Somut olayda; çoğun içerisinde az da vardır kuralı gereğince, davacının nafakanın kaldırılması talebinin içinde/indirme isteminin de bulunduğu gözetilerek; tarafların gelirleri karşılaştırılarak, nafakanın indirilme şartları bulunup bulunmadığı tartışılıp,değerlendirilerek oluşacak sonuca göre, nafakanın tamamen kaldırılmayıp bir miktar indirilmesine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Aile Mahkemesi'nin 15.07.2014 gün 2013/626 Esas 2014/1034 Karar sayılı ilamı ile takip dayanağı ilamda hükmedilen nafakaya ilişkin olarak "davalıya ödenen yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren kaldırılmasına" karar verildiği, dava tarihinin 05.12.2013 olduğu görülmektedir. Buna göre, nafakanın kaldırılmasına ilişkin ilamda nafakanın dava tarihi olan 05.12.2013 tarihinden itibaren kaldırıldığı dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekirken, Mahkemece yorum yoluyla alacaklının çalışmaya başladığı tarihte nafakanın kalkacağı kabulünden hareketle sonuca gidilmesi isabetsizdir....
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; Somut olayda, yoksulluk nafakasının hangi tarihten itibaren kaldırılacağı hususu hükümde açıkça belirtilmemiştir. 28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakanın kaldırılma tarihine ilişkin hüküm kurulmamış olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır....
Davacı istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının cevap dilekçesi ile nafakanın kaldırılmasını kabul ettiğini, ancak yerel mahkeme kararı ile nafakanın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu yönde verilen kararın gerekçesinin de hatalı olduğunu, karşı tarafın kabul beyanının mevcut olduğu durumda hakimin takdir yetkisinin ortadan kalktığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, nafakanın kaldırılması noktasında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanun yolu başvurusunda bulunmuştur. İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK'nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek inceleme yapılmıştır. Dava; boşanma ve nafakanın kaldırılması istemine ilişkindir....
Mahkemece; nafakanın kaldırılması davasının kabulü ile dava tarihinden itibaren davalı yararına Uşak Aile Mahkemesi'nin 2010/847 E.- 2012/137 K. sayılı karar ile hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, davacının geçmiş ile ilgili nafakanın geri ödenmesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık konusu, davalının asgari ücretle çalışması nedeniyle davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılması gerekip gerekmediği hususundadır. TMK’nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır....
nafakanın kaldırılmasına, olmadığı taktirde azaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
nafakanın kaldırılmasına, olmadığı taktirde azaltılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davacı-davalı erkeğin nafakanın kaldırılması yönündeki talebi için ayrıca harç alınmamıştır. Kaldırılması talep edilen nafakanın yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak nispi harç alınmadan (Harçlar Kanunu md. 30-32) davaya devam edilmesi yanlış olmuştur. O halde, mahkemece davacı-davalıya "nafakanın kaldırılması" yönündeki talebiyle ilgili nispi harcın tamamlattırılması ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken, eksik harçla yargılamaya devamla bu talep hakkında ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3-Davacı-davalı erkeğin asıl boşanma davasının kabulüne karar verildiği gözetilmeden, asıl dava yönünden davalı-davacı kadın yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir....
Hal böyle olunca mahkemece; öncelikle nafaka yükümlüsü davacının ekonomik ve sosyal durumu etraflıca araştırılarak, davacının ekonomik durumuna ilişkin sosyal ekonomik durum araştırma sonuçları ile tanık beyanları arasındaki çelişkinin giderilmesi, ardından davalının asgari ücret düzeyinde gelirinin olmasının yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmeyeceği göz önünde bulundurularak, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik talebinin reddine karar verilmesi, nafakanın kaldırılması isteminin aynı zamanda nafakanın azaltılması istemini de kapsadığı (çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince) nazara alınarak, nafakanın indirilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı tartışılarak, gerekli görülür ise nafakada makul oranda bir indirime gidilmesi gerekirken; eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı gerekçeyle yoksulluk nafakasının tümden kaldırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir....
Davalı vekili; nafakanın kaldırılmasına karar verilmesinin doğru olmadığı gibi karar tarihi yerine dava tarihinden itibaren kaldırılmasına karar verilmesi de doğru olmadığından kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi yönlerinden istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinafa cevap vermemiştir. İlk derece mahkemesinin nafakanın kaldırılması ve dava tarihinden itibaren kaldırılması yönündeki karar ve gerekçesinin dosya kapsamı ile uyumlu, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalının istinaf talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....