Ayrıca; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 177. maddesinde ise nafaka davalarında yetkili olan mahkeme düzenlenmiştir. Buna göre; "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. Bu düzenleme ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bulunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır. Nafaka alacaklısı (davacı) isterse kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilecek, isterlerse davalının ikametgahı mahkemesinde (HUMK 9.madde - HMK 6.madde gereğince) dava açabileceklerdir....
TMK'nun 177. maddesinde “Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir” denilmekle; nafaka davaları için özel seçimlik yetki kuralı düzenlenmiş olup nafaka alacaklarında borçlunun ikametgahı dışında davacı alacaklının ikametgahında da takip yapılabileceği, takibe konu nafaka alacağı ara kararında hükmedilen tedbir nafakası alacağı olup ilam niteliğinde bulunmadığı, bu nedenle genel yetki kuralları çerçevesinde borçlunun ikametgahında veya TMK 177....
Türk Medeni Kanunu'nun 327/1. maddesinde çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın 328/1.maddesi hükmü gereğince ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. (TMK. nun 329/1. maddesi) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur. (TMK. nun 330/1. maddesi ) TMK.nun 331.maddesine göre; durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler. Tüm bu maddeler doğrultusunda mahkemece iştirak nafakası artırım oranı belirlenirken; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır....
İcra Müdürlüğü'nün 2014/4276 Esas sayılı dosyası ile takip yaptığını, ancak takibe dayanak ilam temyiz incelemesinde iken müvekkili ile davalı tarafın anlaştığını, davalı vekilinin bu icra dosyasına sundukları dilekçe ile nafaka borcu ile ilgili müvekkilini ibra ettiklerini ve nafaka yoksulluk nafakasına dönüşse dahi ileriye yönelik tüm nafaka alacaklarından feragat ettiklerini bildirdiklerini, buna rağmen davalı tarafın ilam kesinleştikten sonra yeniden icra takibi yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek takibin iptalini istemiştir....
Mahkemece; "TMK'nın 175 ve devamı maddelerindeki düzenlemeye göre boşanma kararının kesinleşmesinden sonra açılan yoksulluk nafakası davalarında yerleşim yeri mahkemesinin yetkisinin kesin olup, dava şartı olması sebebiyle, mahkemece re'sen gözetilmesi gerekeceğinden; kesin yetki kuralı gereği mahkememizin yetkisizliğine karar verilmiştir, gerekçesiyle" açılan davanın yetki yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 177. maddesinde, "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir" düzenlemesi ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bu-lunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir....
Bu düzenleme ile, genellikle ekonomik ve mali açıdan güçsüz durumda olan nafaka alacaklılarının; nafaka yükümlüsünün (davalının) bulunduğu yer mahkemelerinde masraf yapıp, gelerek dava açmaları ve bu suretle mağdur olmaları önlenmek istenmiştir. Burada zayıfı korumak amacı ile genel yetki hükmü getirilmiş ve seçimlik hak tanınmış bulunmaktadır. Nafaka alacaklısı (davacı) isterse kendi yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilecek, isterlerse davalının ikametgahı mahkemesinde (HUMK 9.madde - HMK 6.madde gereğince) dava açabileceklerdir. Dosyanın incelenmesinde; nafaka alacaklısı davacı kadının yerleşim yeri adresinin "Camili Mahallesi, 1601 Küme Evleri A Blok 1A/6 Adapazarı/ Sakarya" olarak kayıtlı bulunduğu, bu itibarla davanın yetkili nafaka alacaklısı davacının yerleşim yeri mahkemesinde açıldığı anlaşılmaktadır....
Mahkemece, nafaka artırım dosyasının 28.09.2011 tarihi itibari ile kesinleştiği, geçen zaman içerisinde davalının ve davacının sosyal ekonomik durumunda bir değişiklik olduğunun ispat edilemediği, nafaka artırım talebinin kesinleşmiş mahkeme ilamından bir yıl sonra öne sürülmesinin haklı ve geçerli bir nedeninin bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiş. hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Dosya içeriğinden; taraflar arasında görülen nafaka artırım davasının 02.03.2011 tarihinde açıldığı, iş bu davanın ise 25.09.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Artırılması istenen nafaka 02.03.2011 tarihindeki koşullara göre verilmiş olup, işbu davanın açıldığı 25.09.2012 tarihine kadar geçen süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik koşullarında değişme ve gelişme olduğu açıktır....
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; asıl alacağın 5.600 TL, faizin ise 52,39 TL olarak tespitine; fazlaya ilişkin talebin iptaline karar verilmesi üzerine; hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda; bir aylık nafaka alacağı olan 200 TL’ye 23.3.2005-26.7.2007 tarihleri arasında işleyen yasal faiz miktarının 52,39 TL olduğu mütalaa edilmiş ise de; nafakanın her ay için ve doğduğu ay nazara alınarak nafaka miktarı bakımından faiz hesabı yapılması gerektiğinden bilirkişi tarafından yapılan faiz hesaplaması hatalı olmuştur....
Her ne kadar Yargıtay son içtihatlarında; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına, bu miktara yakın ve düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmekte ise de; somut olayda borçlu tarafından sunulan ve alacaklı adına gönderilen ödeme belgelerinin bir kısmında birbirini takip eden, düzenli ödemeler olmadığı, iki adet ödeme de kira açıklamasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Alacaklının ödemelerin nafaka borcuna ilişkin olduğu yönünde kabul beyanı da yoktur. Somut olayda borçlu tarafından yapılan ödemelerin düzenli ve aylık nafaka miktarı ya da katları niteliğinde olmadığı dikkate alındığında, talebin reddi isabetlidir. HMK.'...