....
Aksi takdirde bu sözleşmesin 5.1.10.maddesine göre işlem yapılır " düzenlemesi getirilmiştir. Bu şekilde davacı kuruma müracaat eden üç hastaya 10 günü geçecek şekilde efor testi ve tansiyon ritim holter tetkikleri için randevu verildiği hususu tarafların kabulündedir. Mahkemece, 10 günü aşan ancak makul sürelerde tetkik ve muayene yapıldığı kabul edilerek bu kalem ceza uygulanmasının yerinde olmadığı kabul edilmiştir. Ancak hukukumuzda sözleşmeye bağlılık (Ahde Vefa-Pacta Sund Servanda) ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Bu nedenle davalı idarenin sözleşmenin 5.1.10....
Sözleşmesin feshinde kusurlu olan taraf ne Borçlar Kanununun 97.maddesine dayanarak nama ifaya izin ne de kar yoksunluğu zararı isteyeceğinden davanın reddi doğrudur. Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacının bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 24.01.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Boşta geçen süre ücreti hesaplanırken geçersiz sayılan feshi izleyen dört aylık dönem ücreti üzerinden hesap yapılması gerekirken, davacının işe başlatılmadığı tarihteki ücret üzerinden hesaplanması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 4.Kıdem tazminatına sözleşmesin feshedildiği tarihten itibaren faiz yürütülmelidir. Davacının işe başlatılmadığı tarih fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, kıdem tazminatına bu tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, geçersiz sayılan fesih tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 18.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, Dairenin önceki bozma kararında, 12.11.2003 tarihli “borç tasfiye sözleşmesin”nin 4721 sayılı TMK.nun 873/2. maddesi hükmüne göre borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine dair sözleşme hükümlerine değer verilemeyeceği ve geçersiz olduğu belirtilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada taraflar arasında akdedilen ve geçersiz olduğu kabul edilen anılan sözleşmeye değer verilmeyip, depo kararı verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ne var ki, 12.11.2003 tarihli sözleşmenin geçersizliği kabul edilmesine rağmen, faize ilişkin hükümlerine değer verilmesi doğru değildir....
AŞ. yanında işe başlamışsa da, davalı şirketin kuruluş ve tescil tarihinin 30.03.2004 olması ve taşeron ile ilk sözleşmenin 01.06.2004 de yapılmış olması dikkate alındığında; davacının bu tarihlerden önceki çalışmasının nerede ve davalı ile ilişkili olan bir işyerinde geçip geçmediğinin araştırılarak davacının davalı yanındaki çalışma süresi kesin olarak tespit edilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir. 2-Taraflar arasında sözleşmesin feshi ve buna bağlı olan ihbar tazminatı konusunda uyuşmazlık mevcuttur İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve usulüne uygun ihbar süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde yazılı olan sebeplere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir....
AŞ. yanında işe başlamışsa da, davalı şirketin kuruluş ve tescil tarihinin 30.03.2004 olması ve taşeron ile ilk sözleşmenin 01.06.2004 de yapılmış olması dikkate alındığında; davacının bu tarihlerden önceki çalışmasının nerede ve davalı ile ilişkili olan bir işyerinde geçip geçmediğinin araştırılarak davacının davalı yanındaki çalışma süresi kesin olarak tespit edilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozma sebebidir. 2-Taraflar arasında sözleşmesin feshi ve buna bağlı olan ihbar tazminatı konusunda uyuşmazlık mevcuttur İhbar tazminatı, belirsiz süreli iş sözleşmesini haklı bir sebep olmaksızın ve usulüne uygun ihbar süresi tanımadan fesheden tarafın, karşı tarafa ödemesi gereken bir tazminattır. Buna göre, öncelikle iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu'nun 24 ve 25. maddelerinde yazılı olan sebeplere dayanmaksızın feshedilmiş olması ve 17. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun olarak ihbar süresi tanınmamış olması halinde ihbar tazminatı ödenmelidir....
mirasçısı...... oğlu 29.01.1953 d.lu ..., 3 pay ... mirasçısı ....... oğlu 15.06.1935 d.lu ..., 3 pay ... mirasçısı ...... oğlu 13.02.1953 d.lu ..., 1 pay ... mirasçısı ... oğlu ...... olma 15.10.1965 d.lu ..., 1 pay ... mirasçısı ... kızı.......olma 15.07.1971 d.lu ...... 1 pay ... mirasçısı ... oğlu....... olma 21.07.1972 d.lu.......adına tapuya kayıt ve tesciline, 2) Teknik bilirkişiler ............. 25/11/2010 havalı tarihli rapor ile 07/11/2013 havale tarihli ek raporunda krokide (B) harfi ile gösterilen 15.012 m² kısmın birliğin son parsel numarası verilmek suretiyle tarla vasfıyla; davacılar ... ve ... vefat etmiş olduğundan ve taşınmaza 1/2 hisse sahibi oldukları nazara alınarak tamamı 18 pay üzerinden, 9 pay ... mirasçısı.....oğlu 29.01.1953 d.lu ..., 3 pay ... mirasçısı ......oğlu 15.06.1935 d.lu ..., 3 pay ... mirasçısı ......oğlu 13.02.1953 d.lu ..., 1 pay ... mirasçısı ... oğlu ..... olma 15.10.1965 d.lu ..., 1 pay ... mirasçısı ... kızı...... olma 15.07.1971 d.lu ........nanç...
C)Yerel Mahkeme kararının özeti: Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalı taraf her ne kadar davacının istifa ederek iş sözleşmesin kendisinin sona erdirdiğini iddia etse de iş yerine 5 yıl 5 ay 23 gün hizmet veren bir işçinin her hangi bir neden göstermeksizin ve haklarını zayi olacağını bilerek iş yerinden ayrılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, duruşmada dinlenen tanık beyanlarına göre de iş verenin davacının işten ayrılması konusunda baskı yaptığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde istifa dilekçesinin davacıdan baskıyla alındığını, kendi iradesiyle istifa etmediğini, iş verenin davacının iş sözleşmesini sona erdirdiğinin kabulü gerekeceği, davalı tarafça davacının iş sözleşmesin haklı nedenle sona erdirildiği ispat eder her hangi bir delilin olmadığı, feshin haksız olduğu anlaşılmakla 17/04/2015 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak davacının kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulüne karar verildiği, davacı taraf...