Maddesi uyarınca boşanmalarına, davacı kadın yararına aylık 400,00 TL tedbir ve aylık 750,00 TL yoksulluk nafakası ile 35.000,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminata, müşterek çocuklar Emir Gökşin ve Mehmet Gökşin'in velayetinin babaya verilmesine, çocuklar ile anne arasında kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuk Alim Mert Gökşin'in velayetinin anneye verilmesine, çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuk Alim Mert Gökşin için aylık 400,00 TL tedbir ve aylık 500,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. Davacı kadın vekili; kadın yararına hükmedilen nafaka ve tazminatların miktarına yönelik istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacı kadın, 03.05.2023 tarihli dilekçesi ile; boşanma davasından feragat etmiştir. Davacı kadın, 05.06.2023 tarihli dilekçesi ile de; nafaka ve tazminat talebinin devam ettiğini, istinaf talebinin nafaka ve tazminatlar yönünden incelenmesini talep etmiştir....
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile davacı kadın için aylık 250 TL, müşterek çocuk için ise aylık 300 TL tedbir nafakasına karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava, ayrı yaşamda haklılık nedenine dayalı olarak açılmış, tedbir nafakası talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu'nun 197.maddesine göre, ayrı yaşamakta hakkı olan eş diğer eşten tedbir nafakası isteminde bulunabilir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenlemeler gereği eşler evlilik birliğinin giderlerine güçleri oranında katılmak zorundadırlar (TMK. madde 186/son). Buna göre evlilik birliğinin ortak giderleri olan kira, elektrik, yakıt, su ve benzeri giderlere davalı eş katılmak zorundadır....
Davacı vekili gerek ön inceleme duruşmasındaki beyanı, gerekse tarafına verilen kesin süre içinde sunduğu beyan dilekçesi ile taleplerinin ayrı yaşamakta haklıktan kaynaklı tedbir nafakası (TMK.nun 197. mad.) olduğunu beyan ederek taleplerini açıklamıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere bir olayları açıklamak taraflara, hukuki niteleme hakime aittir. Yerel mahkemece dava nafaka davası olarak değerlendirilmiş, netice olarak davacının eldeki davada talep ettiği nafakaların tarafların arasında yargılaması devam eden karşılıklı açılmış derdest boşanma davasında da talep edilmiş olduğu gerekçesi ile davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Ancak değerlendirime hatalı olup yukarıda zikredildiği üzere eldeki dava ayrı yaşamakta haklı olan ve nafakaya muhtaç eşin talep edebileceği tedbir nafakası (TMK.nun 197. Mad.) nafakasıdır....
Davacı, dava dilekçesinde; müşterek evi terkeden davalıdan nafaka talep etmiştir. Davanın açıldığı 05.08.2011 tarihi itibariyle de taraflar evli bulunduğundan davacının talebinin ayrı yaşamada haklılık nedenine dayalı tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi gerektiği açıktır. Somut uyuşmazlıkta davacı; dilekçesinde türünü belirtmeksizin talebini nafaka olarak ifade etmiş, mahkemece duruşma sırasında tefhim edilen kısa kararda davacı için aylık 1.000,00 TL yoksulluk nafakasının hükmün kesinleşme tarihinden itibaren davalıdan tahsiline dair hüküm kurulmuş, gerekçeli kararda ise; gerekçe kısmında tedbir nafakasına ilişkin açıklamalara yer verilerek "yoksulluk nafakası" ibaresi yerine "tedbir nafakası" ibaresi yazılmıştır. 1-)Temyizen incelenmesi istenen eldeki davada talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre ve dosya kapsamındaki diğer delillere göre, tedbir nafakasıdır. Bu haliyle mahkemece; kısa kararda davanın nitelendirmesinde hataya düşülerek karar verilmiştir....
Hiç kimse kendi kusuruna dayanarak dava açamayacağına ve davalının bir kusuru da ispatlanamadığına göre davacı erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir. 2-Davalı-davacı kadının birleşen tedbir nafakası davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Bağımsız tedbir nafakası davasında, davayı açan taraf ayrı yaşamakta haklılığını ispatla mükelleftir. Davalı-davacı kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davası, davacı-davalı erkek tarafından açılan boşanma davasıyla birleştirilmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden, ortak konutu terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşıldığına göre, davalı-davacı kadın ayrı yaşamakta ve nafaka talep etmekte haklıdır. Türk Medeni Kanununun 197. maddesi gereğince kadın ve ortak çocuklar yararına uygun miktarda nafaka takdiri gerekirken, birleşen nafaka davasının reddi doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir....
Mahkemece yapılan değerlendirmede; davacı tarafından talep edilen tedbir nafakasının ilk defa talep ediliyormuş gibi karar verildiği, ancak daha önce davacı ve müşterek çocuk Amine yararına hükmedilen ayrı yaşamaya dayalı tedbir nafakası kararı bulunduğu görülmektedir. Söz konusu kararda mükerrer tahsil edilmeme kaydı konulmadığı gibi mevcut tedbir nafakası üzerinden değerlendirme yapılmadığı belirlenmektedir. O halde mahkemece; taraflar arasında daha önce görülen tedbir nafakası davaları nedeniyle hükmedilen nafaka miktarı üzerinden, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, aradan geçen süre, nafakanın niteliği ve özellikle dikkate alınarak artış yapılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde ilk defa açılan tedbir nafakası davası gibi hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
Aile Mahkemesinin 26.05.2014 tarihinde kesinleşen ... sayılı ilamı ile boşanma davasının reddine karar verildiği, söz konusu kararda müşterek çocuk için kararın kesinleşme tarihine kadar aylık 1.500 TL tedbir nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. İştirak nafakası boşanmanın çocuklarla ilgili sonuçlarından biridir. Tarafların evliliği halen devam ettiğine göre, eldeki ./.. -2- davada talep edilen nafaka, tedbir nafakasının tahsiline ilişkindir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; davanın tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, hukuki nitelemede hataya düşülerek, iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir. Bundan ayrı; davacı yargılamada kendisini vekille temsil ettirmemesine rağmen mahkemece davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetli bulunmamıştır....
(TMK. md.197) Buna göre, mahkemece; davacı yönünden hükmedilen nafakanın tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi doğru ise de;müşterek çocuklar yönünden hükmedilen nafakaların iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki, kanuna uygun olmayan bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının 2. ve 3. bentlerinde yer alan “...iştirak nafakasının..." ifadelerinin çıkarılarak yerine "...tedbir nafakasının..." ifadelerinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.10.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Tedbir nafakasında eslerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4). Somut olayda davalının, davacı aleyhine boşanma davası açtığı ve başka bir kadınla birlikte yaşadığı sabit olup davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır....
Yasal olmayan fiili beraberliklerde, birlikte yaşayanların birbirlerine karşı nafaka yükümlülüğü bulunmamaktadır. Mahkemece, bu husus gözetilmeden, davacı yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca; somut olayda çocuğun evlilik dışı ilişkiden dünyaya geldiği ve davalı baba tarafından tanındığı dikkate alınarak, tarafların müşterek çocuğu için hükmedilen nafakanın iştirak nafakası olduğu dikkate alınmadan, tedbir nafakası olarak nitelendirilmesi doğru görülmemiş, bu hususlar bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....