Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Davalı, müşterek çocuğun davacının yanında okula gitmesi yönünde davacı ile anlaştıklarına dair protokol imzaladıklarını, müşterek çocuğun eylül 2014 yılından itibaren davacının yanında kaldığını, gönderilen parayı çocuğuna harcadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir ....

    Aile Mahkemesinin 2011/55 esas-2011/5 kararla boşandıkları, müşterek çocuğun velayetinin davacı anneye verildiği, bu karar ile küçük için aylık 150,00 TL iştirak nafakası bağlandığı ve bu nafakanın ...’ın işe başlaması durumunda yeniden düzenleneceğinin belirtildiği anlaşılmıştır.Davalı babanın ... firmasında işe başladığı anlaşılmaktadır.Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre tarafların nafaka miktarının işe başlama durumunda yeniden belirleneceği hususunda anlaştıkları; yine, tarafların boşanmadan sonra gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları ile özellikle küçüğün yaşı, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK'in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar çok olup, TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır....

      TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; boşanma ilamı ile müşterek çocuk lehine aylık 500,00 TL nafaka ödenmesinin taraflarıca kararlaştırıldığını, anılan nafakanın her yıl %10 arttırıldığını, bu yıl itibariyle aylık 880,00 TL olduğunu ancak bu tutarın çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kaldığını, çocuğun özel okulda eğitim aldığını, iki haftada bir psikolog randevularının bulunduğunu, ayrıca olağan sair masraflarının olduğunu beyanla, iştirak nafakasının aylık 4.120,00 TL arttırılarak, aylık 5.000,00 TL'ye yükseltilmesine ve nafakanın her yıl ÜFE oranında arttırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....

      Kabule göre de; 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, nafakanın artırılması, kaldırılması veya nafakaya hükmedilmesine dair istemlerin kabulünde, dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere karar verilmesi gerekir. Buna göre, mahkemece dava konusu talebin kabulüne karar verilirken, nafakanın kaldırılmasına dava tarihten itibaren hükmetmek gerekirken; nafakanın hangi tarihten itibaren kaldırıldığının hükümde gösterilmemiş olması da usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. SONUÇ; Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

        - K A R A R - Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı ile davalı şirket arasında düzenlenen protokol uyarınca davacıya iade edilmesi gerektiği halde, teslim edilmeyen çek nedeni ile menfi tesbit davasıdır. Mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Yerel mahkemenin gerekçesinde taraflar arasında düzenlenen protokol hükümlerinin yerine getirildiğinden bahisle dava konusu çek nedeni ile davacının davalı şirkete borçlu olmadığı belirtilmiş olmasına rağmen hüküm kısmında davanın reddi şeklinde karar oluşturulmuştur. Mahkemece gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasa aykırı olduğu gibi, davalı ...’in diğer davalı şirketin muhasebecisi olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır....

          Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılanlar vekilinin atılı suçun sübut bulduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle beraat hükümlerinin ONANMASINA, 07/11/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

            'a karşı bu protokol hükümlerinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği, öte yandan asıl dava devam ederken imzalanan 25.12.2018 tarihli protokolün 1. maddesi ile taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılma tarihinin 07.01.2019 tarihine ötelendiği, eş anlatımla davacı yanın dava konusu edilen cezai şart sebebine dayandığı ipoteğin kaldırılma tarihini rızası ile ertelediği, bu nedenle protokol hükümlerinin davacı tarafından geçersiz hale getirilmesi dikkate alınarak asıl davada dava konusu edilen 02.06.2018 tarihli protokol uyarınca davacının cezai şart talebinde bulunamayacağı; her ne kadar protokol konusu taşınmaz üzerindeki ipotek ikinci protokolde belirlenen 07.01.2019 tarihinden sonra 14.01.2019 tarihinde kaldırılmış ve sonraki protokole de aykırı hareket edilmiş ise de asıl davada dava konusu edilen 02.06.2018 tarihli protokol nedeniyle davacının talebinin değerlendirilmesi gerektiği; birleşen davada ise her iki protokolde de 02.06.2018 düzenleme, 30.09.2018 ödeme tarihli 185.000,00...

              meydana gelen olağanüstü değişimler sebebiyle ikame edilen nafakanın kaldırılması davalarındae “nafakanın hükmedildiği tarih” ile “nafakanın kaldırılması istemiyle davanın açıldığı tarih” arasında bir mukayese yapılması gerektiğini, belirtilen tarihler arasında tarafların sosyal ve ekonomik durumunda meydana gelen değişimler saptanması gerektiğini ve iyi niyet ile hakkaniyet ilkeleriyle sonuca varılması gerektiği kanaatinde olduklarını, somut olayda davacının iyi niyetinden bahsedilemeceğini, davanın davacının müvekkiline karşı beslediği habis duygular nedeniyle sırf müvekkilinin sıkıntı ve zorluk yaşaması için ikame olunduğunu, davacının kötü niyeti ve sözleşmeye bağlılık kuralına riayet etmediğinin açık ve net olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir....

              Oysa; somut uyuşmazlıkta 01/04/2016 tarihli İlaç Temini Protokolü öncesinde, davacı 05/03/2012 tarihinde davalı idarenin yaptırım uygulaması nedeniyle temyiz incelemesine konu eldeki davasını açtığına ve davada henüz görülmeye devam olunduğuna göre; açılan dava ile, davacının 2016 yılı protokol hükümlerinin uygulanması yönünde yazılı başvuruda bulunduğunun kabulü gerekir. 13. Hukuk Dairesi’nin 05/07/2017 günlü ilamında da bu görüşün benimsendiği ve 2016 yılı protokol hükümlerinin değerlendirilmesi yönünde bozma yapıldığı anlaşılmaktadır....

                Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı maaşında boşanma davasından sonra bir yükselme olmadığını, boşanma süresinden bugüne kadar geçen 1 yıllık süreçte müşterek çocuğun ekonomik ihtiyaçlarında ne gibi bir artış olduğunu, somut bir gerekçe ortaya koyulmadığını, davacının 2016 yılında protokol ile müşterek çocuk için 300 TL nafakayı kabul ettiğini, 1 yıl sonra açtığı bu dava ile 1.000 TL olarak arttırılmasını talep ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep ettiğini aksi kanaat hasıl olması halinde müşterek çocuk için tesis edilecek nafakanın tefe tüfe vb endekse bağlanarak düzenli yıllık artışına karar verilmesini, yargılama giderleri, vekalet ücreti ile davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile nafakanın aylık 450 TL'ye çıkarılmasına karar verilmiştir....

                  UYAP Entegrasyonu