Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı maaşında boşanma davasından sonra bir yükselme olmadığını, boşanma süresinden bugüne kadar geçen 1 yıllık süreçte müşterek çocuğun ekonomik ihtiyaçlarında ne gibi bir artış olduğunu, somut bir gerekçe ortaya koyulmadığını, davacının 2016 yılında protokol ile müşterek çocuk için 300 TL nafakayı kabul ettiğini, 1 yıl sonra açtığı bu dava ile 1.000 TL olarak arttırılmasını talep ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini aksi kanaat hasıl olması halinde müşterek çocuk için tesis edilecek nafakanın tefe tüfe vb endekse bağlanarak düzenli yıllık artışına karar verilmesini, yargılama giderleri, vekalet ücreti ile davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile nafakanın aylık 450 TL'ye çıkarılmasına karar verilmiştir....

    Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.". Somut olayda;Davacı kadın lehine belirlenen yoksulluk nafakasının taraf anlaşması doğrultusunda TEFE oranında artırılmasına da karar verilmiş ve karar bu şekilde 08.01.2016 tarihinde kesinleşmiştir. Öte yandan 6527 sayılı Kanun'un 14 ncü maddesi ile değişik 5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanununun 58 nci maddesine göre"... Tefe ve Üfeye yapılan atıflar Yurt içi Üretici Fiyat endeksine (Yi-Üfe)yapılmış sayılır" ve belirtilen bu maddede 02.07.2018 tarihli 703 sayılı KHK.99/D maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır....

    Taraflar arasında yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir. (BK. Md.19) Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma, boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuştur....

    Davacı, davalının protokol gereği devrettiği taşınmaz ve ailesinden aldığı destek sebebiyle nafakaya ihtiyacının kalmadığını, başka bir ifade ile yoksulluktan kurtulduğunu ileri sürmüş ise de toplanan delillerden, boşanma sonrası kadının ekonomik ve sosyal durumunda herhangi bir değişiklik olmadığı, ailesinin yanında kalmasının kendisini yoksulluktan kurtarmayacağı, dolayısıyla nafakanın kaldırılma koşullarının gerçekleşmediği tartışmasızdır. Davacı diğer taraftan, boşanma davasından sonra ortak olduğu bir şirketin borçları sebebiyle ekonomik durumunun olumsuz yönde değiştiğini ve nafakayı ödeme gücünün kalmadığını ileri sürerek hakkaniyet gereği nafakanın azaltılmasını istemektedir....

    Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesini tekrar ettiğini, tarafların kendi arasında yaptığı protokol ile de nafakanın 1500,00 TL olarak belirlendiğini ve bu nafakanın kaldırılamayacağının düzenlendiğini, protokolde düzenlenen tüm hususları müvekkilinin yerine getirdiğini, bu ibralar ele başkaca bir husumetin önüne geçildiğini, davacının maddi durumunun iyi olduğunu, 4 trilyon değerinde villa, tekne ve bir çok geliri olduğunu, müvekkilin aldığı 1500,00 TL nafakanın oldukça düşük olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İLK DERECE MAHKEME KARARININ ÖZETİ Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; kanıtlanamayan davanın reddi yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür....

    Yapılan yargılama sonunda, atılı suçlardan mahkumiyete yeterli delil bulunmadığı gerekçe gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin, beraat hükümlerinin kanuna aykırı olduğuna, protokol başlıklı belgedeki katılanı borç altına sokan yazıların sonradan eklendiğinin sabit olduğuna, delillerin eksik değerlendirildiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 14/05/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

      K A R A R Davacı, tarafların elbirliği mülkiyetindeki taşınmaza ait ortaklığın giderilmesi davasında ortaya çıkan giderlerin davacı tarafından ödenmiş olduğunu, davacı ile davalı arasında imza edilen protokol gereği bu giderlerin yarısından davalı sorumlu olmasına rağmen ödeme yapmadığını ve protokol hükümlerinin gereklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, 96.077,00 TL'nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; daha sonra davasını ıslah ederek 3.710,00 TL kira geliri ile 4.096,00 TL yargılama giderini de talep etmiştir. Davalı, protokol hükümleri gereği dava konusu edilen alacağın muaccel olmadığını ve bu nedenle dava hakkının doğmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir....

        standartlarının daha yüksek olduğu, müşterek çocuğun 10 yaşında bulunduğu, devlet okuluna gittiği, hafta sonu yüzme kursuna gittiği, okul için servis vb. zorunlu masrafların bulunduğu, her iki ebeveynin de gücü oranında çocuğun ihtiyaçlarına katılmakla mükellef olduğu hususu ihtilafsız olup, tarafların aylık gelirinin yaklaşık olarak aynı olduğu, davacının ikinci evliliğinden nafakanın arttırıldığı 2015 yılından sonra bir çocuğu daha olduğu, eşinin çalışmadığı, davacı tarafın sosyoekonomik durumu göz önünde bulundurulduğunda aylık 1000 TL'lik nafakanın ödeme gücünü aştığı değerlendirilmekle nafakaya hükmedilen 2015 yılından itibaren dava tarihine kadar geçen süre de dikkate alınarak aylık 100 TL azaltılarak nafakanın 900 TL'ye indirilmesine, Karşı dava yönünden nafakanın arttırılması isteminin, çocuğun devlet okuluna başlaması, tarafların sosyal ekonomik durumu dikkate alındığında şartları oluşmadığı değerlendirilerek reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle...

        Somut olayda; taraflar yaptıkları protokol gereği Bakırköy 4.Aile Mahkemesi’nin 14.05.2015 tarih ve 2015/287 E.- 2015/357 K. sayılı kararı ile TMK’nun 166/3 madde hükmü gereğince anlaşmalı olarak boşanmışlardır.Bu durumda, yapılan protokol hukuki niteliği itibariyle, Türk Medeni Kanunu hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Böylece, taraflar, kanunun emredici nitelikte olan kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı saymadığı hususlarda serbest iradeleriyle sözleşme yapabileceklerdir (BK. md.19). Aynı zamanda, sözleşenler, ifanın her yıl ne miktarda ve ne şekilde bir artışla yapılacağını da kararlaştırabilirler. Nitekim, taraflar arasında yapılan protokol ile ödenecek nafaka miktarı kararlaştırılmış ve bu anlaşma ,boşanma davasında, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına uygun bulunmuş verilen karar 13.01.2015 tarihinde temyiz edilmeden kesinleşmiştir....

          Davacı ile 2005, 2006 ve 2007 yıllarında yeniden protokol imzalanmıştır. Bu protokollerin hepsinde “muvazaalı olarak eczane işletmek” bir fesih nedeni olarak düzenlenmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki protokol hükümleri, geçerli olduğu dönem için uygulama alanı bulur. Sözleşmede açıkça düzenlenmedikçe daha sonraki dönemler için geçerli değildir. Bir başka ifade ile, yeni bir protokol imzalanmakla, bir önceki dönem kapatılmış artık yeni bir döneme başlanmıştır. Bu nedenle, 2007 yılı protokolünün “6. Cezai Şart ve Sözleşmenin Feshi” bölümünün 6.3.27 maddesinde düzenlenen “Muvazaalı olarak eczane işlettiği tespit edilen eczacı ile bir daha sözleşme yapılmaz.” hükmünün ancak 2001 yılında tespit edilen muvazaa için geçerli olduğunun kabulü zorunludur....

            UYAP Entegrasyonu