Somut olayda yoksulluk nafakasının kaldırılması şartları oluşmamakla birlikte tarafların sosyal ekonomik durumu, nafakanın niteliği, davacının azalan gelir durumu ve Türk Medeni Kanunu'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi dikkate alındığında mahkemece hükmedilen nafakanın miktarında bir isabetsizlik olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle karar usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1- b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir....
Aile Mahkemesi'nin 2009/869 Esas, 2011/579 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, müşterek çocuk Ecrin'in velayetinin davalı anneye verildiğini ve müşterek çocuk lehine aylık 175,00 TL, davalı lehine 200,00 TL nafakaya hükmedildiğini, davalının boşandıktan sonra İstanbul'da annesinin yanına yerleştiğini, davalının 2015 yılı Ocak ayında yeni bir evlilik yaptığını, bu nedenle davalı lehine hükmedilmiş olan aylık 200,00 TL nafakanın kaldırılması gerektiğini, davalının 2015 Ocak ayıdan bu yana evli olmasına, sosyal ve ekonomik durumunda pozitif değişiklik yaşamış olmasına rağmen icra kanalıyla nafaka alacağını tahsil ettiğini, davalının evlenmesine rağmen müşterek çocuk Ecrin'in anneannesinin yanında kalmaya devam ettiğini, annesinin müşterek çocukla ilgilenmediğini, davalının velayet hakkını gereği gibi yerine getirmediğini, bu nedenle davalı lehine hükmedilen nafakanın kaldırılması ve müşterek çocuk Ecrin'in velayetinin davacı babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir....
Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davada, davalıların 18 yaşını doldurduğu belirtilerek ödenen iştirak nafakasının kaldırılması istenilmiştir.Karşılık dava dilekçesinde ise; TMK. 328/2. maddesi hükmü gereğince eğitimi devam ettiğinden ödenen nafakanın artırılarak 300,00 TL’ye yükseltilmesi talep ve dava edilmiştir.Mahkemece, asıl davanın kabulü ile davalı (karşı davacı) Duygu’nun evlenmesi; diğer davalı ...’nın (karşı davacı) ise 18 yaşını doldurmuş olduğu; davalının bakım yükümlülüğü bulunmadığı gerekçeleri ile iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, karşılık davada artırım isteminin reddi cihetine gidilmiştir. 1-Asıl dava yönünden; küçük reşit olmakla kendisine bağlanan nafaka kendiliğinden sona erer (TMK328/1). Davalılar dava tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş olup reşittir. Bu nedenle davacının nafakanın kaldırılmasını istemede hukuki yararı bulunmamaktadır....
Davacı davalı kadın vekili süresinde verdiği karşı davaya cevap dilekçesinde özetle; davalı davacının ülke şartlarında yüksek maaş aldığını, müvekkilinin zenginleşmediğini yoksulluğunun devam ettiğini beyanla, davalı karşı davacının nafakanın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir....
Davalı vekili cevap dilekçesinde; nafaka artırımına ilişkin olarak açtıkları en son davanın 16.11.2011 tarihinde kesinleştiğini, yargılama sonunda toplanan delillere göre nafakaların artırılmasına karar verildiğini, nafaka yükümlüsünün nafakaların kaldırılması için açtığı karşı davanın reddedildiğini, bu kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, davacının, nafaka ödememek amacıyla iflas yolunu seçtiğini, gayrimenkullerinin çoğunu anne, baba ve kardeşlerine devrettiğini, müvekkilinin ise çalışmadığını, babası ve çocuklarıyla birlikte yaşadığını, tüm masrafları babasının karşıladığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir....
durum olarak da kabul edilmemiştir. (26.12.2001 gün ve 2001/2-1158 E.-1185 K.ve 28.2.2007 gün ve 2007/3-84 K.sayılı kararlarında olduğu gibi) Somut olayda davalının çalıştığı sabit ise de, çalışması karşılığında elde ettiği gelir asgari ücret seviyesinde olup, onu yoksulluktan kurtarmadığı, ancak mali durumunun olumlu yönde değiştiği dikkate alınarak nafakanın hakkaniyete uygun bir oranda indirilmesi gerekirken, nafakanın tümden kaldırılması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir....
Tüm bu tespitler gözetildiğinde; davalının ilk nafaka kararından sonra yeni bir işe girdiği ve asgari ücret düzeyinde gelir elde etmek suretiyle ekonomik durumunda iyileşme olduğu ortadadır. Ancak iyileşmenin yoksulluğu ortadan kaldıracak ve nafakanın tamamen kaldırılmasını gerektirecek boyutta olmadığı anlaşılarak davacının yoksulluk nafakasının kaldırılması ve birikmiş nafakanın iptali talebinin reddine karar verilmiştir....
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/3- 169 Esas 2005/235 Karar sayılı kararı ile nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Somut olayda, davalı taraf aleyhine karar verilen nafakanın yıllık arttırım miktarının toplamı (2x150x12=3.600 TL), 8.000 TL kesinlik sınırı altında olduğundan, hüküm kesin niteliktedir. Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf kanun yoluna başvurma taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06/04/2005 tarih ve 2005/3- 169 Esas 2005/235 Karar sayılı kararı ile, nafaka davalarında temyiz ve karar düzeltmede yıllık nafaka miktarının dikkate alınacağı açıklanmıştır. Somut olayda, davalı aleyhine artırılmasına karar verilen nafakanın yıllık artırım miktarının toplamı (340x12=4.080,00 TL), 5.880,00 TL'nin altında olduğundan, hüküm kesin niteliktedir. Bu nedenle davalının istinaf kanun yoluna başvurma talebinin usulden reddi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur....
Somut olayda; davalının sosyal ve ekonomik durum araştırma raporunda; almış olduğu nafaka ile geçimini sağladığı, kısa süreli ofis işlerinde çalıştığı, ancak işten ayrıldığı, mali ve sosyal durumunun iyi olmadığının tespit edildiği, davalı işvereni 03/06/2014 havale tarihli yazısıyla, davalının 1 ay süre ile eğitim amaçlı olarak çalıştığının bildirildiği, davalının sigorta hizmet kayıtlarının yılda 2 ila 5 ay arasında değişkenlik gösterdiği, prime esas son ücretinin 724 TL olup, sabit gelirinin olmadığı anlaşılmıştır. O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların sosyal ve ekonomik durumları daha detaylı araştırılarak, nafaka alacaklısı kadının düzenli gelir getiren bir işinin bulunmadığı ve nafaka takdir edilirken taraflar arasında mevcut olan denge durumu da dikkate alınarak, TMK'nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi gereğince, nafakanın uygun bir miktarda indirilmesine karar vermek olmalıdır....