Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava yardım nafakası ve yoksulluk nafakasının artırılması taleplerine ilişkindir. TMK. 328/1. maddesine göre "Ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder" hükmü, 328/2 maddesinde de" çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitim sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler" hükmü getirilmiştir. Buna göre de, reşit olan çocuk şayet eğitimine dava ediyorsa, Anne ve babanın yardım nafakası yükümlülüğü vardır. Somut olayda, davacı Ayşegül dava tarihinde reşit olup eğitimine devam etmektedir. İstenen nafaka yardım nafakasıdır. Önceki iştirak nafakası son bulmuştur....
Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları göz önünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Somut olayda; müşterek çocukların 1998 ve 2003 doğumlu oldukları, lise ve ilkokula gittikleri, davalı vekilinin duruşmadaki beyanında; müşterek çocuklar için ayrı ayrı 500,00 TL iştirak nafakası miktarında sulh olabileceklerini belirttiği görülmektedir....
HD'nin 02.07.2009 tarih ve 2008/10835 E, 2009/13052 K sayılı ilamıyla sadece davacı kadın yararına takdir edilen tedbir ve yoksulluk nafakasının fazla bulunması nedeniyle bozulmuş, bozmadan sonra 07.10.2010 tarihli duruşmada davacı kadının yoksulluk nafakası ve tedbir nafakasından vazgeçtiğini beyan etmesi üzerine Mahkemece vazgeçme nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve anılan bu karar temyiz edilmediğinden 19.02.2013 tarihinde kesinleşmiştir. İcra takibi 16.07.2012 tarihinde başlatılmış ise de bozma ilamından sonra duruşmada yoksulluk nafakası ve tedbir nafakasından vazgeçildiğinden artık kadın yönünden nafaka alacağı talep edilemez. Öte yandan müşterek çocuk lehine hükmedilen tedbir ve iştirak nafakası ise bozma kapsamı dışında kaldığından kesinleşmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacının ev hanımı olup 240 TL babasından kalma maaşı bulunuğu, davalının ise Brisa isimli şirkette çalıştığı ve 3.500 TL ücret aldığı , boşanma davasından sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır....
Yargıtay HGK'nın 06/04/2005 tarih ve 2005/3- 169 Esas-235 karar sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Davacı tarafından aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasının aylık 5.000,00 TL ye yükseltilmesi talep edilmiş, mahkeme tarafından talep kısmen kabul edilerek yoksulluk nafakası aylık 800,00 TL'ye yükseltilmiş, karar taraflar tarafından istinaf edilmiştir. Kabul edilen nafaka artırım miktarı yıllık 8.000,00 TL nin altında olduğundan (300x12=3.600 TL) karar davalı açısından HMK'nın 341/4. maddesi hükmü gereği kesin niteliktedir. Tüm dosya kapsamından tarafların Konya 1. Aile Mahkemesinin 2019/296 Esas ve 2021/77 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları, boşanmanın 19/04/2022 tarihinde kesinleştiği, cari yoksulluk nafakasının boşanma ilamı ile 500,00 TL olarak belirlendiği anlaşılmaktadır....
Mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle, davacının evlenmiş olduğu hususu nazar-ı dikkate alınmadan ve dava konusunun nafaka arttırım talebi olmasına rağmen davacı ve müşterek çocuk lehine ilk defa nafakaya hükmedilir gibi "... lehine 150 TL, ... lehine 175 TL nafaka taktirine" şeklinde hüküm tesisi uygun bulunmamıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; davacı lehine iş bu davanın açıldığı tarihten davacının evlendiği 27.01.2011 tarihine kadar olan dönemi kapsayacak şekilde yoksulluk nafakasının arttırılması cihetine gidilmeli; hükmü ise iştirak nafakası ile yoksulluk nafakasının arttırılması şeklinde kurmak olmalıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.10.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına göre; nafaka alacaklısı kadının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir ve giderinde, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda nafaka yükümlüsü davalının inşaat şirketinde çalıştığı, 3.000.00.-TL kazancı olduğu, yeniden evlendiği, davacının ise ev hanımı olduğu anlaşılmaktadır. Öyle ise mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile geçim ihtiyaçları, nafakanın niteliği, hakkaniyet ilkesi ile ÜFE endeks artış oranları gözetildiğinde, uygun miktarda artış yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu fazla yoksulluk nafakası artışına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davacı kadın bakımından davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12/03/2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
O halde mahkemece yapılması gereken iş; Develi Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 2011/584 Esas, 2012/235 Karar sayılı dosyanın getirtilerek, davalı lehine belirlenen yoksulluk nafakası miktarının tespit edilmesi, yine davacının sosyal ve ekonomik durumunun değişip değişmediği, davalı kadının yoksulluk nafakası takdir edilmesi sırasında çalışıp çalışmadığı hususlarının belirlenmesi, çalışıyor ise bu olgu gözetilerek yoksulluk nafakası takdir edilmiş olduğu nazara alınıp ,asgari ücret düzeyindeki gelirin yoksulluk nafakasını tamamen kaldıran bir husus olmadığı da göz önünde bulundurularak, hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması olmalı iken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir....
Davalı vekili tarafından, yoksulluk ve iştirak nafakası arttırım kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğu ve arttırım miktarlarının fahiş olduğu yönünde istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmakla; yerel mahkemece, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, çocuğun yaşı ve ihtiyaçları, nafakaların bağlandığı tarihten itibaren aradan geçen süre, paranın satın alma gücü ve hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında, davacı kadının yoksulluk, çocuğun ise iştirak nafakası miktarlarının attırılmasına karar verilmesinde usul ve esas yönünden herhangi bir aykırılık bulunmadığı, ancak, hükmedilen nafaka arttırım miktarlarının yüksek olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin nafaka arttırımına yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak yoksulluk ve müşterek çocuk içen hükmedilen iştirak nafakasının hakkaniyete uygun miktarda arttırılması yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve düşüncesi ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur...