Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Buna göre; müşterek çocuklar için kabul edilen iştirak nafakası aylık nafaka arttırım miktarı ile davacı kadın için arttırımı kabul edilen yoksulluk nafakası miktarı yıllık kesinlik sınırının altında kalmaktadır. Karar tarihi itibarıyla kabul edilen nafaka arttırım miktarı yıllık onyedibinsekizyüzotuz-TL'nı geçmemektedir. Hüküm, kabul edilen bir yıllık nafaka miktarı itibariyle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların istinaf istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi (6100 sayılı HMK m.346) Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebilir. (6100 sayılı HMK m.352) Açıklanan nedenlerle, kabul edilen nafaka arttırım miktarları itibarıyla mahkeme kararı kesin olduğundan davalının istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur....

Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı.... oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; tarafların boşanma ilamı 06.02.2014 tarihinde kesinleşmiş, boşanma ilamıyla davacı lehine aylık 400 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, eldeki artırım davası 18.01.2016 tarihinde açılmıştır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişiklikler ve.... artış oranları dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası miktarı fazladır....

    Sayılı kararı ile boşanma sonucu davacı lehine 100 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, davacının herhangi bir gelirinin bulunmadığını, bağlanan nafaka ile hayatını idame ettirmesinin mümkün olmadığını, 100 TL olan yoksulluk nafakasının 500 TL ye yükseltilmesini, Bolu Aile Mahkemesi'nin 2016/671 E. 2017/776 K. sayılı dosyası ile, çocuk Sude Odabaş'ın velayetinin anne T1 verilmesine rağmen çocuk yönünden iştirak nafakası bağlanmadığını, davacının kendisini geçindiremediğini, müşterek çocuğun ihtiyaçlarını da karşılamayamadığını, günün ekonomik koşulları da dikkate alınarak, dava tarihinden itibaren çocuk yönünden 500 TL iştirak nafakası bağlanmasına ve dava tarihinden itibaren yoksulluk nafakasının 100,00 TL'den 500,00 TL 'ye çıkartılmasına, gelecek yıllar için de nafaka miktarının % 30 oranında artırılarak ödenmesine karar verilmesini talep ederek dava açmıştır....

    Mahkemece “dava dilekçesinde talep edilmediği” gerekçesiyle hükmün kesinleşmesinin ardından yoksulluk nafakası hükmedilmesine yer olmadığına” karar verilmiş ise de; davacının dava dilekçesinde boşanmakla yoksulluğa düşeceğini belirttiğinden, yoksulluk nafakası talebinde bulunduğu kabul edilmelidir. Davacı kadın hakkında yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında çalışmadığı belirlenmiştir. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre, davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği açıktır. O halde, davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, yazılı şekilde yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre küçüğün ihtiyaçlarına nazaran ortak çocuk ...lehine takdir edilen iştirak nafakası miktarı azdır....

      Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında "salt asgari ücretle çalışılmakta bulunulması" yoksulluk nafakası bağlanmasını veya yoksulluk nafakasının ortadan kaldırılmasını gerektiren bir durum olarak kabul edilmemiştir. Ancak, tarafların gelirinin eşitlenmesi ve davalının işinin sürekli olması yoksulluk nafakasının hakkaniyet gereği kaldırılmasını gerektirdiği gibi, nafakanın kaldırılması talebi, azaltma talebini de içermekte olup, bu durum nafakanın miktarını tayinde ve indirilmesinde etken olarak dikkate alınmalıdır. Somut olayda, boşanma davası sırasında sürekli ve düzenli geliri tespit edilemediğinden yoksulluk nafakasına hükmedildiği bu dava sırasında tarafların sosyo-ekonomik durumlarının zabıtaca araştırılmadığı anlaşılmıştır. Davalının sigortalı çalıştığına dair kayıtlar getirtilmiştir....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Mahkemece kurulan ilk hüküm iki tarafın temyizi üzerine tedbir nafakası yönünden bozulmuş, diğer yönlerden onanmıştır. Mahkemece bozmaya uyulduğundan yoksulluk nafakası yönünden usuli kazanılmış hak doğmuştur. Bozmadan sonra yargılama tedbir nafakası yönünden devam etmektedir. Mahkemece bu yön gözetilmeden kesinleşen yoksulluk nafakası hakkında yeniden hüküm kurulması doğru olmamıştır. Ancak açıklanan hususlar yeniden yargılama gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir....

          İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; Davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, tarafların müşterek çocuklarının velayetinin annesine verilmesine, baba ile kişisel ilişki tesisine, davacı kadın lehine hükmedilen aylık 600,00 TL tedbir nafakasının iş bu duruşma tarihinden itibaren aylık 400,00 TL artırılarak aylık 1000,00 TL tedbir nafakası olarak devamına, bu nafakanın boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına, bu nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, müşterek çocuk Samed Efe lehine hükmedilen aylık 500,00 TL tedbir nafakasının iş bu duruşma tarihinden itibaren aylık 250,00 TL artırılarak aylık 750,00 TL tedbir nafakası olarak devamına, bu nafakanın boşanmanın kesinleştiği tarihten itibaren iştirak nafakası olarak devamına, bu nafakanın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, müşterek çocuk Mevlüt için iş bu duruşma tarihinden itibaren başlamak üzere aylık 750,00 TL tedbir nafakası olarak...

          HGK.nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması," yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 07.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K., 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Somut olayda; tarafların 12/02/2014 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, davalıya aylık 250.00 .- TL yoksulluk nafakası bağlandığı, davalı kadının evlenmeden önce ve boşandıktan sonra sigortalı olarak çalıştığı , asgari ücret karşılığında çalışmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Davalının aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediği gibi işinin devamlı ve güvenli olacağı da belli değildir . Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır....

            GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuk için aylık 750,00 TL tedbir/iştirak nafakası ile müvekkil için aylık 750,00 TL tedbir/yoksulluk nafakası takdirine, nafakalara dava tarihinden geçerli olmak üzere her ay ayrı ayrı faiz yürütülmesine, hükmedilecek miktarlara dava tarihini izleyen yıllık dönemlerde her yıl enflasyon oranında TÜFE-ÜFE arttırımı yapılmasına, müvekkil için, 100.000,00 TL maddi,150.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmesini talep etmiştir. SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin sarsılması nedeniyle tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmesini dava ve talep etmiştir....

            Davacı; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını veya indirilmesini istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (...07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları)....

              UYAP Entegrasyonu