Müşterek çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, tarafların dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen iştirak nafakası miktarının az uygun olduğu görüldüğünden kadının iştirak nafakası miktarına yönelik istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 4 nolu bendinin iştirak nafakası yönünden kaldırılmasına, müşterek çocuk lehine aylık 500,00 TL iştirak nafakası takdiri ile kararın kesinleşme tarihinden itibaren başlamak üzere erkekten alınarak kadına verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, hükmedilen nafaka miktarına kararın kesinleştiği tarihi takip eden yıllarda TÜİK'in yayınladığı yıllık ÜFE oranında artış uygulanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden davacı kadının bu yöne ilişkin istinaf isteminin kabulü ile, ilk derece mahkemesinin yoksulluk ve iştirak nafakasına ilişkin hükümlerinin kaldırılmasına, 6100 sayılı HMK'nın 353/1- b-2 maddesi uyarınca yeniden esas hakkında verilen karar uyarınca; davacı kadın yararına boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren TMK'nın 175.maddesi uyarınca aylık 600 TL yoksulluk nafakası, müşterek çocuk Burak için yine boşanma kararının kesinleştiği tarihten geçerli olmak üzere aylık 500 TL iştirak nafakası takdirine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Davacı vekili 19.03.2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı T4'in emekli maaşı almaya başladığını,yoksulluğunun ortadan kalktığını, sürekli ve düzenli gelire ulaşmış olup nafakaya ihtiyacı kalmadığını, T1'ın 02/02/2018 tarihinde ergin olduğunu,iştirak nafakası şartlarının ortadan kalktığını, davalının maddi durumunun nafaka ödemekten acz içinde olduğunu, emekli maaşının aylık 1.823,36- TL olup başka gelirinin bulunmadığını,davacının euro cinsinden veya kur karşılığı miktarın TL cinsiyle ödeme yapmasının hayatın olağan akışına aykırı ve fiilen imkansız olduğundan İzmir 11.Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2002/190 E. 2002/120 K. sayılı kararı ile davalı T4 için takdir edilen aylık 100,00- Euro yoksulluk nafakası ile T5 için takdir edilen aylık 125,00- Euro iştirak nafakalarının ayrı ayrı kaldırılmasına, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde öncelikle TL cinsine çevrilerek nafakaların azaltılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Boşanma-Nafaka Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Davalı ... 09.01.2015 tarihli dilekçesiyle tarafların boşanmalarına, velayete ve ihtiyati tedbir talebine yönelik temyiz talebinden feragat ettiğini bildirdiğinden, temyiz dilekçesinin boşanma hükmü, velayet ve ihtiyati tedbir yönünden reddine karar vermek gerekmiştir. 2-Davacı vekili Av. ... 09.01.2015 tarihinde verdiği dilekçe ile maddi-manevi tazminat, tedbir-yoksulluk ve iştirak nafakaları talebinden feragat ettiğini bildirdiğinden bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün davacı (kadın) yararına takdir edilen maddi-manevi tazminat, tedbir ve yoksulluk nafakası, müşterek çocukların yararına takdir edilen tedbir ve iştirak nafakaları yönünden bozulması gerekmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda;taraflar ........2011 kesinleşme tarihli karar ile boşandıkları,davacının 01.01.2012 tarihinden itibaren ölüm aylığı aldığı aldığı anlaşılmaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına, nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı, davacının ölüm aylığı aldığı nazara alındığında mahkemece takdir edilen nafaka miktarı yüksektir....
Aile Mahkemesinin 2011/24 esas sayılı dosyası ile boşandıklarını müvekkiline bağlanan 150 TL yoksulluk nafakasının 1000 TL ye 100 TL iştirak nafakasının ise 500 TL ye yükseltilmesini talep ve karşı dava etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karar davalı davacı vekili tarafından karşı davalarının reddine yönelik olarak istinaf edilmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava tedbir nafakasının kaldırılması, karşı dava ise iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması davasıdır....
Aile Mahkemesinin 2011/24 esas sayılı dosyası ile boşandıklarını müvekkiline bağlanan 150 TL yoksulluk nafakasının 1000 TL ye 100 TL iştirak nafakasının ise 500 TL ye yükseltilmesini talep ve karşı dava etmiştir. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama neticesinde; asıl ve karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir. İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Karar davalı davacı vekili tarafından karşı davalarının reddine yönelik olarak istinaf edilmiştir. DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve HUKUKİ SEBEPLER : Dava tedbir nafakasının kaldırılması, karşı dava ise iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması davasıdır....
Yoksulluk nafakasının artırımına ilişkin davalarda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarındaki değişikliğin, önce kurulan dengeyi bozup bozmadığı göz önünde bulundurulmalı, nafaka alacaklısının ihtiyaçlarını karşılayacak, nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyet ölçüsünde artırım yapılmalıdır. Yargıtay'ın bu konudaki yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; Kayseri 4....
Nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağına ilişkin TMK'nın 175/2 maddesi nazara alındığında ilk derece mahkemesinin gerekçesi hatalı olmuştur. Kadının kusurunun bulunmaması, boşanmayla yoksulluğa düşecek olması birlikte değerlendirildiğinde, kadın açısından yoksulluk nafakası koşulları oluşmuştur. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına, nafaka alacaklısının yaşına ve ihtiyaçlarına göre aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu değerlendirilip, kadın lehine anılan miktar yoksulluk nafakası olarak belirlenmiştir. Yabancı mahkeme ilamında davalı erkeğe kusur yüklenmemiş, erkeğin kusursuzluğu kesinleşmiştir. Bu bakımdan erkek aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Yabancı mahkeme kararı sadece boşanma yönünden tanınmış ve kesinleşmiştir. İlk derece mahkemesince de ortak çocuk Zehra'nın velayeti anneye verilmiş, velayet hükmü aleyhe istinaf olmaması nedeni ile kesinleşmiştir....
Davacı kadın vekili, dava dilekçesinde müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakası ile davacı kadın lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının artırılması talebinde bulunmuş ve nafakalar için yasal faiz istediğini belirtmiş, mahkemece iştirak ve yoksulluk nafakaları hakkında hüküm kurulduğu halde faize ilişkin talep hakkında, Hukuk Muhakemeleri Kanunun emredici kuralına aykırı şekilde olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu durumda; artırılmasına hükmedilen iştirak ve yoksulluk nafakaları için istenen faiz talebi hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmemesi hatalı olmuştur. Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi de yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden davacı kadın vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ile iştirak ve yoksulluk nafakalarına, nafakaların muaccel olduğu tarihten itibaren geçerli olmak üzere yasal faiz uygulanmasına hükmedilmek suretiyle kararın HMK 353/1- b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesi cihetine gidilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....