(Kocabaş, Gediz: Evlilik Sonrası Dayanışma İlkesi ve Bu İlkenin Sınırı Olarak Clean Break İlkesi Doğrultusunda Yoksulluk Nafakasını Belirleyici Ölçütler, MÜHF – HAD, C. 19, S. 1) Bu doğrultuda yerleşik Yargıtay uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ve müşterek çocuğun ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayımladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır....
Davacı-davalı erkeğin temyizi üzerine hüküm Dairemizce erkeğin davasının kabulü gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, kadının tedbir nafakası davası yönünden verilen hüküm onanmıştır. Bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, nafakalar hususunda mahkemenin bozma öncesi kararında hüküm verildiğinden bu hususta yeniden hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı-davacı kadının erkeğin boşanma davasında verdiği cevap dilekçesinde talep ettiği yoksulluk ve iştirak nafakası boşanmanın fer'i niteliğindedir. Ancak başanma hükmüyle birlikte veya boşanma kararı verilip, boşanma hükmü kesinleştikten sonra bu konularda karar verilebilir. Mahkemece ilk kararda boşanma davası reddedilmiş, bu hüküm temyiz edilerek bozulmuştur. Dolayısıyla yoksulluk ve iştirak nafakası konusunda daha evvel verilmiş ve kesinleşmiş bir hüküm bulunmamaktadır....
nın yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine, müşterek çocuk İshak adına iştirak nafakasının artırılması talebinin reddine, aylık 200,00 TL iştirak nafakasının aynen devamına, davacı M. P. adına iştirak nafakasının artırılması talebinin reddine, Sakarya 2. Aile Mahkemesinin 2009/469 Esas 2011/209 Karar sayılı ilamıyla hükmedilen 200,00 TL iştirak nafakasının yardım nafakası olarak devamına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Müşterek çocuk İshak yönünden iştirak nafakasının artırılmasına yönelik temyiz itirazlarına incelendiğinde; Türk Medeni Kanunu'nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür....
Boşanma davasının eki niteliğindeki yoksulluk ve iştirak nafakalarına ilişkin hükmün, boşanma davasına ilişkin hükümle birlikte karar verilmesi gerekirken bu taleplerle ilgisi bulunmayan bağımsız tedbir nafakası davasında hükmedilmesi doğru değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin (2.) fıkrasına göre; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında: açık, şüphe vc tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. O halde her bir dava hakkında infazda duraksamaya sebebiyet vermeyecek tarzda hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir....
Ayrıca, boşanma kararının "eklentisi" olan (yoksulluk) ve (iştirak) nafakası da aynı kurala tabi olup, icra takibine konu edilebilmesi için boşanma hükmünün kesinleşmesi gerekir. Bir başka anlatımla boşanma hükmü kesinleşmiş ise, eklentilerin (Yoksulluk nafakası, iştirak nafakası, maddi ve manevi tazminat vs.) infaz edilmesi için kararın, eklentiler yönünden de kesinleşmesi gerekmez.TMK'nun 169. maddesinde boşanma veya ayrılık davası açılması halinde hakim tarafından alınması gereken geçici önlemler hüküm altına alınmıştır. Boşanma davası içerisinde TMK'nun 169. maddesi gereğince hükmolunan tedbir nafakası boşanma ile ilgili hükmün kesinleşmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar....
Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda; davacının ev hanımı olup, babasından dolayı aylık ortalama 956,56TL ölüm aylığı aldığı, davalının ise halen emekli olup aylık 1.050TL gelirinin olduğu, aynı zamanda tekstil üzerine kendine ait bir iş yerinin bulunduğu, boşanma davasından sonra tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır....
Davacı kadının boşanmaya sebep olan olaylarda kusuru bulunmadığı, aylık düzenli geliri ve mal varlığı olmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşıldığından TMK 175.madde gereğince kadın lehine yoksulluk nafakası verilmesi doğrudur. İştirak nafakası ve yoksulluk nafakası miktarları da tarafların dosyaya yansıyan sosyal ekonomik durumu ve hakkaniyete uygundur. Davacı kadın, dava dilekçesinde nafakalar yönünden ÜFE/TEFE oranında yıllık artış talep etmiş olup, mahkemece talebi aşar şekilde ÜFE artışına hükmedilmiştir. Bu haliyle davalı erkeğin iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası verilmesi ve miktarlarına yönelik istinaf talebinin reddine, yıllık artış oranına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının 7 ve 8.bentlerindeki "her yıl ÜFE oranında artırılmak kaydıyla" ibaresinin kaldırılmasına, iştirak ve yoksulluk nafakalarının her yıl ÜFE/TEFE ortalaması oranında artırılmasına karar verilmiştir....
Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Somut olayda, davacı kadının ev hanım olup,geçiminin ailesi tarafından karşılandığı, davalının ise, astsubay emeklisi olup 1150 TL maaş aldığı, sezonluk işlerde çalıştığı anlaşılmıştır. Bu durumda, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine ve günün ekonomik koşullarına göre, özellikle ekonomik göstergelerdeki değişiklikler (ÜFE oranları) nazara alındığında, takdir edilen (artırılan) yoksulluk nafakası miktarı çok olup, TMK’nun 4.maddesi kapsamında hakkaniyete uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Kadın dava dilekçesinde tüm dava hakları saklı kalmak kaydı ile nafaka ve tazminat talep etmediğini beyan etmiş, ancak 09/03/2018 tarihli dilekçesi ile müşterek çocukların her biri için ayrı ayrı 500 er TL tedbir ve iştirak nafakası, 600 TL tedbir ve yoksulluk nafakası, 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş ve geçerli bir özrü olmaksızın ön inceleme duruşmasına gelmeyen davalının yokluğunda da bu taleplerini yinelemiştir. Kadın tazminat ve nafaka haklarını dava dilekçesi ile saklı tuttuğundan dava dilekçesinde nafaka ve tazminat istememesi bu hakkın özünden vazgeçtiği şeklinde (Feragat) yorumlanamaz. Bu bakımdan kadına verilen nafakalarla tazminatların yerinde olup olmadığı, miktarının makul olup olmadığı esastan incelenmelidir....
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamalarına göre; ergin olan çocuk iştirak nafakası isteyemez. Koşulları varsa TMK'nun 328/2 ve 364.maddeleri gereğince yardım nafakası davası açabilir. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakım yükümlülüğü (TMK'nun 328/2.mad.), ergin olan çocuk tarafından açılmış bir nafaka davası varsa dikkate alınır. Ergin olan çocuk tarafından harcı yatırılarak açılmış bir nafaka davası bulunmamaktadır. Bu nedenle, müşterek çocuk için yardım nafakası takdir edilmesi usul ve yasaya aykırıdır....